// Prolog.

232 17 3
                                    

Sıcak güneşe süt beyazı teslim edercesine az önce çıkarttığım tişörtümü sağ omzuma attım ve hala elimde bulunan telefonu bir umut çekebilmesi için yukarıya doğru kaldırdım. Boyumun kısa olduğunu düşünerek parmak uçlarıma kalkıyor, küçükken aldığım altı yıllık bale derslerinin hakkını veriyordum doğrusu.

"Siktiğimin Sehunu, seni bir elime geçireyim..."

Bir hafta kadar önce üniversitenin tatile girmesiyle hayatımdaki en büyük hatayı yapmış ve Sehunun teklifini kabul ederek Meksikaya gitmeyi kabul etmiştim. Havanın sıcak olmasından dolayı hatunların yarı çıplak gezinmesi beni ilk üç gün mutlu etse de, acı yemekten tuvalete çıkamayacak duruma gelmemle ve sıcağın beni karartmasıyla dördüncü günde şikayet etmeye başlamıştım. Bi' haftada öyle bezmiştim ki bu göte hiciv yazmaya başlayacak kıvama gelmiştim lakin sevgilisinin şikayet etmeye başlamasıyla çok döktürmeme gerek kalmadan Kaliforniya'ya dönmeyi kabul etmişti.

Yolda Koreli kız gruplarından açtığımız tartışma büyüyerek saçma sapan bir hal aldığında ve iki ay önce ayrıldığım kız arkadaşımın depresyonunu hala üzerimde taşıdığımı vurguladığında çılgına dönmüştüm. Beş kişiyle aldatıldığını kim duysa şoka girer ve içinden uzun bir süre çıkamazdı, öyle değil mi ama?! "Otostop çek ve yeni bir hatun bul, Kaliforniya'da güneş gözlüklerim ile birlikte üniversite önüne kurduğum şezlongda yaslanmış seni bekleyeceğim bebeğim!" diyerek beni arabadan aşağı atması için gerekli bir sebep değildi en azından!

Yeniden sesli bir küfürü dışarıya bıraktığımda, kayanın üzerine bıraktığım çantama uzandım ve içerisinden su şişemi çıkartarak birkaç yudum aldım. Bakışlarım bulunduğum çölümsü arazinin etrafında gezdinirken, yolu dikizlemeyi unutmuyordum. Her an bir araba geçebilirdi ve bu araba bugün geçen son araba olabilirdi. Sonuçta bugün Pazartesiydi, insanların işi gücü okulu karısı çocuğu falan vardı. "Baekhyun yolda kalmış!" diye kimse peşime düşmeyecekti.

Telefonum şarjının bittiğinin haberini verirken ağlamaklı bir ses çıkarttım ve başımı omzuma doğru yaslayarak köpek yavrusu bakışlarımı yola gönderdim; onunda bana bir araba göndermesini dileyerek. Şarjım bitmişti, azıcık bi' suyum kalmıştı ve tuvaletim gelmişti. Burada nasıl barınacaktım ki?

"Oraya bir geleyim, seni çıktığın yere geri sokmazsam ne olayım Sehun. Göt Sehun."

Çantamın fermuarını açıp su şişemi ve tişörtümü içine sıkıştırdığımda gelen müzik sesiyle başımı kaldırdım. Arabalardan bi sik anlamayan ben bile karşıdan gelen Jipin bütün özelliklerini sıralayabilirdim ki tahminen iki dakika sonra yanımda olacaktı.

Çantamı sağ omzuma atarak elimi kaldırdım ve Kore de dolmuşa 'hele dur bi!' dercesine salladım. "Ahbap, al beni de!"

Varlığına inanmadığım Tanrı yüzüme arabayı durdurarak gülmüştü, karşılığında bende Jipin içerisinde bulunan yakışıklı adama doğru gülümsedim. Yakışıklı değilse bile arabayı durduğu için yakışıklıdır kesin.

"Kutup ayılarının bile göç yılında ziyaret etmediği bu boktan yerde ne arıyorsun?"
Kalın bir ses oldukça 'kibar' bir tavırla konuştuğunda şaşırdım ve Jipe doğru yaklaşarak açık cama eğildim. Karşımda J-Rock kliplerinden fırlama Koreli bir herif beklemiyordum.

"İddia gibi bir şey diyelim, arkadaşlık kavramını bilirsin." dedim Sehunu iğneleyerek.

Kalın sesiyle gür bir kahkaha attığında eliyle beni içeriye doğru davet etti ve jöleli olduğunu düşündüğüm kırmızı saçları arasından uzun, kalın parmaklarını geçirdi. "Gel, gittiğim yere kadar götürürüm. Akşam konser için Kaloforniya'ya varmam gerekiyor, elimizi çabuk tutalım."

Bad Habbits | ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin