Kim olduğunuzu bilmemekten daha kötüsü kim olduğunu bildiğin halde gösterememendir. İnsanların ne dediğini umursama diye geçer birçok yerde birçok kişinin dediği kalıplaşmış öğüt cümlelerinde. Ancak bilirsiniz ki hayat böyle yürümez. Birisi geliyor var olduğunuz halde sizi hayalete çeviriyor. Sözleriniz yalan! İki kere iki dört eder deseniz bile inanmayacaklar. Davranışlarınız şüpheli. Yürüyen bir dikkat tabelası gibisiniz ve herkes size kafayı yemiş bir manyak gibi bakıyor. Emin olun umursamamak sadece yazılabilecek fakat uygulanamayacak saçma bir fiil olarak kalıyor.
Bana cehennemi sunanlara ateş olarak dönmeliyim bu yoldan. Yakmalıyım cehennemle birlikte dünyada yaşayan sürgün cehennem zebanilerini. Bu cehennemi ben hak etmedim. Kimse hak etmediği bir cehennemde yanmaz. Unutuyorlar...
Önce düşündüm. Kafamı kaldırıp karşımda duran ela olsa da yeşili andıran garip gözlerin içindeki gizeme baktım. Elimdeki kalemi masaya vururken tekrar edip iç gıcıklayan tınlama sesinden çok beynimin kurgularına bir süre odaklandım.
"Burayı imzalayacağım ve bana burdan çıkma şansı vereceksin. Senin yanında bir süre yaşayacağım yeni bir kimlikle yeni biri olarak hayatıma devam edeceğim, tabi sana yardım ettikten sonra öyle mi?"
"Kısmen"
Alaycı gözlerinin ardında sinsi bir şeyler yattığına kalıbımı basardım. Uzun boyu çok ideal görünse de içindeki gücü belli etmeyen bir vücudu vardı. Keskin kelimelerinin yanında sözcüklerimi iyi seçmemek gibi bir şansım olamazdı.
"Kısmen?" dedim sorarcasına
"Dediklerimi harfiyen yerine getirmek zorundasın."
"Burdan özgür olmak için çıkmak istiyorum, özgürlüğümü başkasına vermek için değil"
"Özgürlük kolay kazanılmaz küçük hanım"
Gözlerimi devirdim.
"Birinden özgürlüğünü çalmak neden bu kadar kolay öyleyse?"
"İzin vermemeliydin!"
Ben mi? Ben mi izin verdim?! Anlamsızca gözlerine bakarak homurdandım.
"İzin vermedim. Bunu sana açıklamak zorunda da değilim. Ne yapacağız? Buradan çıkmak istiyorum ve hemen! "
"Çıkmayacaksın!"
"Nasıl?"
"Önce kanıtlamalısın. Buradaki kişilerin hepsine aynı teklifi yapıyorum. Niye seni seçeyim?"
"Sana akıllı biri lazım. Az da olsa. Deli rolünü deliler oynayamaz. Akıllılar rol yapar!" Buraya neden geldiğinin mantığını çözebilmiş değilim ama sana yardım edebilecek tek kişi benim. "
"Hadi ya!"
Garip bir şekilde insanı sinir eden gülüşüyle ortalığı kahkahaya boğdu. Bunun amacı ne? Beni sinirlendiren gülüşü devam edince dayanamayıp elimi yumruk şeklinde masaya geçirdim. Ayağa kalktım. O hala otururken teklifi riske attığımı bile umursamamıştım.
"Komik olan ne? Diğerleri gibi sana uçan arabalarımdan, uzaylı dostlarımdan ya da kurguladıkları yalanlara inanan deli saçması insanlar gibi gerçeküstü şeylerden bahsetmiyorum diye mi gülüyorsun?" dedim ses şiddetim giderek artarken. "Söylesene senin sorunun ne? Bu kadar şöhret içinde bir delim eksik mi dedin? Böylesine akıllıca tasarlanmış bir planı delilerin yapamayacağına yemin edebilirim. Ve bahse girerim buraya deli birini aramaya gelmedin!"
"BANA SESİNİ YÜKSELTME!"
Yerler resmen titredi. Altına bile etti(!)
"Nedenmiş?"
Gözlerinden alev fışkıracaktı nerdeyse. Gözlerinin yeşili bir orman gibi yanmaya başlamış ela gibi görünen kısmı ise kendini karanlığın korkutuculuğu ile kaplamıştı. Ve ben sanırım canıma susamış olmalıydım.
"Bir haftan var. Eşyalarını topla bir hafta sonra seni almaya geleceğim. Bir hafta sonra salaklık edip vazgeçersen bunu zorla yapmak zorunda kalacaksın!"
"Şartlarım var. Benimle birlikte bir ar-"
"Şart koyamayacak kadar zor durumdasın!"
"Ya değilsem?"
Tamamen blöf yapmama rağmen Hazel'i de yanıma almadan buradan çıkmam.
"Ya değilsem? Kendimi burda kabullendiysem. Senin saçma oyunlarına alet olmaktansa burada kendi sarayımı kurmaya karar verdiysem? "
Ayağa kalktı. Siyah deri ceketini düzeltip çıkışa yöneldi. Ne yani gidiyor muydu? Tanrım! Blöf işe yaramazdı tabi. Garip ukala birinin normal tepki göstermesi beklenmezdi. Kapıya iyice yaklaştı. Peşinden gidip gitmemek arasında kararsızdım. Bir an arkasını döndü ve sırıttı.
"Bir hafta sahte prenses! Merak etme yeni hayatında da sahte bir prenses olacaksın. Yabancılık çekmezsin."
Öylesine planlanmamış bir kurgunun eseri olarak yazılmaya başlanmıştır. Telefondan yazıyorum. Bölüm kısalıkları için üzgünüm. Biraz sıkıcı başladı biliyorum. Zamanla düzelecek vaatleriyle canınızı sıkmak istemem. Kararınızı ilerleyen zamanlarda siz verin. Destekleyenlere şimdiden teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Prenses
Teen Fiction"Ben deli değilim!" diye bağırdım. Artık bilinen bir filmin tekrar eden repliği haline gelmişti delilerin 'deli değilim!' demeleri. Burası akıl hastanesiydi, tımarhane, cehennem... Buradaki herkes deli kabul edilirdi. İçlerinde sahiden deliler de v...