Bu defa diğerinden daha uzun tuttum.Okuyan 13 kişiye çok teşekkür ederim ve tabi bebeğim Aleyna'ya :) Umarım bu bölümünü de beğenirsiniz, teşekkürler ! Xx
Tuvalette ne kadar kaldığımızı bile hatırlamıyordum ki sınıfa girdikten yirmi dakika sonra zil çalmıştı.Çantamı hızla kapıp sınıftan dışarı çıkmış ve Sarı çocuğun bana yetişmesine veya yaklaşmasına izin vermemiştim.Bir darbeyi daha kaldıramazdım.
"Hey, Irina beni bekle!"
Yavaşlasamda durmadım.Evimiz okula on dakika uzaklıktaydı.Bu benim için hep avantaj olmuştu.Blake yanımda yürürken gerçekten endişeli görünüyordu."Neyin var senin?"Sadece kafamı sallayabildim.
"Bilmiyorum.Kendimi hiç iyi hissetmiyorum."
Okuldan evimize giden yolu her zaman sevmiştim.Çünkü yolun her iki tarafında ağaçlar vardı ve şimdi sonbahardan dolayı her iki yanım da kahverengiye bürünmüştü.Fakat bugün sanırım o günlerden değildi, yol bitmek bilmiyordu ve bu da beni deli ediyordu.Sonunda eve vardığımızda kendimi odama zar zor atabilmiştim.Yatağıma oturduğum an biraz olsun baş dönmemin durduğunu hissettim.
"Irina istersen anneni arayalım."
"Hayır! Onu da boşuna endişelendirmek istemiyorum.Onun uğraşması gereken benden daha önemli işleri var."
Blake gözlerini devirdi, ardından yanıma oturdu.
"Böyle düşünme.Annen de böyle olmasını istemezdi."
Evet, isterdi veya istemezdi vesaire vesaire! Mesele şu an annem değil ki! O ve bana yaptığı bu isimlendiremediğim şey.Adını bile bilmekten acizken düştüğüm durum öylesine saçma ki açıklamaya kelime bulamam çok normal tabi.
"Sahi, Blake, şu yeni çocuğun adı neydi?" dedim sabırsızca.
Blake'in yüzünde gülümsemeyle "Adı Niall." demesinin ardından ne fark etti bilmiyorum ama bir anda gülümsemesi yok oldu."Neden sordun?"
Gözlerimi onunkilerden kaçırıp suçluluk duygumla yüzleştiğimde cevap verdim."Hiç.Öylesine.Merak işte."
Bir anlık sessizliğin ardından Blake söze girdi."Yalnız kalmak ister misin?"
Başımı fark etmez anlamında salladım.
"Pekala, ben aşağıdayım, bir şeye ihtiyacın olursa seslen."
"Tamam."
Odamdan çıktığında ağlayabilirdim.Daha bana ne olduğunu anlayamadan bir de suçluluk duygumla savaşmak zorunda bırakılmıştım.Blake tarafından, bilinçsizce.Tüm aklıma gelenleri def etmek ister gibi ellerimle yüzümü kapattım.Ardından camı açtım ve temiz havayla beraber pozitif düşüncelerinde beni sarmasını umarak derin bir nefes aldım.Görüntü ve rüzgarın gözlerimdeki yaşı def ettiğini anladığımda yatağıma girdim.Belki de bu kadar üzerine düşmemeliydim, he?
Olan olmuş, biten bitmişti..ama artık ben, aynı ben değildim.Çok uzun zamandır hissetmediğim hislerle dolup taşmış, bir erkeğe...Blake'in de hoşlandığı bir erkeğe aşık olmuştum yani sanırım...Bu benim en son yapacağım şeylerdendi.Bugüne kadar Blake birçok kişiye aşık olmuş aynı birçoğuyla çıkmıştı ve ben hiçbirine arkadaştan öte duygular beslememiştim.Çünkü bunun beni yıpratacağını başından beri biliyordum.Aslında Blake'le takılmaya başladığımdan beri -ki on iki senedir beraberdik- kimseyle çıkmak için çaba göstermemiştim.
Arkamı döndüm ve yüzümü ormana bakan cama yönlendirdim.Ev okula yakındı fakat neredeyse ormanın içinde sayılırdı.Annelerimizin kaldığı evler dışında en yakın komşumuz bize yarım saatlik bir mesafedeydi.Babamın bu evi annemle yaşamak için kullanmamasının en büyük nedeni de bu olmalıydı.Marie'nin -Blake'in annesinin- evi buradan gözüküyordu.Ama bizim ev gözükmüyordu, ağaçların arkasında kalıyordu.
