"bir daha sakın," dedim parmağımı sallayarak. "sakın beni küçük düşürmeyin." korkuyla başlarını salladıklarında gülümsedim. eğer bir daha bunu yaparlarsa onları gerçek anlamda öldüreceğimi biliyorlardı.
arkamı dönüp iskelenin olduğu tarafa yürürken ne yapabileceğimi düşünüyordum. dün, bana ihanet eden mark'ı vururken beni, yaptığım onca plana rağmen biri görmüştü. bana korkuyla bakarken ona gitmesini, yoksa onu da öldüreceğimi söylemiştim. koşarak kaçarken ise polise gitmeyeceğinden emin olmak için onu takip etmiştim. gitmemişti.
ben olsam giderdim, diye düşündüm. kesinlikle giderdim.
iskelenin ucuna geldiğimde, kendimi denize atmak istedim. spor ayakkabılarım, montum ve çantamın ağırlığından boğulabilirdim, ama umurumda değildi. sadece... istiyordum, ve ben istediğimi alırdım.
atladığımda, denizin hafifliği yüzümü okşuyordu. gözüm tuzlu sudan yanarken, hafifçe gözlerimi kapattım. suyun altında uzun süre nefes alamadığım için, hızla bilincimin kapandığını hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fearless :: gomez
Cerita Pendekuçurumda esen sert rüzgara aldırmadan, tam da en uç noktaya geldim. bu korkaklık değildi, bu korkusuzdu.