Mutlu olmak istiyorsanız, sırlarınızı asla kimseye anlatmayın.
Sırlar... Her zaman başımıza bela açan onlar değil mi?
Taşınma hazırlıkları hızla sürerken, Bennet ailesinin tek düşündüğü şey; eşyalarının hiçbir çizik almadan götürülmesi. Benim ki ise, ah bir düşüneyim. Sadece yanımda müzik çalarım olsun, yeterlidir.
"Emily! Ne dikiliyorsun orada? On dakika içinde çıkmamız lazım."
Zilin sesi duyuldu, güzel cici annemiz konuştu.
Geçen yıl benim için boka batmış bir şekilde geçti. Babam Jhon, Doratta'yı yani annemi, sekreteri ve şu anki üvey annem Maria ile aldattı. Doratta'nın kansere yakalanmasının üstüne Jhon'in onu aldatmasına kaç puan veriyorduk? Ha bu arada babama, annem öldükten sonra ismiyle hitap ediyorum. O sadece bunu hak ediyor.
"Geliyorum be, patlama."
"Annenle düzgün konuşman gerektiğini biliyorsun hayatım."
"Sen benim annem falan değilsin. Asla da annem olmayacaksın, sen tam bir oros-"
Maria sözümü keserek;
"Pekâlâ, zamanla birbirimizi daha çok seveceğimizi biliyorum. Haydi! Daha üzerini bile giyinmemişsin, çabuk ol. Aşağıda seni bekliyoruz."
"Ben zaten hazırım." Diye yapıştırı verdim lafı.
Maria, küçük bir kahkaha attıktan sonra üzerimdeki siyah pantolonuma ve kot ceketime baktı. Bir süre bana bakarak bir şeyler düşünüyor gibi durduktan sonra "İdare eder, haydi şu evi bırakalım artık." dedi.
Arkadan Jhon seslenerek "Haydi Emily, hızlı ol." Jhon'un sözlerini duymazdan gelerek son bir kez daha annemin bana kalan tek hatırasına baktım ve arabaya bindim.
2 AY SONRA
Black Water
2 aydır Black Water'dayız tabii yaz tatilinin ilk 1 ay'ı taşınma hazırlıklarıyla geçti. 1 hafta önce ise -bunu konuşmayı sevmiyorum- okullar açıldı.
Acaba beni seviyor mu? Fark etmiş midir? Bence fark etmiştir. Neler diyorum ben!!
Çocuğun gözü yanından bir dakika bile ayrılmayan Vanessa'dan başka kimseyi görmüyor. Tabii bu, bizim tahmin yürüttüğümüz kısmı. Çoğu kişi Brad'in her gece başka bir kızla birlikte olduğunu söylüyor ama bilirsiniz, dedikodu. İnanmamak gerekir.
Brad... İsmi bile çekicilikten yanıyor.
Yeni evimize taşındık. Aslında buraya kolay kolay alışamam sanmıştım ama kafama, kendimi toparlamamı ve daha güçlü olmam gerektiğini koydum. Annem de zaten her zaman bunu isterdi.
O yanımdayken hiçbir zaman güçlü olamamıştım ama o gitti. Benim mutlu olmamı istediğini çok iyi biliyorum.
"Emily, söyle bakalım kaçıncı rüyandasın?"
Bir gözümden uyku bandımı çıkararak "Kuzular, kuşlar ötüyor. Rüyam o kadar harika ki."
"Yine Brad'i mi görüyorsun yoksa?"
"Maria! Ne alakası var? Saçmalama. Hem, sen onu nereden tanıyorsun?"
Maria'nın, California'ya geldiğimizden beri bana karşı hareketleri çok daha iyiydi.
Ve... Belki benimle istediği anne-kız ilişkisini kurmak istiyor. Aslında, hiçbir zaman bana karşı kötülüğünü görmedim. Bilemiyorum, belki de yavaş yavaş onu tanımaya başlıyordum.
Maria, gerçekten çok güzel bir kadın. Uzun boyu ve sarı, omzundan biraz aşağıda olan saçları ile mükemmel bir görüntüye sahipti. Babamın ona âşık olmasının nedenlerinden biri de sanırım buydu.
"Seni Çarşamba günü okula bırakmıştım ya"
Başucumda oturuyordu, yavaşça yataktan doğruldum.
"Arabadan çıktığında, ben de yeni okulunu merak ettim ve okulda biraz gezintiye çıktım. Ardından seni koridorda yakışıklı bir çocuğa dikkatlice bakarken yakaladım. Yanımdaki kızlarda "Brad'in gülümsemesine bakar mısın? Bayılacağım."
Dediklerinde herkesin ona karşı olan hayranlığını anlamam uzun sürmedi hayatım." Dedi ve kıkırdadı.
Kahverengi gözlerim bir anda büyüdü "Ona karşı hislerim falan yok, buna emin olabilirsin. Sadece" duraksadım "yakışıklı çocuk" Bir şey söylemesine izin vermeden, hemen devam ettim "ve bu da beni ilgilendirmez" dedim.
"Peki bakalım. Öyle olsun, ama okula geç kalmana da izin veremem Emily. Çabuk giyinmelisin" dedi ve kapıyı yavaşça kapattı.
Arkasından bir süre baktıktan sonra dolabımı açtım. Brad'i ve o mükemmel gülümsemesini düşünmemeye çalıştım. Umarım başarabilirim.
Hızla, kot pantolonumu ve üstüme Led Zeppelinn yazılı gri tişörtümü giydim. Gözlerim ile saçlarımın rengi birbirine benziyordu ama saçlarım biraz daha koyuydu.
Okuldaki kızlar her gün o pahalı pudralarını yüzlerine boşaltarak gelseler de benimle bir bütünmüş gibi düşündüğüm göz kalemimden ayrılamıyordum.
Saçlarım o kadar da uzun değildi, onları açık bıraktıktan sonra çantamı aldım ve aşağıya indiğim anda direk arka kapıdan okula doğru yürümeye başladım. -Kahvaltı yapmayı pek sevmem-
Okula geldiğimde bahçede Brad spor arabasına yaslanmış yanındaki arkadaşıyla bir şeyler konuşup, gülüyorlardı.
Sanırım yine bir kız göğüslerinin fotoğrafını yolladı da onunla dalga geçiyorlar.
O an ise müzik çalarımda "Rihanna&Ne-Yo - Stupid in Love" çalıyordu. Sanırım tam da denk geldi. Kendi kendime gülerken bir anda biriyle çarpıştım ve müzik çalarım yere düştü.
Çarpıştığım kişi anında özür dileyerek müzik çaları eline aldı.
"Sanırım beni unuttu" diye kendi kendime söylenirken birden göz göze geldik.
OKUDUĞUNUZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM, UMARIM BEĞENİRSİNİZ. YENİ BÖLÜM BU AKŞAM BİLE GELEBİLİR :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmediğin Şeyler Var
FanfictionMutlu olmak istiyorsanız, sırlarınızı asla kimseye anlatmayın. Sırlar… Her zaman başımıza bela açan onlar değil mi?