4. Bölüm: Rüya

147 11 12
                                    

Her şey çok güzeldi. Etrafımı saran çiçekler çok güzeldi. Ağaçlardan yere sallana sallana düşen yapraklar çok güzeldi. Hayal etmediğim, ancak şimdi dalgalarının sesini duyduğum deniz çok güzeldi. Ve! Ve Martılar! Onlar ise mükemmeldi!

Ancak başımda anlamlandıramadığım, şiddetli bir ağrı vardı. Başım dönüyordu. Ruhum çiçeklerle, böceklerle huzurla birken, bedenim başımın ağrısına kenetlenmişti. Aslında neden böyle olduğumu biliyordum. Çünkü sinirliydim ve bu yüzden buradaydım. Gücümü kontrol edemiyordum. Ve bu yüzden kendimi çok zorlamıştım. Şimdi ise başım zonkluyordu ve acayip bir şekilde dönüyordu. Hayır, hayır! Dayanmalıydım. Ama olmuyordu. Esarete karşı teslim olmuştum.

***

Her şey çok garipti. İçimde bir his vardı. Anlamlandıramadığım. Anlamlandırmamaya uğraştığım. Ama bu "korku"ydu maalesef. Üzerini örtmeye çalıştığım, KORKU idi. 

Biraz daha korkumla pençeleşmeye çalıştım. Biraz sonra gördüğümde ise uğradığım şey şoktan başka hiç birşey değildi. Karşımda duran, "Babam"dı...

Sapasağlam karşımdaydı. Sadece ikimiz vardık. Kendimi tutamadım.

"Baba!" diye koşarak sarıldım ona. Kokusu aynıydı. 5 yaşımdayken nasılsa  öyle kokuyordu işte. Babalar gününde para biriktirerek ona aldığım parfüm kokusuyla...

Biraz sonra ayrılmıştık. Aklımda binlerce sormak istediğim soru vardı babama karşı. Ancak önce onu dinlemeliydim.

"Biliyorum kızım. Aklında bir sürü soru var. Ancak o kadar vaktimiz yok. Şimdi lütfen beni dinle. David Michael. O hala yaşıyor." Dedi başını öne eğerek.

"Baba, o kim?" Dedim. Sesim cümlenin sonuna doğru azalmıştı. Çünkü ortamda tuhaf bir gerginlik vardı ve ben de bu yüzden son derece tedirgindim.

"O, benim üzerime kaplanlarını salıp..." Devam edememişti. Bense gözümden damlayan yaşlara engel olamayarak alçak ve ağlayışlı sesimle "Ne?" diyebilmiştim sadece.

"Bak kızım, sakın üzülme. Ben iyiyim." dese de yüzündeki o tebessümün zorlukla belirdiği açıkça belliydi. İçten içe yaşıyordu. Hep böyleydi...

"Peki, ya şimdi?" dedim. Gerçekten. Şimdi ne olacaktı?

"David, elementinin peşinde Demet. Ve, sen özel güçlülerin en güçlüsüsün. Bu durumda David elementi bulursa, tüm dünya kaplanların esaretine yenik düşecek. Buna izin vermemelisin."

Aklım çok karışmıştı. Ama bildiğim tek bir şey vardı. Bunu David'in yanına bırakmayacaktım.

"Onu nerde bulabilirim ki?" Bu soru babamın yüzünde üzgün bir ifade oluşturmuştu.

"Üzgünüm kızım. Bunu sana açık bir şekilde söylersem bir daha seni hiç göremeyebilirim. Ancak merak etme! Bir ipucu vereceğim! Çocukken seninle geçirdiğimiz günleri hatırla. Gittiğimiz yerleri, anılarımızı düşün. Ve unutma, ben hep senin içinde yaşıyor olacağım. Seni seviyorum kızım." diyerek ortadan kayboldu.

***

Nefes nefese uyandım. Gizem karşımda telaşlı bir biçimdeydi, elleri ise kalbimdeydi.

"Ne yapıyorsun?" dedim. "Benim diğer bir gücümde bu." dedi tebessümle. Anlaşılan onun hakkında öğrenmem gereken daha çok şey vardı. Gülmüştüm. Aklımdaki onlarca soruya rağmen...

★★★
Hey! Nasılsınız Martılar? Valla özür dileriz ya, sınavlarımız vardı. Benim iki sınavım kaldı artık. O yüzden bölümü ben yazdım. Merve ise kontrol edecek. Dua edin be Martılar :D
He bu arada; Demek Facebook Grubu açılmış. E o zaman orayı boş bırakmayın, gelin!
Grubun ismi kitabımızın ismi; Bilinmezliğe Açılan Kapı.
♥♥♥
Hesapta linki olacak :)
Seviliyorsunuz

Bilinmezliğe Açılan KapıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin