BÖLÜM 3

139 26 14
                                    

"Oha! Kızım neler olmuş ve bunlardan benim şimdi mi haberim oluyor?"
Kemal'in bana söyledikleri üzerine daha da kızarıp bozarırken, imdadıma annemler yetişmiş kapıyı çalıp eve geldiklerini söylemeleri işimi kolaylaştırmıştı. Bana sorduğu "Utandın mı sen?" sorusuna cevap vermeden "Hoşçakal" demiş ve aceleyle eve gelmiştim. Eve geldikten sonra da Ezgiyi aramış ona anlatacaklarımın olduğunu, bize gelmesini söylemiştim. Tabi Ezgi bu fırsatı kaçırmayıp soluğu bizim evde almıştı. Şuan anlattıklarımı sanki yıllar önce yaşamış, ona da en son söylemişim gibi burun kırın yapıyordu.
"Ezgi, bir dur ya bunlar yıllar önce yaşanmadı en fazla bir saat oldu."
" Tamam, sen yine de dikkat et. Ben bu Kemal'e güvenmiyorum." Ezgi'nin bu hallarine alışık olduğum için onu takmadım. Kemal'e olan aşkımı hiçbir zaman onaylamıyordu zaten.
"Off Ezgi çok karamsarsın."
"Hiç de bile, herkese güvenmiyorum sadece." Ezgi'nin söylediğine cevap vermeden aklıma onun evine gidip söyleyeceğim şey gelince heyecanla söze başladım.
"Aşkım senden birşey isteyebilirmiyim?"
"Berfu, konuşmaya böyle başladığına göre benden yapamayacağım birşey istiyosun o yüzden isteme canım."
Evet, Ezgi'den falcıya benimle gelmesini isteyecektim. Falcıya gidip hayatımın aşkını öğrenecektim. Aslında aklımda böyle birşey yoktu ama internette, gideceğimiz falcı hakkında herşeyi bildiği ile ilgili güzel yazılar okumuştum ve şansımı denemek istiyordum.
"Aşkım bak sadece küçücük bişey isteyecem."
"Tamam. Hadi söyle ne istiyosun?"
"Ezgi benimle falcıya gel. Bak ben randevu aldım, lütfen lütfen lütfen benimle gel."
"Saçmalama Berfu! Hayatta olmaz, abim öğrenirse öldürür bizi."
"Kamer abi nerden öğrenecek? Hem benim annem de izin vermiyor ama ona falcıya gideceğimi söylemeyeceğim. Kamer abiye de söylemeyiz"
Ezgiyi ikna ettikten sonra bir de anne babamı ikna etmek vardı. Annem 'Fala inanma, falsız da kalma' diyen kişilerden değil daha çok 'Fal baktırma ' olayına karşı olanlardandı.
"Bir şartla gelirim. Abimden izin alırken sen de yanımda olacaksın."
"Tamam, yarın gelirim size,"
"İyi, ben de gidiyim artık."

Ezgi gittikten sonra odama geçip kitap okumaya başladım. Kitap okumak benim için bambaşka bir şeydi. Satırlar arsında kendi hayal dünyanı kurmak muhteşem ötesiydi. Aradan geçen saatlerin ardından acıktığımı hissettim. Kitabımın kapağını kapatıp yatağımın sağ tarafındaki komidine koyduktan sonra ayaklarımı yataktan sarkıtıp peluş terliklerimi ayağıma geçirdim. Adımlarımı mutfağa doğru yönlendirirken "Anne," diye seslendim. Uzun zamandır konuşmamamdan otürü olsa gerek sesim cılız çıkmıştı. Boğazımı temizleyip tekrar seslendim.
"Anne!" Bu defa da yüksek çıkmıştı sesim ama aldırmadım. "Ne bağırıyorsun be kulağımın dibinde?". Mutfağın kapısına kadar geldiğim için cevap vermeyip anneme doğru yürüdüm ve arkadan yanağına kocaman bir öpücük bıraktım.
"Ne yemek var akşama Ayşen Sultan?"
"Akşam yemeğine Aysu teyzenlere gideceğimiz için yemek yapmadım." Annemin söyledikleriyle kaşlarımı çattım. Ezgi iki saat kadar önce buradaydı ama bana söylemediğine göre onun da haberi yoktu büyük ihtimalle.
"Tamam o zaman. Ben üzerimi değiştireyim." Arkamı dönüp mutfaktan çıkarken, aklımda suratsız bir Kamer abiyi nasıl çekebileceğimi düşünüyordum. Onunla yüz yüze gelmemek için Ezgi'nin odasındandan çıkmamaya karar verdim. Ne zaman odama kadar geldiğimi anlayamasam da, dolabımın önüne geçip kapaklarını bana doğru çekerek, iki yana açılmasını sağladım. Dolabın içindeki karışıklıktan dolayı bir şey bulamayınca, önüme gelen ilk kot pantolonu ve siyah yün kazağımı alıp yatağın üzerine fırlattım. İlk önce duş almam lazımdı.

"Anne! Ben seni aşağıda bekleyeceğim." Banyodan çıktıktan sonra üzerimi giyinmiş ve annemin giyinmesini bekliyordum. Babam ise iş çıkışı direk Ezgi'lere gelecekti. Sıkıldığımı hissettiğimde anneme seslenip, cevap vermesini beklemeden kapıdan çıktım. Asansöre doğru yürürken adımın tatlı bir şekilde söylenmesiyle bu kişinin Melek olduğunu anlamıştım. Arkamı dönüp ona baktığımda koşarak bana doğru gelmeye başladı ve kollarını boynuma doladı.
"Nereye gidiyorsun Berfu abla?"
"Bir arkadaşımın yanına canım."
"Neden bize gelmiyorsun, ben senin arkadaşın değilmiyim?" dedi. Dudaklarını bükmüş, kaşlarını çatmış ve bana hayal kırıklığıyla bakıyordu. Bu durum benim de üzülmeme sebep olurken onu kucağıma alıp yanaklarına uzun ve ıslak öpücükler bıraktım.
"Sen benim arkadaşım değilsin sen benim tatlı kardeşimsin." dedim. Bir elim onu kucağıma sabitlerken diğer elimle ise yanağını sıkarken. Gözlerindeki hayal kırılığı yerini umuda bırakırken, heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Beni daha mı çok seviyorsun yani?" kaşları havaya kalkmış ve meraklı bir ses tonu kullanmıştı.
"Hayır. Ben seni de Ezgiyi de çok seviyorum."
"Arkadaşının adı Ezgi mi?"
"Evet. Hem tanısan sen de çok seversin."
"Beni de Ezgi abla ile tanıştırırmısın, Berfu abla"
"Elbette tanıştırırım. Ezginin seni çok seveceğine eminim." Melek tam ağzını açmış birşey söyleyecekken arkadan duyduğumuz ses kalp ritmimin bozulmasına neden oldu. Kemal Meleği çağırıyordu.
"Melek! Nereye kayboldun abicim?" Benim kucağımda olduğunu görmemiş, evin içinden sesleniyordu. Dışarı çıkıp bizi görünce derin bir nefes alıp, gülümseyerek bize doğru gelmeye başladı. Melek Kemal'in bize doğru geldiğini görünce, ellerini bana daha sıkı sardı ve başını boynuma gömdü.
"Birileri senin kucağından gelmek istemiyor." Kemal gülümseyerek bize bakarken söyledikleriyle kıkırdadım.
"Ben de onu bırakmak istemiyorum ama şimdi gitmem lazım." Annemin bize doğru geldiğini görünce Meleği yere bırakıp dizlerimin üzerine çöktüm ve boyumu onun boyuyla eşitlemeye çalıştım.
"Şimdi gitmem gerek, yarın yanına gelirim. Olur mu Melek?" Melek dudaklarını büzük başını tamam anlamında iki defa salladı. Meleğin yanaklarına öpücüklerimi kondurup başımı yanımıza gelen anneme çevirdim.
"Nasılsın Kemal?" Annemin Kemal ile ne ara bu kadar yakınlık kurduğunu çözemezken Kemal söze başladı.
"İyiyim Ayşen teyze siz nasılsınız?
"Ben de iyiyim. Ha bu arada dün için teşekür ederim. Berfu, kapıda bekletilmektan pek haz etmez onu evine alman büyük bir incelikti." Annemin söyledikleriyle vücut ısım artarken, yerin kat be kat içine girmeyi istedim. Beni rezil etmişti.
"Dün kapıyı çalma şeklinden anlaşılıyordu zaten." dedi Kemal bakışları beni bulurken. Buradan hemen kurtulmak adına konuşmam gerektiğini anlayıp söze başladım.
"Anne, geç kalıyoruz." Annem Kemal ile vedalaştıktan sonra asansöre binip zemin kata indik. Bu arada da annem Kemal'in ne kader iyi biri olduğunu söyleyip durmuştu. Kemal'i övmesine gerek yoktu. Ben zaten ona aşıktım.
  Asansör zemin kata geldiğinde adımlarımızı apartman kapısına doğru yönlendirip apartmandan çıktık. Ezgilerin evi iki sokak aşağıda olduğu için yürüyerek gidiyorduk.
   Oturduğumuz sempte, kitaplarda veya dizilerdeki gibi ıssız sokaklar olmaması bizim için sorun yaratmıyordu.
On dakikalık bir yürüyüşün ardından Ezgilerin evinin önüne geldiğimizde bahçe kapısını açıp içeriye girdik ve annem uzun ve ince parmaklarını zile bastırdı. Ezgiler bizim aksimize bir apartman dairesinde değil, kocaman bahçesi olan ve iki katlı büyük bir evde oturuyorlardı. Kapının açılmasıyla başımı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtulurken bize gülümseyerek bakan Aysu teyzeye baktım. Ona bakınca içimde garip bir şeyler oluyordu. Enerjisi insanı kendine çekiyor ve ruhsal olarak ne kadar kötü durumda olursa olsun, insanın gülümsemesini sağlıyordu.
  Annemle sarılmalarının ardından annem içeri girerken Aysu teyze, beni kolları arasına aldı ve "Hoşgeldin Berfucum." dedi. Ben de kollarımı ona sararken "Hoşbuldum Aysu teyze. Nasılsın?" dedim. Aynı zamanda da kolları arasından çıkmıştım.
"Ben iyiyim ama birileri seni görünce daha iyi olacak" söylediği şeyin Ezgi için olduğunu bilsem de bana öyle bir bakış atmıştı ki başka birşeyler söylemek ister gibiydi. Kafamı buna daha fazla yormamaya karar vererek "Ben de Ezgi'yi görünce iyi oluyorum." dedim ve ben de salona geçtim. 
  Salonda annemden başka kimse yoktu. Ezgi'nin babası ve benim babam aynı şirkette çalıştıkları için daha ikisi de gelmemişti. Ezgi ve Kamer abi de büyük ihtimalle odalarındalardı. Bize doğru gelen Aysu teyzeye dönüp "Ben Ezgi'nin yanına çıkayım" dedim. Merdivenleri çıktıktan sonra tam Ezgi'nin odasına girecekken gördüklerimle utancım kendini göstermişti. Kamer abi banyodan çıkmış, belinde eğrelti duran havlusuyla bana bakıyordu. Saçlarından damlayan sular ise karın kaslarından aşağıya süzülürken havluya temas etmeleri sonucunda, havlunun onları içine çekmesine izin vererek yok oluyorlardı. Hala ona baktığımı farkedince, elimi Ezgi'nin kapısının koluna götürüp kapıyı açtım ve gördüklerimi unutmaya çalıştım.

İKİ HARFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin