"Koşuyorum.
Durmadan koşuyorum.
Yağmurlu ve karanlık bir gecede hiç durmadan koşuyorum.
Durursam o beni yakalayacak.
Geçmişim beni yakalayacak. Gitmem lazım kendimden Kaçmam lazım. "Islak kaldırımın üzerinde ayakkabılarımın koşarken çıkardığı seslere odaklanarak koşuyorum. Gözlerimin önüne adeta bir perde inmiş
Hiç yorulmayacakmış gibi koşuyorum. Nefes nefese kalsam bile devam ediyorum.Yoksa göz yaşlarım ikinci kez akacak , biliyorum.
Akmamalı, kimse beni ağlatamamalı.
Güçlüyüm.
Gözlerimden alevler çıkıyor , yüreğime kızgın ateşte kavrulmuş bir hançer saplanıyor. İçim yana yana sonsuzluğa koşuyorum.
Yüreğimi kanata kanata bilmediğim bir yola doğru koşuyorum. Gözlerimi kırpmıyorum, o gözümün içinde çıkmayı bekleyen su birikintisini akıtmak istemiyorum.
Ağlamak için çok geç , devam etmek için fazlasıyla kırgınım. Yüreğim sızlıyor.
Ondan nefret ediyorum.
Bana bu duyguları yaşatan adamdan nefret ediyorum.
Varoluşumu unutturan ,Bir hiç olduğumu hissettiren o adamdan ömrüm boyunca nefret edeceğim... Sonuna kadar.Yavaş yavaş yorulmaya başladığımı ben farketmesem bile bedenim hissediyor ve yavaşlamaya başlıyorum.Issız bir gecede , kendimi kendi dünyasında bir başına kalmış bir kız gibi hissediyorum. Yağmur yavaş yavaş hızlanmaya başlarken çok üşüdüğümü farkediyorum. Ellerim soğuktan titremeye başlıyor , nefesimle avuç içlerimi ısıtmaya çalışırken uzakta parlayan birşey farkediyorum.
Adımlarımı hızlandırıyorum, bir ev olabilir. Çok üşüdüm , biryere sığınmam lazım yağmurun hızı gittikçe artıyor ve ben sırılsıklamım.O parlayan şeye yaklaştığımda , onun bir ev olduğunu tesbit ediyorum. Tahtadan yapılma , küçük bir kulübeye benzeyen bir ev. Evden güzel güzel kokular geliyor , bilmediğim baharat kokularını takip ederek eve doğru yaklaşıyorum. O an karnımın guruldadığını farkediyorum ve ben dışarı çıkalı tam 9 saat olduğunu göz önünde bulundurarak eve yaklaşıyorum.Belki içerisinde halden anlayan birileri vardır'da hem ısınabilirim biraz , hemde karnımı doyurabilirim. Camdan bakıyorum; içeride kimse yok gibi görünüyor. Kapıya doğru yaslanırken içeride ses var mı yok mu diye anlamak için , kapının tam olarak kapanmamış olduğunu anlıyorum. Kapı biraz aralanıyor . Genelde huyum değildir tanımadıklarımın evine girmek ama girmezsem ya açlıktan , ya da soğuktan öleceğimi göz önünde bulundurarak bu gizemli evin içerisine davet edilmeden giriyorum.
Girişte kocaman 70'ler stili bir boy aynası farkediyorum, aynada kendimi görünce bir an geriye doğru irkiliyorum.
Sırtıma kadar uzanan kızıl saçlarımı ilk defa darma dağın ve ıslak halde görüyordum.
Genelde hep derli toplu , düzgün giyinen ben , evden çıkarken pijamalarımın üzerine bir deri ceket giyip çıkmıştım.Pijamalarım sırılsıklam olmuştu.
Uzun kirpikli ela gözlerim şişmiş bir haldeydi. Bu halimi görse okuldakiler asla tanıyamazlardı.Birkaç saniye boyunca bu tükenmiş halimi inceledikten sonra hemen mutfağı aramaya başladım. Biraz şansla ev sahibi dönmeden tüm ihtiyaçlarımı karşılayıp kaçabilecektim sessizce.
Evin içi ,dışının aksine biraz genişti , bu beni biraz şaşırtmış , ürkütmüştü.Ev çok derli toplu sayılmazdı , ama sıcacık bir ışık saçıyordu nedense içime.Salonda kocaman kırmızı bir kanepe vardı, üzerinde kuş tüyü yastıklar ve yerde Kocaman uzun tüylü beyaz bir halı vardı.Etrafı incelemeyi kestim ve salonun hemen karşısındaki mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledim. Karnım zil çalıyordu!Karşımda duran kocaman beyaz kapaklı buzdolabına doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Dolabı açtığımda ise gördüğüm görüntüye karşı ağzım açık kaldı ; dolabın içi baştan sona çeşit çeşit yemekler ile doluydu , hemde en sevdiğim yemekler ile ! Hemen biber dolmasının içine çatal kullanmadan , ellerimi daldırarak yumuldum. Tadı mükemmeldi. Sonra kenarda koca kasede yoğurt ve büyük bir tavada kızarmış tavuk ve pilava doğru gömüldüm.
Biri öksürme taklidi yaptığında , geriye doğru irkildim.
" Yavaş yemelisin bence , boğulacaksın." Bir erkek sesiydi.
Yemek yemekten nefes almayı unuttuğumu farkettim o an.Bu sesin sahibine baktığımda , 22-23 yaşlarında genç bir erkek gördüm karşımda.
Dağınık kumral saçları , ışığın etkisiyle dans ediyordu. Pürüzsüz cildini , hafif bir kirli sakal mükemmel bir şekilde tamamlıyordu.Ama gözlerim hemen vücuduna kaydı ; yarı çıplak , belinin etrafına bir havlu bağlamış dikiliyordu karşımda öylece.
Kusursuz ve biçimli vücuduna bakmamak için kendimi zor tutsam da , o bunu farketmiş olacak ki , dudağının kenarıyla kalbimi yerinden hoplatan bir gülüş atmıştı bana.
Birden bire bu ismini bilmediğim yabancının buzdolabını ele geçirdiğimi , ve yemeklere gömülüp yüzümü başımı kirlettiğimi farkettim. O an kıpkırmızı oldum. Ve bu onu farkettmişçesine bir kahkaha attı , ve ben o gülüşüne öldüm.
Bir insanın 32 dişi de mi mükemmel bir şekilde beyaz ve düzgün olurdu Tanrım ?Yoksa ben öldüm de cennettemiydim şu an ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık kanatlı kelebek
Teen Fiction"Kelebek kanatları ile kazdılar mezarımı seni gördüğüm gün. Gömüldüm Kanat kırığı en çok olan yerdeyim.."