yong woo's death

8.3K 569 440
                                    

"Ölüm gelir, her insanın başına gelmesi gerektiği gibi. Ve kaçınılmaz olarak da beraberinde sevdiklerinden ayrılmak vardır." Peder düz ve ciddi ses tonuyla mırıldandı. "Sevilen bir eş, baba ve kasabamızın seçkin bir üyesi olan Yong Woo'yu özleyeceğiz." Peder bir an durdu ve önünde son vedalarını sunmak için toplanmış olan kalabalığa baktı. "Yong Woo bugün burada, bu kadar çok arkadaşının toplandığını görmekten memnuniyet duyardı."

Üvey babam küçük bir camiada büyük bir adamdı. Kasabadaki ticaretin yarısına sahipti ve kasabanın tamamından daha fazla parası vardı. Yirmi altı yıl önce ikinci karısını terk ettikten sonra onun yerine geçebilecek en güzel kadını bulmuştu. Benim annem. Eyaletteki en güzel köpeklerin de sahibiydi; Duke ve Dolores. Çok kısa bir vakte kadar kasabadaki en büyük evde tek başına yaşıyordu. Annemle üvey babamın son birkaç ayı iyi geçmemişti. Hayır, boşanmamışlardı. Sadece üvey babam kafasını dinlemek için geçici bir süreliğine başka bir eve geçmişti. Annemin söylediği buydu. Duyduğum bir habere göre, üvey babamında ölmesine sebep olan yangın, o evi ve hemen yanında atlarını yetiştirdiği harayı kelimenin anlamıyla küle çevirmişti. Oh kardeşler geriye kalan her şeyi de yıkıp yeniden inşa etmeye başlamışlardı.

Oh Sehun ve Oh Kris. Tanrım. Üvey babamın ikinci kez evlendiği kadının oğullarıydı. Daha sonra da onları terk edip annemle evlenmişti işte. Sebebini hiçbir zaman öğrenememiştim.

Üvey babam camiadaki yerini beğeniyordu. Kendi fikirleriyle uyuşan insanlara karşı ılınan ve cömertti ama eğer onun arkadaşı değilseniz, düşmanısınız demekti. Üvey babam kendini beğenmişin tekiydi. Büyük yangından bedeninin sağlam kalan parçalarını çıkarttıklarında Yong Woo'nun tam olarak hak ettiği şeyi bulduğunu düşünenler dahi olmuştu.

"Sevgili arkadaşımızın bedenini, Yong Woo'nun yaşamını toprağa veriyoruz.."

Ben, yani Lu Han, Yong Woo'nun son üvey oğlu, burada durmuş bir şekilde Peder'in mülayim ve müzik dolu sesini dinliyordum. Yanımda oturan anneme göz ucuyla baktım. Yaşadığı kederin yumuşak gölgesi ona tuhaf bir şekilde yakışmıştı. Bu duruma şaşırmıyordum çünkü annem her durumda iyi görünmeyi becerebiliyordu. Bu hep böyle olmuştu. Kafama taktığım gözlüğümü gözüme doğru kaydırıp yerleştirdim. Böylece güneşin keskin ışıklarından ve etraftaki insanların meraklı bakışlarından kurtulmuş olmuştum. Omuzlarımı doğrultup birkaç nefes aldım. Buraya gelmeyeli on yıldan fazla olmuştu. Hep gelip üvey babam ile aramı düzeltmeyi planlamıştım çünkü evi terk etmem büyük bir kavga ve yanlış anlaşılma sonucu olmuştu. Ama artık her şey için çok geçti.

Hafif esinti alnıma dökülen sarı bukleleri dağıtıyordu. Sıkıntıyla iç çektim, çünkü gerçekten pişmanlık duyuyordum. Üvey babam ile aramı düzeltmeyi denemeliydim. Bu kadar uzun süre uzakta kalmamalıydım. Tanrı aşkına, onun ölebileceğini de hiç düşünmemiştim ki. En son görüştüğümüzde birbirimize korkunç şeyler söylemiştik. Öfkesi çok şiddetliydi ve ben tüm her şeyi çok net hatırlıyordum.

Birden Tanrıların öfkesine benzer bir sesin uzaktan dalgalandığını duydum. Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım. Sanki gök gürültüsü duymayı ve şimşekler görmeyi bekliyor gibiydim. Ne de olsa üvey babam gibi bir adamın cennette türbülans yaratması gayet doğaldı. Gökyüzü mavi ve açıktı ama gümbürtü hala duyuluyordu. Dikkatim mezarlığın demir kapılarına doğru yöneldi.

Parıldayan siyah lake kaplı ışıltılı krom ve geniş omuzları üzerinde dağılmış siyah saçlarıyla tek başına bir motorcu, motorunu son veda için toplanmış olan kalabalığın üzerine doğru sürüyordu. Kot pantolon ve beyaz bir tişört giymiş olan sürücü, Harley'ini yavaşlattı ve gri cenaze arabasının önünde durdu. Motor sustu ve sürücü, motorun ayaklığını açarken botunun ucu toprağı sıyırdı. Ardından tek bir hamleyle ayağa kalktı. Birkaç günlük kirli sakalı, keskin çenesini ve yanaklarını koyulaştırmıştı ve tüm dikkati düzgün ağzına çekiyordu. Küçük altın bir halka kulağından sarkarken gözleri güneş gözlüğünün altında gizlenmişti.

skin // hunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin