1.BÖLÜM

223 17 14
                                    



12.01.2013

                                                                                    3 YIL ÖNCE

Son birkaç haftadır Ankara'yı vuran kar tipi fırtına, yerini günlük güneşlik bir bahar havasına bırakmıştı. Karşıyaka mezarlığındaki yoğun kalabalığın içinde üşümeyi bırakın terlemiştim bile. Ocak ayında terlemek... bu ebediyete göç eden iki meleğin mucizesi olabilir miydi? Kalabalığın gerisinde durup etrafı izliyordum. İçimde tarifi imkansız bir burukluk, bir o kadarda boşluk vardı. Sanki bir güç beni gökyüzüne çıkarıyor, sonrada son sürat yere bırakıyordu. Lunaparkta asansöre bindiğimde hissetmiştim bu duyguyu bir defada...

Etrafıma boş boş bakarken Fındık ilişti gözüme. ''O'' bir insanın başına gelebilecek en kötü şeye maruz kalmış, iki evladını birden toprağa veriyordu. Çok sakindi, don don bakıyordu etrafa. Muhtemelen sakinleştirici yapılmıştı.

Fındık, bizim karşı komşumuzdu. Onu çok iyi tanımıyorum aslında. Sessiz sakin, içine kapanık, çok sosyal olmayan, 1.65 boylarında, 60 kilo civarlarında, yeşil gözlü, kahverengi saçlı, esmer, güzel bir kadın. Apartman sakinleriyle diyaloğu merhabayı geçmiyordu. Onu genelde oğlunu ve kızını parka ya da markete götürüp getirirken görürdüm. Hep yorgun, bıkkın, solgun bir hali vardı. Genelde bu tarz gördüğüm insanlara önyargılarım olsada, Fındığa hep nötr duygular besledim. Çok az duymuşumdur Fındığın sesini, daha çok öküz gibi böğüren kocasının sesini dinlerdik apartmanca biz...

Sabah uykumun en güzel yerinde annem;

-Hadi kalk cenazeye gidiyoruz, dediğinde, oflaya poflaya;

-Ne cenazesi anne?

-Karşı komşumuzun çocuklarının cenazesine Yasemin Hanım, dedi annem kızar bir şekilde.

Bu arada benim adım, Yasemin. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik bölümünü bitirmiş, dandik bir gazeteciyim. Kıyıda köşede kalmış boktan bir derginin magazin köşesini yazıyorum. Daha doğrusu diğer büyük gazete ve dergilerden çaldığım magazin haberlerini sağından, solundan, süsleyip püsleyip, kırpıp, bazı kelimeleride kendimce değiştirerek yazıyorum... İşimi seviyor muyum? Iyy tabiî ki de hayır. Sevmem için tırnak ucu kadar bir sebep bulsam belki sevebilirdim, ama yok. Neyi için seveceğim ki; bütün gün koca poposunu yaya yaya oturan egomanist patronum için mi? Benim için ayırdıkları göt kadar oda için mi? Tabi ki de hiçbiri. Tek sebebi var, başka iş bulamadığım için, '' bunca sene okudun ne oldun'' diye soranlara reklam olsun diye bu çalışmam, ha birde kazık kadar oldum, babamdan para istemek zor geliyor artık. Kazık kadar derken 24 yaşındayım, kokoş teyzeme göre de evde kalmışım, yaşıtlarım evlenmişte, çoluk çocuğa karışmış.

                                                                                                    ***

        İstemeye istemeye kalktım yatağımdan annemin ısrarları üzerine, söylene söylene üstümü giyindim. Bana neydi ki hiç muhabbet etmediğim komşunun cenazesinden diyordum, ilerleyen zamanda bu düşüncemden utanacağımı düşünmeden... Yol boyunca annem yüksek sesle;

BİLİNÇ ALTIMDAKİ ''KEŞKE''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin