-5-

87 29 2
                                    

"Ne o Mert? Son hamlemi kendine yediremedin mi yoksa? Tekrar karşıma çıkıcağını hiç düşünmezdim doğrusu hemde yanına tuttuğun üç dört p*çle. Bana, benden korkmadığını söyle lütfen." dedim onun öfkesini katlamayı düşünürken. Bir kavga olucaksa tam olsun.

"Toprak bakıyorum da hala akıllanmamışsın. Klineğe boş yere gitmediğini söyle bana. Yoksa gittin ama bir çözüm bulamadılar mı sana? Doğru büyük bir dost kazığı yedin. Sende haklısın doğrusu." içime havayı soludum. Yaklaşan kavganın kokusunu sezmem çok zor olmamıştı. O günlerden sonra bu kavgayı beklediğim doğruydu ama ben onu adam gibi tek başına görmeyi düşünüyordum. Aa pardon adamlık ve Mert.

"Yeter. Daha fazla konuşmaya gerek yok. Kavgayı başlatabilirsin. İlk önceliği sana vermek istiyorum. Sonunda mazeret çıkarmaman için. Başlayın." dememle elinde sopa olan adamlardan birisi üstüme atıldı. Ben karşılık veremeden bacağıma bir tane yapıştırdı. Ben acıyla inlerken bir adam daha gelip yüzüme vurdu. Üçüncü yumruğu atarken ben elini avcumla kavrayıp büktüm. Şimdide o acıyla inlerken ben pis pis sırıtıyordum. Onunla işim bitmeden bir diğeri de gelip tam bana vuracakken bir önceki tuttuğum adamı yere attım ve diğeriyle ilgilenmek için tekrar ona döndüğümde tekmesini hissetmemle yalpaladım. O ise benim üzerime çıkıp yumruklarını yüzüme indirdi. Ben nasıl kurtulacağımı düşünürken Mert adamı üstümden alıp kendi vurmaya devam etti. Mert yumruklarını yüzümü morartacak ve sert bir şekilde vurmaya devam ediyordu. Onun altından kurtulup dizlerimi kasıklarına geçirdim. Bununla birlikte afalladı. Ama yere düşmedi. Onun yerine gözünde öfkeli bir bakışla bana bakıyordu, bense sırıtmakla yetiniyordum. Mert afallarken bir tekmeyle onu yere serdim. Diğer adamlar bize doğru gelmeye başladıklarında Mert "Gidin!" diye bağırmış ve onların gitmesini sağlamıştı. Geriye sadece ben ve Mert kalmıştık.

Mert tekrar ayağa kalkıp kendini toplamaya çalışırken ona doğru yürüdüm. Tam kafa atıcakken cebinden çıkardığı bıçağı bana doğru sallamaya başladı.

"Hadi ama Mert. Bu kadar adi bir herif misin? İlk adamlar sonra bıçak." tek insana bu kadar kişiden sonra bir de bıçak. Artık Mert'in adamlık sınırları içinde olmadığı kesindi.

Mert bağırıp üzerime doğru atılmasıyla geriye doğru attım kendimi. Elindeki bıçakla üstüme doğru yürümeye başladı bir yandanda bana 'Korktun mu?' türünden cümleler sarf ediyordu. Mert bıçağı tutmaya devam ederken dayanamayıp saldırdım. Bıçağı bırakması için bileğini tuttuğumda ise kolumda hissettiğim acıyla elim biraz gevşedi ama bileğini bırakmadım. Bileğini sıkıp bıçağı bırakması için hamle yapdım. Bıçağı bırakmasıyla bana bakması bir olmuştu. Gözlerindeki endişe her yerden farkedilebilirdi. Ben yüzüne bir yumruk daha geçirirken yüzündeki kanları farketmiştim. Acaba benim halim nasıldı? Ya da benim halimi annem ve babam görünce ne olcaktı? Klinikten çıkmamı sadece kavga dövüş etmezsem kabul ediceklerini söylemişlerdi. Bende tabiki bunu kabul etmiştim. Bununla birlikte klinikten çıkmam bir olmuştu. Bu konuda onlarıda suçlayamam tabiki onlarda benim iyiliğim için uğraşıyorlardı.

Ben Mert'in bana yaptıklarını düşünürken öfkem katlanarak artmaya devam ediyordu. Bunuda etkisiyle onu bayıltana kadar dövmüştüm. Ellerim ağrımaya başlamıştı artık. Ama gerçek acı duygusal acıdır.

Üstünden kalkıp eserime baktığımdaysa bana yaşattıklarının hepsini onun yüzüne yansıttığımı farkettim. O kazada suçu benim üstüme atıp kurtulacağını sanmıştı. Son mahkemede o kamera kaydı çıkmasaydı kurtulacaktı gerçi. Ve bende onun gibi paramla içerden çıkamıyacağım için hapiste sürünüyor olucaktım. O kamera kaydını kim buldu, nerden buldu bilmiyordum ama o kayıtları kimse bulamamıştı.

Yüzümdeki kanları cebimden çıkardığım peçeteyle sildikten sonra peçeteyi bir çöp kutusununa attım. Sildikçe acıyan yüzümdeki bazı yerler bana ipucu veriyordu. Gittikçe artan acıları aldırmadan hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Ama bir yandan annem ve babama bu durumu nasıl açıklayacağım, bir yandan Mert'e olan sinirim yüzünden canım sıkıldı. Soluğu sokaktaki parkta, çocukluğumda koşup yorulup oturduğum bankta aldım. Sert bir şekilde oturduğumda ağrılarım sızlamıştı ama bu sefer umursamamazlıktan gelmedim ağzından hafif bir inleme çıktı.

Hayat ne kadar karışık. Bitti derken devam ediyor. Sürüyorken bitiyor. Hep bir dengesiz. Zamanla alışıyorum derken birden bozuluyor yine ve düşüyorsun. Sabit bir şekilde ilerlemiyor. Bir sağa bir sola derken birde bakmışsınki yerdesin. Bu kadar besit değil. Kalkıyorsun yine hevesle daha iyi olmak umuduyla sonra sağ sol ve yine yerdesin. Hayat rutin olmasa bile bu dengesizlik rutin. Sonunda hep yerde buluyorsun kendini. Ya bitmiş ya da tükenmiş.

Kimse sana yardım edemiyor. En iyi arkadaşın bile. Zaten en iyi arkadaşın bir yerden sonra en iyi düşmanın oluyor ve senin için bir numaralı tehdit oluyor. Ki arkadaşından bile bunu bekliyorsan kime güvenebilirsin ki ailenden başka. Kardeşin, annen, baban. Kardeşinin yerinide 1 değil 100 arkadaş gelse kim doldurabilir yerini. Ama birde kan bağı olmadan kardeşlik meselesi var. Arkadaşlık ne ki onun yanında. Fakat bulunmuyor o kadar çabuk. Belkide bütün ömrün boyunca, hiç bulamadan, kavuşamadan o zevki alamadan gidiceksin bu dünyadan kim bilir.

-"Nerede kaldın Toprak. Baban eve gelmeden gelsen iyi edersin. Biliyorsun tutman gereken sözler var. Hadi eve gel."

Annemin yolladığı mesajla kendime geldim. Kalkmaya hazırlanırken bir mesaj sesiyle cebime koyduğum telefonu çıkardım.

Gönderen: Hiç(!) Konuşmayan

"Neredesin? *Telefonuna acilen bir şifre koysan iyi olur.*"

Böyle birininkaydettiğimi hiç hatırlamıyorum ama anlamakta zor değil. Tabiki Batu'ydu.

Gönderilen: Hiç(!) Konuşmayan

"Bir parktayım oturuyorum. Siz napıyorsunuz? *Hatırlattığın iyi oldu.*"

Mesajı atar atmaz Batu'dan bir mesaj daha geldi.

Gönderen: Hiç(!) Konuşmayan

"Doğru görmüşüm. Bekle geliyoruz hemen."

Mesajını okuduktan sonra etrafıma bakındım. İki gölge karanlıkta hareket ediyordu am geldikleri veya gittikleri belli olmuyordu. Birkaç saniye geçtikten sonra gölgeler seçilmeye başlamıştı. Batu ve Ömer hızlı adımlara bana doğru geliyorlardı. Ömer'i şimdi görmediğime sevinmiştim çüknkü bugünün patlaması onun üstünde olabilirdi.

"Ne yapıyorsunuz burada?" dedim sessiz bir sesli onlar gelmeye devam ederken. "Ömer' i bıraktık şimdi. Eve gidiyorduk ama seni görünce bir uğrayalım dedik." diye devam etti Ömer.

Ömer yüzüme yakınlaşmaya başladı. Yüzümü inceledikten sonra yüzünü buruşturdu. "Kavga mı vardı? Bizi niye çağırmadın gelirdik bizde." dedi ve yanıma oturdu. Batuda zaman kaybetmeden diğer yanıma.

"Kimdi? Tek kişiler miydi? Yoksa adam mı toplamışlar? Kötü benzetmişler ama. Ee anlatsana."diye başlamıştı Batu. Ömer da peşine devam etmişti. "Okuldan niye atıldığınıda anlatmadın. Bir alakası var mı? Yardım ederim anlat istersen." dedi ve benim konuşmamı beklediler. Ama bunu onlara anlatsam belki beni anlamayıp dinlemeden sorguluycaklardı. Benim ne kadar kötü biri olduğu düşünedebilirlerdi. Ama onların hiç birini ben yapmamıştım. Yani beni anlarlardı. Mert'in bana nasıl bir iftira attıdğını anlarlardı.

Belkide benim geçmişte ne kadar çıkarcı olduğu düşüceklerdi. Bana güvenmiyeceklerdi. Her şey olabilir. Ama ben birini umursamayacak biri olduğum için hiçbir şey değişmiyecekti. Hayatım hala berbat olucaktı. Onlarsız veya onlarla. Bu beni etkilemezdi nasıl olsa.

Derin bir nefes aldım ve onlara anlatmaya başladım bugüne nasıl geldiğimi.

↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑↑

Slm nasılsınız??? Bölümleri beğeniyor musunuz veya geç gelmeleri kötü oluyor mu bunları mesaj ya da yorumla bana iletebilirsiniz. Ve lütfen oy verin. Beğenmediğiniz ya da eksik olduğunu hissettiğiniz şeyleri de bana söylerseniz sevinirim.

Bölüm şarkısı : Stromae - Papaoutai ❤❤❤❤❤❤❤

Mutlimedya : mert

Sizi seviyorum 😘😘 Okumaya devam ediiinnn 😜😜😜

bu arada esin karakterini değiştirdim haberiniz olsun ve lütfen bana kızmayın :)))





Geçmişimdeki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin