Daha önce hiç sevmemiş miydim birini, gözlerindeki cümleleri okumak istememiş miydim delicesine? Bedeninden ziyade kalbine dokunmak istememiş miydim? İstemiştim öyle ya istemek zannetmiştim. Zannedilişler en büyük aldanışlarım olmuştur hep. İyi bir dost bellemişimdir kendime, kendinligimi anlatmışımdır ona. O da bütün bunları bilmiyormuş gibi onun hoşlandığına karşılık vermiştir. Onun beni anlayacağını zannedip, sevgimi açmışımdır ona sonsuzca. O ise bütün hisleri ayağının altına alıp hızlı bir biçimde yürümüştür ardına bakmadan. Ardının değil, önündeki olduğumu görmez , hayaletin vücut bulmuş haliyim onda. Ha bir de bastığı yerden ayağını çekmeme gibi huyu da var. Gerisin geride yaşamak huyu olduğu gibi. Ben senden yoksulken sen ise bir başkasının yoksulluğunu kendinde yer ediniyorsun. Ne kadar aynıyız seninle öyle değil mi? İkimizde çok severiz ikimiz de yakıp yıkarız küllerimizden doğarız yeniden. Sen hüznü anasonlu bense en acı diriltenle. Afyonu anlık olanın yaşamı da anlık olurmuş. Gecenin herhangi bir saati değil her saattir yaşam. Kimiyle ya da kimsesiz, dolarcasına, taşarcasına ama dosdoğru. Dik kafalıyımdır ben her konuda, ne istediysem oldu şükür ki, ne düşündüysem onu yaptım. Sen, kendini soracak olursan bana o da sen umursamazlığından, âma ve sağır olmandan. Kalbin de bedenin de sağırlaşmış bana. Sağırlık tedavi edilebilir mi onu ancak kaderi belirleyen Allah bilir. Bilirim ben incimemi istenmediginden seninle olamıyorum, sen benim incinmişliğim, kırgınlığım aylardır etkisi süre gelen afyonum, saatlerimin belirsizliği, her şey diye kısaltamam seni, bir çoğunluğumsun. Sabrımsın, kiymetlimsin. Kadehleri kırdığım kalbimde, yine de sen diyen kalbimin içisin. Asıl sahibi, misafir değilsin. Kalbinin misafirlerine izin ver, sahip olduğun kalbe selam ver sol elinle en kalpten, derinden..