Okul bittiğinde Blake'le beraber yine o huzur veren yoldan yürüyorduk ki bu defa ağaçların, yaprakların, hiçbir şeyin bana huzur vermesine imkan yoktu.
"Irina buna inanabiliyor musun, Niall ve ben! Hala inanamıyorum! Sence bana çıkma teklif eder mi ne dersin?"
Aslında onu dinlemiyordum bile.Çünkü ondan bahsetmesi sinirimi bozuyordu ve kesinlikle Blake'le aramı bozmaya niyetim yoktu.Yalandan da olsa onayladım, ama asla gerçekten ilgileniyor gibi görünmüyordum ve Blake beni tanıyordu.
Kaşlarını çatıp "Yine neyin var?" diye sordu.
"İyiyim, bir şeyim yok." diyebildim ancak.
O sırada arkamızdan bir arabanın geldiğini anladık, yanımıza gelince kornaya bastı ve camını açtı.Bu Jas'ti.
"Merhaba kızlar, sizi eve bırakmamı ister misiniz?" diye sordu gözlerinle parlayan umut ve belli belirsiz pişmanlıkla "Hem sabah yaşananlardan dolayı size kendimi affettirmek için fırsat olur."
Blake yüzünde Bence-Affedelim ifadesiyle bana baktı, bense "Peki." dedim.Jasper'a güvenmekle hata yapmadığımızı biliyordum.Blake ve ben arkaya bindik, ikimizde hiç konuşmayınca Jasper söze girdi.
"Irina, gerçekten çok üzgünüm.Ben sadece bir an..seni başkasıyla düşününce..."
"Önemi yok." dedim ona bakmadan.Ama o inatla bana bakıp gülümsüyordu.Bende buna karşılık vermek zorunda kaldım.
Arabada ölüm sessizliği hakimdi.Ben normalde de çok konuşkan biri değildim zaten ama nasıl olupta arabaki iki bülbülün sustuğunu anlayamıyordum.Neden daha önceleri yaptığı gibi Blake konu açıp Jas'le koyu bir sohbete dalmıyordu? Öyle dalgın dalgın dışarıyı izlemesi kendimi suçlu hissetmeme neden oluyordu.Bana mı kızmıştı yoksa? Ona mesaj atmak istedim, çünkü Jasper tam önümüzdeyken Niall'dan veya erkeklerden bahsetmek istemiyordum.Blake iki dakikadır onu izlediğimi fark ettiğinde, muhtemelen ne halt etmeye çalıştığımı anlamak için yüzüme baktı.Bir iki anlamsız göz kırpışlarımın ardından ancak gülümseyebildim.Düşüncelere öyle derin dalmıştım ki Blake bir anda yüzünü çevirince basılmışım gibi hissettim.Bana karşılık o da gülümsedi.
"Eee Jas, kızlarla nasıl gidiyor?"
"Şu olmayan kızlarla mı?" derken Jas gülüyordu.Bende de tebessüm belirmişti.Bu ikisinin eğlenceli kişilikleri tepki olarak ben neden bu kadar sessizdim ve başka bir dünyaya aitmiş gibi davranıyordum?
"Takma adı 'Aşk Tanrısı' olan biri için sanırım bu sonunun yaklaştığına işaret." dedi Blake gülerek.
"Aşk Tanrısı Eros değil miydi?" dedi Jasper alayla.Ama hemen ardından gülümsemesi yok oldu."Şu yeni çocuk okula geldiğinden beri göze batıyor.Ne kadar havalı bir tip! Kızlar onda ne buluyor anlamıyorum."
Demek Jas yavaş yavaş havasının söndüğünü kabul ediyordu, he?
"Kendinden şüphen mi var?" dedim yarı gülerek.
"Benim kendimden değil o çakma sarışından şüphem var." dedi "kızlara yiyecekmiş gibi bakıyor."
"Ve sende okulun -eski- Aşk Tanrısı olarak onları korumayı mı amaçlıyorsun?" alayla karışık soru Blake'ten gelmişti.
Jasper dikiz aynasından bize bakarken kaşları çatık ama aynı zamanda gülüyordu.
"Pekala, siz ikinizin amacı ne?" diye sorduğunda hala yarım ağız gülüyordu. "Belki içinizden biriniz çıkma teklif eder de bende bu acınası durumdan kurtulurum, ne dersiniz?"
"Hiç şansın yok."
Blake yüzündeki Biliyorum-Çok-Ateşli-Seksi-Davetkarsın ifadesiyle çelişen kelimeri ağzından döktüğünde Jasper hala sırıtmakla meşguldü.Ne ironi ama!