Karşımda sıçmış gibi oturan Sehuna, 'ay fenalık geldi' dermişcesine bakan Jungyeon arasında gözlerimle mekik dokuyordum. Şu an bi toplantıdaydık, arka planda Japon bir grup olan TWICE çalıyordu ama biz sanki Mozart dinliyormuş gibi duygu yüklüydük. Ayrıca Sehun kahvesini höpürdetiyordu.
"Bana bak, seni mal." diye konuşmaya başladığımda Jungyeon masum bir bakış göndermişti. "Sen değil güzelim, sen-" Parmağımı kaldırarak Sehuna ışın kılıcı sallıyormuşum gibi tuttum. "Lan senin zaten sevgilin yok mu, puşt? Ne demek aşık oldum?"
"Sevgilim olması ona aşık olduğumu göstermez, hem sadece yatıyoruz onunla." İnanmayan bakışlar gönderdiğimde omuz silkti ve ben Jungyeon hala orada mı diye kontrol ettim.
"Kızın yanında yapma bari."
"Ne kızı erkek fatma o," diyerek Jungyeone kötü kötü baktı. "Bazen beraber uyuyoruz ve takımları varmış gibi hissediyorum."
"Kalbimi kırıyorsun, dikkat et bende senin gö-" Jungyeon da Sehuna katıldığında ellerimi masaya sertçe koydum.
"Ya tamam tamam, susun bi. Konumuz Jungyeon mu şimdi ayrıca? Senin götlüklerin."
"Ben götlük yapmadım. Hem gayet sadığım, eli elime değmedi be."
"Başka bi yeri değmiştir, sen ne çapkınsın sen. Sen var ya sen. Ah sen sen." Jungyeon konuşarak sandalyesinden kalktı, neden olduğunu başta anlamamıştım ama sonra telefonunun çaldığını fark ettim.
"Nayeon arıyor, ben size döneceğim."
Mutfağı terk ettiğinde en kötü bakışlarımla beraber Sehuna döndüm. Korkuyor gibiydi, süt dökmüş kediye dönmüştü ama hala o piç sakalları sırıtıyordu. Yeni yalaştım dercesine.
"Niye hiçbir yerinde ruj izi yok? Yalanmışlık izi var ama ruj yok. Çok ilginç." Konuştuğumda ilk kez başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.
"Ruj kullanmıyor ki," dedi birden. İşte bu beni şaşırmıştı.
Sehun bakımsız, süssüz hiçbir kadına yanaşmazdı. Bakın kadın diyorum lakin genç kızlarla da işi olmazdı.
"Nasıl ya?" dedim kafam karışmış bir şekilde. Uzanıp önümde yarım saattir beni kesen kurabiyelerden aldım bir tane, en sevdiğimdendi. Çikolatalı.
"Kullanmıyor işte, hem makyaj gereksiz. İnsanın içi güzel olsun."
Neredeyse boğuluyordum ki Jungyeonun sesini duydum.
"Çünkü o bi' erkek."
Kurabiye yeniden genzime kaçtığında bu sefer hakikaten boğuluyordum. Sehun su vermeye çalışıyor, Jungyeon bir kızdan beklenmeyecek kadar sert vuruyordu sırtıma. Ulan tamam öldüm, demek istiyordum ama ağzıma üç kurabiye tıkmıştım; yutamıyordum ki konuşayım.
Nihayet sudan bir yudum alabildiğimde sertçe yutkundum ve şok olmuşcasına Sehuna baktım.
"Sehun, senin erkek olmandan söz ediyor değil mi?"
"Hayır." Jungyeon araya girmişti.
"O zaman o erkek sen kızsın." Birden kurabiyelerin olduğu tabağı tuttum, Jungyeon engellemese Sehunun kafasına atacaktım. "Kandırdın mı lan bizi çüküm var diye?!"
Sehun ilk başta korksa da daha sonrasında pembe öküz görmüş gibi bakmıştı bana; dudağı iğrenircesine kıvrılmış, tek kaşı eş zamanlı olarak havalanmıştı.
"Ne saçmalıyorsun ya sen? Birlikte aldığımız duşları da mı unuttun?"
Jungyeon aniden tuttuğu bileğimi bıraktı ve geriledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Habbits | Chanbaek
FanfictionChanyeolün kötü alışkanlıkları vardı. Olmadık zamanlarda ortaya çıkıp ulu orta yerlerde Baekhyunu öpmek gibi.