İntihar

16 4 0
                                    

Babam hayatıma gerçek anlamda gireli üç sene olmuştu. Bizden uzakta olan futbol hayatı nihayet sona ermişti. Yanımıza gelmesini bacağının sakatlanmasına borçluyduk. Babamı on yaşıma kadar yılda dört beş kere kısa süreyle görebiliyordum. Sürekli deplasmana gidiyordu. Ben de hayatımın en önemli günlerini onla paylaşmak için videolar çekiyordum. Beşinci yaş günümdü. Babam için videolar çekmiştik annemle. Gelince izleticektik. Annemle genelde anneannemde kalırdık. Bir akşam kapı çaldı. İçerde hep beraber oturmuş annemler haber izlerken dayım ve ben yerde yapboz yapıyorduk. Anneannem kapıyı açmak için kalktı. Ben de kayak yapan çocuğun kafasını tamamlamak için uygun parçayı arıyordum. Kapının kapanma sesini duydum ve ardından babamın sesi kulaklarıma doldu. Yerimden fırladım ve koridora koştum. Babam gelmişti, yaşasın sonunda gelmişti. Hemde elinde kocaman bir hediyele. Onun gelmesi bile başlı başına hediyeydi benim için. Boynuna atladım ve kucağına aldığı gibi havada döndürdü. O sırada kahkaha sesimizi duyan annem geldi ve hep beraber sarılıp hasret giderdik. İçeri geçtik oturduk. Anneannem çayı koyarken ben de babamın aldığı hediyeyi mutlulukla açıyordum. Pembe kocaman bir araba almıştı. Öpücüklere boğup defalarca teşekkür ettim. Herkes ordaydı tüm sevdiklerim. Herkesin elinde çay vardı. Hazır yumuşak bi aile ortamı varken babam neden geldiğini açıkladı:
-"Size malesef kötü bi haber vermek için geldim. Eskişehirdeyken bi mektup geldi. Askere gitme vaktim gelmiş. Kızım, Masal baban asker olucak."
O an küçücük beynimde babamın söylediği cümleler yankılanıyordu. Galiba bunun ne anlama geldiğini biliyordum. Komşumuzun oğlu Ercan abi askere gitmişti ve annesi Güler teyze her gün ağlıyordu. Annemin gözünden süzülen iki damla yaşı gördüm. Yutkundu ve babama dönüp:
-" Ne kadar sürecek."
Diye sordu. Babamın cevabı:
"- 16 Ay."olunca annem hıçkırıklara boğuldu.
Ve birden bire istemsizce ağlamaya başladım üç gün sonra askere gidecekti babam ve bir yıldan daha fazla bir süre görüşmeyecektik.
Daha önce sevgilisinin askerden dönmesini bekleyen bir sevgiliye, yada oğlunun yolunu gözleyen anneye çok sık rastlamışsınızdır. Ama benim dönmesini bekleyeceğim kişi babamdı. Beş yaşındaki çocuk için pek de kolay bi durum değildi. Gideceği gün gelmişti babamın. Upuzun bir konvoy hazırlamıştı babamın arkadaşları. Ben ve annem ağlarken diğer herkes eğleniyordu. Terminale gelmiştik. Ağlamaktan şişmiş gözlerimle babamın boynuna sımsıkı sarıldım ve sadece;
-" Baba gitme!" diyebildim. Annemle ve arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra otobüse doğru gidişini seyrettim. Otobüse bindi. Ve otobüs hareket etmeye başladı. Çığlıklar atıyordum baba gitme diye. Annem iki koluyla sımsıkı tutmuştu beni. Kollarının arasından kurtulmayı başardım annemin ve otobüsün peşinden koşmaya başladım. O kadar hızlı koşmama rağmen yetişemedim otobüse ve babam gitti.

Babam sakatlanıp futbolu bırakalı üç yıl olmuştu. Artık hep yanımızda olacaktı. Bunu bilmek huzur veriyordu. Yedinci sınıfın ikinci döneminin başındaydık. Evin içinde huzur olmadığı için artık eve gelmek istemiyordum. Okulun bitmesi beni korkutuyordu. Zar zor eve geliyor ve odamdan çıkmıyordum. Yine bir akşam eve geldim.
-"Ben geldim." diye seslendim. Her zamanki gibi annem oturma odasında oturmuş babam da salonda bilgisayarla uğraşıyordu. Kimse geldiğimin farkında değildi. Salona girdim ve babam açık olan sekmeyi aniden kapatıp yerinden fırlamıştı. İçime dolan şüphenin verdiği rahatsızlıkla odama gidip üstümü değiştirdim. Babamın lavaboya gittiğini anladım ayak seslerinden. Ve salona koştum annem içerde uyuyordu. Bilgisayarın kapağını kaldırdım. Bekleme modundaydı. Ekran açıldı ve gördüklerim karşısında ne yapmam gerektiğini bilmeden bilgisayarın kapağını indirip odama geçmem bir oldu. Yorganın altında tir tir titriyordum. Babam bizi aldatıyordu. Konuşmaların üstünde yazan isim aklımdan çıkmak bilmiyordu. "Aslı" kim bilir nasıl kandırmıştı babamı. Düşüncelerimle boğuşurken uyuya kalmıştım. Aylar geçip gidiyordu. Hergün gözümün önünde babamın annemi aldatmasını ve dört yaşındaki küçük kardeşime o kadına cici anne dedirtmesini izliyordum. Annemin yüzüne bakamaz hale gelmiştim. O yaşta tek başıma kocaman bi yükü sırtlamıştım. Evde sürekli huzursuzluk kavga vardı. Tek sebebi aslı denen o yaratığın babamı doldurmasıydı. Dört ay geçmişti dört ay boyunca kabus gibi bir hayat yaşamıştım. Bir geceyarısı mesaj sesiyle hepimiz uyandık. Ben uyuyomuş gibi yapıp sessizce dinledim. Annemle babam aynı anda kalkıp gelen mesaja bakmıştı. Yazan o kadındı. O gece sabaha kadar tartıştılar. Ve bense sadece yatağın içinde sessizce ağlayarak olanları dinledim. Sırtımda kendi yükümü taşırken bir de annemin dertlerini almıştım. Hayatım simsiyah ve istikrarlı bir şekilde devam ediyordu. Herşey içinden çıkılmaz hale gelmişti. Taa ki o hayatıma girene kadar. Sonbahar tüm güzelliğiyle kendini gösteriyordu. Heryer sapsarıydı. İnsanı büyüleyecek güzellikteydi her yer. Dershaneden çıkmıştık ve bankların olduğu küçük bi parka gitmiştik. Babam arayıp çarşıda bir şeyler almamız gerektiğini söyledi. O sırada Leyla arkadaşlarıyla karşılaşmıştı. Bankta oturan arkadaşlarıyla konuşurken bana bakıp gülümsüyolardı. Yanlarına gidip Leylanın bitmek bilmeyen arkadaşlarından iki tanesiyle daha tanışacak halim yoktu. Leyla anlam veremediğim bi gülümsemeyle yanıma geldi. Çarşıya gideceğimi söyledim hadi beraber gidelim dedi. Yolda giderken konuştuğu arkadaşının isminin Deniz olduğunu ve benden çok hoşlandığını söyledi. Bir anda içim umutla doldu çünkü garip bi şekilde çocuğun bakışları bana iyi hissettimişti. Bir anda tanışmaya üşendiğim o çocuk hayatımın merkezi olmuştu. Aradan biraz zaman geçince sırtımdaki yükü beraber taşırız diye düşünmeye başlamıştım. O beni hayata bağlayan tek şeydi annem de babam da ikisinin de beni sevmediğini düşünüyodum. Annem Denizi öğrenmişti ve hayatım daha da berbat bi hale gelmişti. Tek umudum Denizdi. Ailem umrumda değildi. Ailemi karşıma almak zorunda kaldım ve bu benim için pek de zor olmadı. Onunla her şeye vardım. Ben ailemi karşıma almışken Deniz ayrılmak istediğini ve sevmediğini söyledi. İkinci kez o zaman öldüm. Yaşadığım şeylerin hiçbir çıkış yolu yoktu. Hayata karşı tahammülüm kalmamıştı. Tek başıma ayakta durmaya çalışalı beş ay olmuştu. Gücüm tükenmişti ve ben de pes etmeye karar vermiştim. Bir gün aynanın karşısına geçtim kendimi izledim saatlerce. Ben ben olmaktan çıkmıştım hayatımın sonuna gelmiştim belkide. Ailem odamı yaparken beni tozdan sinekten korusun diye yatağımın üstüne cibinnik takmışlardı. Tabi onlar da gün gelip beni koruyan o şeyin asıldığı kancanın ölümüm için bir araç olacağını tahmin edememişlerdi. Hayatım hala simsiyah bi şekilde yazılıyordu ve hayatımın sonuydu belkide. Dolabımdaki bembeyaz elbisenin ölümüme yakışacağını düşünmüştüm. Saçlarımı yarım saat sonunda istediğim gibi yapabilmiştim. Bembeyaz elbisemin altında esmer tenim çok güzel görünüyordu. Ölüme yakışacağımı düşünerek yatağımın üstüne elimdeki iple ve ayağımın altına koymak için aldığım kürsüyle çıktım. İğneyle parmağımı kanattım ve pes ettiğimi duymaları için bembeyaz duvarı kırmızıyla boyadım "Pes ediyorum" yazısı güzel görünüyordu. İpi filmlerde gördüğüm gibi kancaya bağladım. Tüm vücudum uyumuştu. Taburenin üstüne çıktım tek bildiğim herkesi en iyi şekilde cezalandıracağım ve artık acı çekmeyeceğimdi. Halka halindeki ipi boynuma geçirdim ve gözümden akan iki damla yaş eşliğinde hiç tereddüt etmeden ayaklarımı yerden kestim.

ELVEDA BOKTAN HAYATIM.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 11, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Eğer YaşarsamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin