Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin. İyi okumalar^^
Sen okuyorsun. Gelişiyor içindeki kelimeler. Kaybetme o şevki ve asla bırakma gözlerindeki bekleyeni...
O günden sonra her şey başkalaşmış, kelimeler kifayetsiz kalmıştı. Sonumuz geliyordu, hayırlısı diyorduk.
Hüzün çöktü gök yüzüne, bak kuşlar hala kanat çırpıyor ve sen yaşama sıkı sıkı tutunuyorsun.
Seviyor musun hayatını?
Hayır.
Ama yaşıyorsun.
SsS
"Abartmıyor musun?" Gözlerimi ona doğru çevirdim. Betimlemek gerekirse oturuşu bile benimle ilgilenmediğini gösteriyordu.
"Abartıyor muyum?" Ayağa kalkıp görüş açısına yöneldim. Kelimelerimin onda bıraktığı esareti biliyor, dikkatli seçmeye çalışıyordum. Konuşmamızın devam etmeyeceğini anladığımda tekrar sözlerimi kazıdım dudaklarıma.
"O günden sonra hayatımdaki her şey bozuldu diyorum sana, neden inanmıyorsun!"
Sitemim onun merakını birazcıkta olsa yenilemişti.
"Gerçekten abartıyorsun. Bir kağıt parçası nasıl değiştirsin senin hayatını," Sandalyesini ittirip ayağa kalktı. "Lütfen ben gelene kadar delirme kağıt avcısı."
Kapattığı kapıdan sonra belirli bir süre arkasından bakmıştım. Asıl sorun, hayatımın değişiyor olması değildi. Değiştiğine kimsenin inanmıyor olmasıydı.
10 dakika odada oyalandıktan sonra geri gelmeyeceğini anladım. Odadan çıkarken bir kaç meraklı bakışa ev sahipliği yaptım. Sessiz büroda kapıya doğru yürürken beni dinlendirecek en güzel yerin kütüphane olduğu aklıma geldi.
Şehir kütüphanesine gitmek için bindiğim otobüste ayakta kalmıştım. Otobüsün sürekli yaptığı manevralar ile ayakta durmam zorlaşırken otobüsten inmem için 2 durağım kaldığını fark ettim.
Zor otobüs yolculuğunun sonunda oturduğum sandalyede rahatsızca kıpırdandım. Tahta sandalyenin çıkardığı ses ile bana dönen bir kaç bakış sonunda kitabım ile bütünleştim. Bir sayfanın bitmesine yakın, yan sayfaya geçerken sayfa numarası dikkatimi çekti. 41.sayfayı bitirmiştim fakat yan sayfa 44.sayfaydı. Kitabı kapatıp uzun raflar arasında ilerledim. Elimdeki kitabın bölümünü bulunca uzun süre boş alana baktım. Bu bir şakaysa gerçekten komik değildi. Sorun şuydu ki burada bir tane bile kitap yoktu.
Görevlinin masasına giderken söyleyeceklerimi içimden geçirdim. Masanın kenarına geldiğimde başını önüne eğmiş kitap okuyan genç adamı gördüm. Fazla ses çıkarmamaya özen göstererek "Bakar mısınız?" Dedim. Sesim ayarlamak istediğimden daha yüksek çıksa da buna aldırış etmedim. Başını kaldırdıktan sonra yüzünün tanıdık geldiği genç adam bir kaç cümle sarf etti. Onun tanımamın sebebini anlayamasam da dediklerini duyamamıştım.
"Bir sorun mu var?" Dedikleri ile sessizliğimi bozdum.
"Hayır," Soru sorar gibi bakışları sonunda cümlemi devam ettirdim. "Aslında evet. Fantastik kitaplar bölümünden B rafı neden boş?"
"Bir bakalım." Gülümsedikten sonra bilgisayarına doğru döndü. Gülümsemesi bile bu kadar tanıdık iken kim olduğunu çıkartamamam garipti. Oldukça garip.
Uzun süre bilgisayara baktıktan sonra bir kaç telefon görüşmesi yaptı. Bende bu süre boyunca acaba nereden tanıdığımı sormalı mıyım sorusuna cevap aradım. Arada bir bakışlarımı fark etse de hiç bir soru sormuyordu.
Uzun aradan sonra bir sonuç bulamadığını anlatan açıklamasını yaptı.
"Bilgisayar da bunun hakkında hiç bir detay yok. Şuan kütüphanede ki okuyucular tarafından alındığını düşünsek sanırım büyük bir topluluk olması gerekecek ve bu imkansıza yakın bir sayı."
Hiç düşünmeden söze girdim.
"Biz sizinle tanışıyor muyuz?"
Sorumu ilk başta garipsese de kaşlarını kaldırıp cevap vermeyi ihmal etmedi.
"Sanırım hayır," dedikten sonra başını hayır anlamında sallayıp kaşlarını indirdi.
"Peki, teşekkür ederim."
Arkamı dönüp kitaplara tekrar bakmaya gittim. Ne yazık ki yoklardı! Çantamı düzeltip çıkış kapısına yöneldim. Çıkış kapısına ulaşmam için yanından geçeceğim masaya baktım. Yoktu, sanırım benden sonra kalkmıştı.
Kapıyı açtığım sırada arkamda hissettiğim el son anda soğuk havanın yüzüme çarpmasını engelledi.
"İstediğin kitabı öğrenebilir miyim? Çok hevesli görünüyordun, bulmaya çalışacağım."
Yüzümdeki gülümsemeyi engelleyemezken kitabın adını bir çırpıda söyledim. O, masada ki bilgisayardan kitaba bir kere daha bakarken etrafa göz gezdirdim. Sınav zamanı yaklaştığı için bir çok öğrenci kütüphanelere geliyor, bu sebeple kütüphaneler dolup taşıyordu. Bu rafların gücünün olduğuna inanmak istiyordum. Eski kitaplardan yayılan hafif küf kokusu kendimi rahat hissetmemi sağlıyor, konsantre olma gücümü kat kat artıyordu.
"İşte burada." Elinde tuttuğu kitaba bakıp yüzüme gülümseme ekledim. Ekledim ki mutlu olduğumu belli ettim.
"Çok teşekkür ederim," Dedikten sonra kitabı alıp hızlıca kütüphaneden çıktım.
Mutluluğu kendi ellerimizde bulmuşken ittirip başka ellerde aramıştık. Başka ellerin, ellerimiz olması yanlızca aşkta güzeldi ve aşk, kalbinin atmasını istediğindi.
Hasbelkader, hançer oldun kalbime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarış : Kayıplarıyla Kazanan
Bí ẩn / Giật gânKanatları vardı kuşun. Uçtu, uçtu ve seni buldu. Senin defterine kondu. Defterinden bir sayfayı gagasıyla aldı, götürdü. Göremedin ve ya görmek istemedin. Yoksa sen satır arasındaki katili bulamadın mı? Sensin, satır arası katili. Peki ya senin k...