(Bu bölüm çok iyi bir yazara)
"Üzgünüm Bay Plus. Bugün işe gelebileceğimi sanmıyorum."
"Peki Amy. Seni zorlamayacağım."
"Çok teşekkür ederim. İyi günler. "
"İyi günler. "
Bay Plus telefonu kapattığında düşünmeye başladım. Ben nasıl bu kadar iyi bir patron bulabilmiştim ki? Beni hiçbir zaman zorlamayan, her istediğimde maaşıma hiç itiraz etmeden zam yapan, iş saatlerini mümkün olduğunca az tutan bir patron. Gerçekten çok şanslıydım. Lisede okuyan genç bir kıza verilmesi gerekenin çok daha fazlasını alıyordum her ay.
Günlerden cumartesi olduğu için okula gitmek gibi bir zorunluluğum yoktu. Aslında evde oturup biraz televizyon izleyebilirdim, internette dolaşırdım ama bugün içimde nedenini bilmediğim bir heyecan ve dışarı çıkma isteği vardı.
Ayakkabılarımı da ayağıma geçirdiğim zaman aynaya baktım. Sadece caddede bir tur atmak için fazla abartılı giyinmiş gibiydim. Bir zararı olacağını da düşünmüyordum. Bu şehirde tanıdığım çok fazla insan yoktu. İşe giderken de etek veya elbise giyemiyordum. Tek eğlencem çok işlek olan, oturduğum apartmanın önündeki 2.Cadde'de biraz dolaşmaktı. Çok beğenerek aldığım elbise ve eteklerimi giyebileceğim tek zamanda buydu.
Sonunda aynamla bakışmamı ve sevgi gösterisini bitirmiştim. Kapıyı açtım ve yavaşça kapatarak merdivenlerden inmeye başladım. Ayna benim için her zaman en vazgeçilmez eşya olmuştu. Her zaman yanımda küçük bir el aynası taşırdım.
Apartman kapısına yaklaştıkça daha da artan bir gitar sesi duydum. Gitarın sesini sevmezdim. Hatta nefret ettiğim bile söylenebilirdi. Üflemeli ve vurmalı çalgıların her zaman daha güzel olduğunu düşünürdüm. Ama bu gitara eşlik eden ses o kadar güzeldi ki gitara olan bütün nefretimi unutturuyordu bana. Sesi dinlemek için olduğum yerde durup merdivenin kenarındaki demirlere yaslandığımı bile fark etmemiştim. Bana her şeyi unutuyordu. Sadece o sesin sahibini görmek istiyordum. O sesi dinlemek istiyordum yaşadığım her dakika.
Ne zaman kapının önüne çıkmıştım ben? Ne zaman bu güzel sese bu kadar yaklaşmıştım? Sanki birkaç adım geriden geliyor gibiydi. Arkamı dönmek ve sesin sahibine bakmak istiyordum. Ama hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordum. Nedense Biscolata reklamlarımdaki çocuklar gibi birini hayal ediyordum. Gerçek olmayacağını bile bile.
Ama gerçek olmuştu. Arkamı döndüğümde karşılaştığım çocuk gerçekten Biscolata reklamlarıdakilere benziyordu. Alnına düşen sarı saçları güneşin altında parlıyordu. Karamel rengi gözlerini kısmış bana bakıyordu. Bu sırada gitarını çalarak şarkıyı söylemeye de devam ediyordu.
Bense hem gördüklerim, hem de bu güzel ses yüzünden büyülenmiş gibi çocuğun yüzüne bakıyordum.
(Gelecek bölümler daha uzun olacak. Eğer sonuna kadar okuduysanız Vote ve yorumlarınızı bekliyorum :) )