Pembe al yanaklı kızlar görürdüm bahçede
Küçük elleriyle gözlerini yumup körebe
oynayan
Hele bir tanesi süt gibi beyaz teniyle
Kiraz yemiş dudakları büzüldüğünde
ağlardın onun bu masum haline
Saman rengi sarı saçları güneş okşarmışçasına dalgalanırdı koşuşurken
O güzelliğin içinde yoklukta vardı, kimsesizlikte kaderlerinde yazılmıştı.
Bahçede toplaşırlar türlü türlü oyunlar oynarlardı
Akşam olduğunda hepsi yuvam dediği soğuk taş kalede birer prenses gibi mahkum olurlardı.
Arada bir çocuk hasreti çeken ebeveynler gelir,bir kaç parça hediye getirir
Onlarla sohbet ederler ve sonrada vedalaşırlar.
İçlerinden şanslı olanlar belki bir yuva bile bulabilirlerdi.
Bu kalenin duvarları ne çocuklar gördü garip kuş misali geldiler gittiler.