1-HERŞEYİN BAŞLADIĞI GÜN

271 15 8
                                    

Noel gecesi...
Aralıksız kar yağıyord,birkaç saat sonra yeni bir yıla girecektik.İnsanlar yeni yılda çok şey isterdi; para,mutluluk, aşk yada oyuncak. Ama benim istedigim tek şey bu lanet olası hastaneden kurtulmaktı.Bu hastanedeki herkesten nefret ediyordum.Aptal ilaçları ve testleriyle canımı yakmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. İnsanlardan nefret ederdim.Tabi biri hariç, o da Bora'ydı.Bora; mavinin en karanlık tonuna sahip gözlere ,insanın içini ısıtan gülüşlere ve ufacık bir tebessümle ortaya çıkan gamzelere sahipti.Birbirimize herkesten çok değer veriyorduk. Bütün gün beraber vakit geçiriyor bir şekilde yaşamaya devam ediyorduk. Her zamanki sıkıcı günlerden birine uyandım, gözümün karşısındaki Bora'ya baktım ama daha uyanmamıştı. Battaniyemi aldım ve Bora'nın yatağının ucuna kıvrılmaya çalıştım. Yatağa çıkma çabalarım işe yaramamıştı ama Bora uyanmıştı. Uyandığını bana belli etmemeye çalışsa da gamzesi her şeyi batırdı. En sonunda yatağa çıkma çabalarıma dayanamayıp kahkaha atmaya başladı. İlk başta sinirlensemde Bora'nın gamzesi sinirimi geçirdi.
Gülmeyi bıraktığımızda gözlerim Bora'nın karanlık mavileri ile buluştu.
Gözlerini, gözlerimden kaçırdıktan sonra yana kaydı ve bana yanında yer açtı.Uzun bir süre öylece durduktan sonra Bora'nın gözüne pencereden bir şey ilişmiş olacak ki yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü ve hayran kalmış bir şekilde pencereden dışarıya baktı. Merakıma yenik düşüp yanına gittim. Dışarı baktım dışarıda oynayan iki cocuk vardı ve soğuğa rağmen bizden daha mutlu gözüküyorlardı. Hüzünlü bir şekilde çocukları izlemeye devam ederken hastane personeli Elif odaya girdi. Elif diğerlerine göre daha insaflıydı , yada biz öyle zannediyorduk. Bu hastanede bizi seven tek kişiydi o. Bize çok uzun bir süre gibi gelen bakışmadan sonra Bora'ya ve bana yemek arabasının içine girmemizi söyledi. İlk başta buna bir anlam veremessekte dediğini yapıp arabanın içine girdik.Elif arabanin kapağını kapattı ve sessiz olmamızı söyledi. Dediğini yaptık ve sessiz olduk. Araba ile uzun bir koirdordan geçerken çocukların çığlıkları kulağımızı inletti. Sonunda bir yerde durduk. Ne olduğunu halen anlamamıştık , yaptığımız tek şey susmaktı. Elif arabanın kapısını açtı ve dışarı çıkmamızı söyledi. Üstümüze ince ve eski iki hırka verdi. Biz halen ne olduğunu anlamamıştık. Taa ki çıkış kapısı açılana kadar. Cennet denilen yer orası olmalıydı. Her yer bembeyazdı. Ve bu mükemmel manzara ile aramızda sadece bir metre vardı. Elif kafasi ile kar'ı işaret ederke gitmemizi söyledi. O kadar sevinmiştik ki gözlerimiz dolu dolu kar'a atladık. Dünyada bu kadar soğuk ve bu kadar güzel bir şey var mıydı gerçekten? Sanki o an hastanede bize yapılan herşeyi unuttuk ve karın tadını çıkardık. Koşuyor , şekiller çiziyor bazende birbirimize kar atıyorduk. Ben her ne kadar isabet ettiremessemde Bora'nın topları her seferinde kafamı buluyordu. Ne kadar süredir dışarıda olduğumuzu bilmiyorduk ama çok üşümemize rağmen sonsuza kadar burda kalabilirdik. Elif'in sesi ile kar'ın hipnozundan çıktık. Bize içeri gelmemizi söyledi sanırım ilaç vaktimiz gelmişti. İstemeyerek de olsa ben önde Bora'da arkamdan Elif'in yanına gittik. Elif'in yanına vardığımda Bora'nın arkamda olmadığını fark ettim. Ne yaptığını öğrenmek için dışarı baktığımda yere eğilmiş elini kar ile dolduruyordu. Bir kaç saniye sonra elindeki karı, kartopu yaptı ve koşarak yanımıza geldi. Anlamayan gözlerle ona bakmama rağmen hiç bir şey söylemedi. Tekrardan yemek arabasına bindik ve Elif bizi odamıza götürdü. Odaya geldiğimizde Bora elindekini yatağının baş ucundaki masaya bıraktı. Elif'e teşekkür etmek için arkamı döndüğümde Elif çoktan gitmişti. Bora'nın yanına gittim ve yarım saat kadar kar ile ilgili konuşup hayallerimize yeni şeyler ekledik. Bizi mükemmel hayal dünyamızdan hastanenin en sert en korkutucu ve bize göre en kötü insanı çıkarttı. Bu adamı kimse sevmezdi çünkü iyi davranmayı bilmiyordu en ufak birşey de kızıyor ve canımızı acıtıyordu. Bize doğru yaklaştı ve içeri girerken de elinde olan ilaç çantasını açtı. İlaç kutularını her zaman ki gibi masanın üzerine koydu ve iğnelerimizi hazırlamaya başladı. Uzun süredir bu hastanedeydim ve artık iğneler canımı yakmıyordu. Personelin kolumu sertçe çekmesiyle inlemem bir oldu. Ama o bunu hiç aldırış etmeden iğneyi koluma yaptı ve Bora'nın iğnesini hazırlamaya başladı. Birkaç dakika sonra Bora'nın da iğnesi vurulmuştu ama ilk kez Bora'ya ikinci bir iğneden yapılmıştı. Bora buna hiç aldırış etmedi ama mutlaka birşeyler olacaktı. İğnelerimizin yapılmasından 2 saat sonra Elif yine yemeklerimizi getirdi. Bu günün son öğünüydü zaten günde sadece 2 defa yemek yiyebiliyorduk. Her şeyde olduğu gibi yemekleride berbattı ama yapabileceğimiz birşey yoktu. Ben yemeğimi iştahla yerken Bora tabağındakilere dokunmamıştı bile.Bir şeye morali bozulmustu halbuki çok güzel bir gün geçirmiştik ne oldugunu sormayı birkaç kez denedim ama her seferinde geçiştiriyordu. Bende fazla zorlamadım ve yemek bitene kadar konuşmadık. Nihayet yemekler bitmişti ve yatağımıza geçmiştik. Bora ile aynı yatakta uyumak istiyordum ama ayrı yataklarda uyumak zorundaydık çünkü yasaktı. Yatağıma iyice yerleştikten sonra Bora'ya döndüm hiçbirşey söylemiyordu. Birkac dakika öylece durduktan sonra hastane personelleri ışıkları kapattı. Her yer karanlıktı ama buna rağmen Bora'nın bana baktığını hissedebiliyordum. Aradan ne kadar vakit geçtiğini bilmiyorum ama yorgunluktan gözlerim kapanmaya başlamıştı bile.
...
Gözümü açar açmaz Bora'ya döndüm ve her zaman olduğu gibi ilk ben kalkmıştım. Karnımın gurultusu ile kahvaltı zamanını gediğini anladım. Bora'yı uyandırmak için
yanına gidiyordum ki yerdeki su birikintisi dikkatimi çekti. Dün gece bıraktığı kartopu olmalıydı. Suya basmamaya özen göstererek Bora'nın yatağına çıktım. Yatağı biraz sarstım ama Bora uyanmadı birkaç kez daha onu dürtmeyi denedim, Bora yine tepki vermemişti. Numara yaptığını sandım ve ilk kez o çok sevdiğim gamzesinden öptüm. Garip ama vücudu buz gibiydi. İçimi hiç yaşamadığım bir korku sarmıştı. Uyanmasını umud ederek yatağı daha sert salladım Bora birkez daha tepkisiz kalmıştı. Bu sefer yüksek sesle adını söyledim. Bora'nın tepkisizliği karşısında gözlerim çoktan dolmuştu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya ve adını haykırmaya başlamıştım. Sesimi duyan personeller odayı doldurmaya başladı. Elif beni tutuyordu ama yeterli kalmıyordu o kadar çok çırpınıyordum ki Elif'e bile zarar veriyordum. Birkaç personel daha beni tutarken çığlıklarım hastaneyi inletiyordu. Beni odadan dışarı çıkarmaya çalışıyorlardı ama asla pes etmeyecektim. Çırpınışlarım karşısında ne yapacağını bilemeyen Elif'inde gözleri de dolmuştu. Bora'nın ölebilecegine asla inanmazdım düşüncelerinden bir anlık yediğim tokat beni ayırdı.
...
Gözümü açtığımda hastanenin yaramazları için ayırılmış odasındaydım. Fazla karanlık ve korkutucuydu. Yine ağlıyordum ama üzüntüden değil sinirden. Bora'ya bunu kim yaptıysa bedelini ödeyecekti. Henüz 8 yaşındayım ama Bora'nın İntikamını alacağım gün mutlaka gelecek...

Sıfırı TüketmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin