Computer Games

145 16 3
                                    

Direktör sadece başını öne eğip gitmişti. Genç kız telefonu yerine koyup yatağına oturdu. 1-2 dakika sadece orada durdu. Bir şey yapması gerektiğini hissediyordu ama ne yapacağını bilmiyordu. Direktörün haberi olmadan tekrar aradı. Bu sefer açan olmuştu.
"Senin arayacağını hiç düşünmemiştim."
"O yanınızda mı?"
"Kimden bahsettiğini anlayamadım."
"Kardeşim Orada Mı!!?"
"Aa. Yoksa..yoksa bu sarı çiyan Aria mı? Tanrım ne kadar da büyümüş? Merak etme onu sadece eğitime alıp bizden biri yapacağım. Hepsi bu."
"Ward.."
"Aaa... Bir şey mi dedin?"
"WaRd!"
"Duyamadım!"
"GRANT!lütfen..." Dedi genç kız. Ahizeyi tuttu ve yavaşça ağlamaya başladı. Sesler yine de telefona gidiyordu. "Iris. Iris orada mısın?! Yapma! Off beni gerçekten zor durumda bırakıyorsun."
"Senden tek istediğim bir şans." Dedi genç kız. Hafif bir durgunluktan sonra tekrar ses geldi. "Ben bunu senden yıllar önce istemiştim." Dedi. Genç kız daha acıklı bir şekilde ağlamaya başladı. Telefonu kapatmıştı. Göz yaşlarını silip yatağına uzandı.

Yaklaşık yarım saat sonra, genç kız odasından çıktı ve hızlı adımlarla ilerledi. Grant'in eski fotoğraflarından birini alıp hedef yerine yapıştırdı. Üç-dört silah seçti. Hepsiyle de alnının tam ortasına isabet ettirmeyi denedi. Mermisi bitince eline geçen bıçaklardan fırlatmaya başladı. O sırada yeni tanıştığı biri yanına geldi. İsmi M ile başlıyordu sanki. Tam olarak hatırlayamadı. Zaten takmadı da. Eline geçen her şeyi fırlatmaya devam etti. Resmen delirmişti. Son bıçağı fırlarıcaktı ki gelen kadın ona engel oldu. "Hey! Sakin ol. Ona olan sinirini böyle çıkaramazsın. Bir çok kez gördüm." Dedi. Genç kız kolunu kurtardı. "Seni bu kadar sinirlendirecek ne yaptı?" Diye sordu. Bu sefer daha sakince söylemişti. Genç kız bıçağı yerine bıraktı. "Kardeşimi benden aldı, daha ne olsun?" Dedi. Dolabından suyunu aldı ve geri geldi. "Kardeşin neden, senin için bu kadar önemli?" Diye sordu. Genç kız hafifçe güldü. Suyundan bir yudum aldı ve devam etti. "Annem ve babam boşandığında velayet babama gitmişti, bize biraz sevgi göstermedi. Annem sırf Shield'ın yanında diye onu öldürdüler. Bunlar benim en zor zamanlarımdı ve yanımda olan tek kişi Aria'ydı. Şimdi o, o... çocuğu kardeşimin beynini yıkayıp babamın hep istediği evlat haline getirecek. Bir ölüm makinesine." Dedi ve şişeyi yere fırlatıp oradan uzaklaştı.

****************

"Sadece bildiklerini anlat yoksa..." Küçük kız yerine oturup sustu. Hiçbir şey söylemeyeceğine ve asla korkmayacağına yemin etmişti. Ama korkuyordu. Hatta neredeyse altına kaçıracaktı. Ciddi anlamda.

"Aria. Şimdi söyle. Yoksa ablanın da içinde olduğu binayı patlatırım."
"Blöf yapıyorsun. Elinde o kadar güçlü bir silah olamaz." Küçük kız kendine güvenini takındı. En azından surat ifadesi öyleydi. Genç adam ona doğru yaklaştı. Sandalyenin önünde durdu ve çömeldi. "Haklısın belki o kadar gelişmiş silahlar şimdilik bende olmayabilir ama çok güçlü ajanlarım var. Sonuçta ajanlar sen ve ablanı almaya geldiği zamanki ajanlar gerçekten Shield ajanı değildi. Onlardan birini bile Shield'a yollasam her bilgiye ulaşırım."
"O zaman neden yapmıyorsun? Neden bana söylettirmeye çalışıyorsun?"
"Böyle daha eğlenceli." Küçük kız kafasını sağ sola salladı. Üzüntü, acıma ve şaşkınlığı almıştı birden yüzü. "Sana inanamıyorum. Gerçekten, gerçekten insanların acı çekmelerinden zevk alıyorsun!"
"Ne diyelim her insanın zevki farklı." Genç adam ayağa kalktı. Masadaki bıçağı alıp küçük kızın boynuna tuttu. "Şimdi söyle bakalım." Küçük kız yutkundu. Kendini geriye çekmeye çalışırken bıçak da ona doğru gidiyordu. Neredeyse yere düşecekti. Ayakları değmemeye başlamamıştı. Kaçmak geldi aklına ama yapamazdı. Etrafındaki her adamda bir silah vardı ve ona doğru nişan almışlardı. "Söyle!" Diye bağırdı genç adam. Küçük kız dayanamadı. Ölmek istemiyordu. "Ablamda."
"Ablanda? Ne!?"
"Bütün bilgiler ablamda." Genç adam yanındaki iki askere işaret verdi. Küçük kızın kollarından tutup bir yere kapattılar.

********************

Genç adam düşünüyordu. Küçük kızın ablasında ne olabilirdi? Eakiden yaptığı işleri düşündü. Aklına bir şey geldi ama, "Pek sanmıyorum." diye iç geçirdi. "Yine de denemeye değer." Dedi. Arkasını döndü. Bir adama, "Iris Pierce'ın bilgisayarına bağlanabilir misin?" Diye sordu. "Efendim ama ben--" dedi. Sözünü bitiremeden genç adamın kızgın bakışlarında ölümünü görmüştü birden. "Tabi efendim." Dedi. Aslında böyle işlerden pek anlamıyordu. Ama başarmıştı. "Efendim şifre istiyor"
"Aria'yı dene."
"Olmadı."
"Büyük harflerle yaz."
"A-R-I-A. Başarılı."
"Kardeş sevgisinin bedeli. Ee ne buldun?"
"Aslında efendim. Hiçbir şey."
"Nasıl." Genç adam bilgisayara doğru ilerledi. Gerçekten de hiçbir şey yoktu. Sadece bilgisayar oyunları vardı. "Efendim. Bir tanesine gireyim mi?"
"Hayır. Bir tuzak olabilir."

*****************

Genç kız kafasından konuşmaları çıkaramıyordu. 'Sadece onun beynini yıkayıp bizden biri yapacağım. Hepsi bu.' "Senden nefret ediyorum Ward!" Genç kız eski bilgilerden yeni Hydra üssünün neresi olduğunu bulmayı ümit ediyordu. Hem her zamanki gibi belki de bilgisayarın başında rahatlardı.
Bilgisayarını açtığı gibi..aslında açamadı. "Kesin kesin! Ah, senden gerçekten nefret ediyorum!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 04, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Agent Pierce •Bucky Barnes FanFic•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin