~Başlangıç~

127 10 6
                                    

Multimedya: Alexandrea Grace
Boş duvara boş boş bakıyorum. Yine. Aklıma her geldiğinde tüylerimi diken diken eden olay hiç aklımdan çıkmıyor. Belki çoğunuza çok yabanci duygular gibi gelecek yalnızlık ve burukluk artık benim hissedebildiğim sayılı duygulardan sadece ikisi. Dört yıl. Tam dört yıl önce bugün keşke hiç yaşanmamış olsaydı.
Dört yıl önce bugün
Sabah huysuzlanmadan ve uykumu alarak uyandığım sayılı sabahlardan birindeyim çünkü doğum günümde istediğim saate kadar uyuyabiliyorum. Ve evet bugün benim doğum günüm. Her on altı yaşına giren kız gibi kız arkadaşlarımla toplanıp pijama partisi yapmaktansa annemgilin kısıtlandırdığı süre içerisinde arkadaşlarımla vakit geçirmek bana daha cazip geliyor.
Yatağımdan kalıp banyoya gittim ve normal bir insanın sabah yaptığı şeyleri yaptım. Ardından odama gidip üstüme evin içinde rahat olabileceğim siyah bir tayt ve t-shirt giydim. Odamdan çıkıp aşağı indim. Burnuma dolan krep kokusu ağzımı sulandırdı. Hemen mutfağa girdim ve krep yapan annemin yanağına bir öpücük kondurup günaydın dedim. Kız kardeşimin yanına oturup masada oturan kardeşime ve babama da günaydın dedim ve masadakilerden tabağıma koymaya başladım. Biraz sonra annem elinde kreplerle masaya geldi ve gelen kreplerden de tabağıma koyup yemeye başladım. "Alex bugün altıda ailecek yemek yemeye gideceğiz." dedi babam. "Ama baba arkadaşlarımla dışarı çıkacaktım.""Alex yılda sadece iki kere senin doğum gününde ve kardeşinin doğum gününde bir arada olabiliyoruz o yüzden lütfen." dedi babam. Aslında dediğinde haklıydı çünkü annem ve babam ayrıydılar. Kardeşim ve ben babamın yanında kalıyorduk. Annem de zaten doğum günüm olduğu için gelmişti. Tamam anlamında kafamı salladım ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Bir planım var. Babama fark ettirmeden arabanın anahtarlarını alıp arkadaşlarımla geçireceğim süreyi yollarda harcamaktansa arabayı alıp zaman kazanmayı tercih ederim. Masadan kalktım. Saat şuanda on bir, en yakın arkadaşım Rachel'a mesaj atıp bizimkilere haber vermesini saat on ikide onu alacağımı ve bizimkilerle birde buluşup altıya kadar zaman geçirebileceğimizi söyledim. Cevap vermesi gecikmedi. Ben de hemen hazırlanmaya başladım. Tabii sessiz olmam gerekiyordu yoksa babam hayatta izin vermezdi. Vazgeçilmezim olan kot pantolonumu ve üstüne sıradan bir t-shirt giydim. Saçlarımı genelde açmayı sevmezdim ama bugün özel bir gün olduğu için saçlarımı açtım ve düzleştirdim. İnce bir eyeliner çektim ve lipbalm sürdüm. Hazırdım. Geriye kalan tek şey anahtarı almaktı. O da kolaydı çünkü babam acil bir durum olursa diye buzdolabının üstünde her zaman yedek anahtar bulundururdu. Bizimkiler çoktan kahvaltılarını bitirip oturma odasına gidip sohbet etmeye koyulmuşlardı ve ben de hemen mutfağa gittim. Bir sandalye çektim. Anahtarı aldım derken anahtar elimden yere düşüp ses çıkardı. İçerden annem "Alex bir şey mu oldu?" diye sordu. Ben "Hayır anne kalem elimden düştü." deyip hemen sandalyeyi yerine çektim. Küçük bir yalandı sonuçta her zaman söylediğim küçük beyaz yalanlardan, bir şey olmaz herhalde dedim. Saate baktım on ikiye birkaç dakika vardı, bekletilmeyi sevmediğim için bekletmeyi de sevmezdim. O yüzden hemen yola koyulmam gerektiğine karar verdim. Yine vazgeçilmezim olan spor ayakkabılarımı giydim. Fazla ses çıkarmadan dışarı çıktım. Hava çok güzeldi ve hayatım boyunca hiç bu kadar pozitif baktığım bir gün olmamıştı. Çimlerin üzerine oturmak ve orada vakit geçirmek istedim. Rachel'a mesaj atıp birkaç dakika geç kalacağımı söyledim o da bana daha hazır olmadığını ve bunu onun için de iyi olacağını söylediği bir mesaj attı. Hemen çimlerin üzerine oturdum ve gökyüzünü izlemeye başladım. Gerçekten böylesine harika bir manzarayı bundan önce fark etmediğime inanamıyordum. Bir süre sonra yoldan geçenleri izlemeye başladım. Yüzlerine bakarak onları analiz etmeye çalışıyordum. Kimisi bana deli misin bakışı atıp yoluna devam ediyordu. Cebimden telefonumu çıkaracağım sırada yoldan birinin geçtiğini gördüm. Dışardan bakınca çok sert birine benziyordu ama onda bir şey farklıydı sanki düşüncelerini okuyabilecekmişim gibi bir his vardı içimde. Fazla bakmış olmalıyım ki dönüp bana baktı ve gülümsedi. Çok içten bir gülümseme gibi gelmişti bu bana ve ben de istemsiz bir şekilde ona gülümsediğimi fark ettim. Utanmıştım büyük ihtimalle şuan suratım kıpkırmızı bir elma gibiydi. Yüzümü saklamak için kafamı eğdiğim sırada telefonuma mesaj sesi geldi mesajı okudum. Rachel hazır olduğunu ve gelip onu alabileceğimi yazmıştı. Ayağa kalkmadan önce az önce gördüğüm çocuğu bir kere daha görmek için her şeyi yapardım çünkü onda anlayamadığım bir şey vardı. Kafamı kaldırdım ve onu az önce gördüğüm yola baktım ama kimse yoktu.
Arabaya bindim ve Rachel'ın evine doğru sürmeye başladım. Daha ehliyetimi almamıştım ama iyi sürüyordum. Rachel'ı aldım ve hemen bizimkilerle buluşacağımız yere sürmeye başladım.
Oraya vardığımızda saat on iki buçuktu.Rachel'la beraber oturup konuşabilmemiz için yarım saatimiz vardı. Bana yeni sevgilisinden bahsediyordu. O sırada yanımıza Toby ve Micheal geldi bu sayede Rachel bana anlattığı hikayeyi yarıda bıraktı, çok (!) üzüldüm. Amanda, Jacob ve Luke da gelince ekip tamamlanmış oldu. Sohbet ettik, bir şeyler içtik derken saatin altıya çeyrek kaldığını fark etmemiştim. Bizimkilere nazik bir dille gitmem gerektiğini söyledim. Rachel onu da bırakıp bırakamayacağımı sordu ve ben de bırakabileceğimi söyledim. Rachel'ın evine doğru sürerken babam aradı:
"Alexandrea araba nerede ve sen şuan neredesin?"
"Babacım biraz sakin ol Rachel'la beraberim onu bırakıp eve geleceğim. Hem annemin arabası yok mu?"
"Hayır Alex annenin arabası bakımdaymış."
"Bu seferlik yürüseniz nolur?" sesimi çocuklaştırarak söylemiştim ve bu bence oldukça şirindi.
" Geç kalmamak için zaten şuan yü-
************************************
2 Hafta Sonra
Gözlerimi hafif aralarken nerede olduğumu anlamamıştım. Tepemde duran doktor bana bakıyordu...

Beğenirseniz lütfen yorum atmayı ve oylamayı unutmayın. 💕

KaçışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin