- Bu kısa hikaye yatılı okulda geçiyor. Şu an okul bir kutlamada, ancak Eren ve Levi, Levi bir ceza aldığı için kutlamaya gidemiyorlar. -
Ellerimi banyo küvetinin kenarlarında gezdirdim. Bu porselen banyo küveti beyaz, dışında minik çatlaklar olan ve benim en çok sevdiğim eşyalardan biriydi. Ben banyo yaparken ışık açmak yerine kokulu mum yakıp onları kullanmayı tercih ederdim. Yavaşça gölgeleriyle duvarda dans eden mum ışıkları odaya loş bir hava katarak uykumu getiriyor, burnumdan derin nefesle içime çektiğim menekşe kokusu ile derimi bembeyaz köpüklerden arındırmaya çalışıyordum. O sırada, beklemediğim bir anda, kapı açıldı ve soğuk havanın ışıkların etrafında uçuşmasını sağladı.
"Ne?" Küvetten sırtımla doğruldum ve belinde belirli yerlerini zar zor kapayan yün havlu olan Eren'in kızarmış yüzüne baktım. Rahatsız olmuş bir sesle düşüncelerimi dile getirdim.
"Oi. Şu an ben banyo yapıyorum, sıranı bekle." Ellerimi saçımda gezdirdim ve onları arkaya attım. Soğuk, kaskatı olmuşlardı. Eren gibi küçük, benden o kadar korkak bir veletin bunu yapması tarihe geçebilecek bir olaydı. Öncelikle rahatımı bozduğu için onun kıçına iyi bir tekme basmam gere-
Az bir su sesiyle ve damlaların biraz yüzüme gelmesiyle Eren baloncukla dolu küvete girmiş ve bacaklarını göğsüne toplamış bana bakıyordu. Kafamı yere çevirdim ve orada öylece duran havluyu izledim.
"Sen ne yaptığını düşünüyorsun?" Eren'e tıslayarak kendimi küçük alana sıkıştırdım. Yeterince ona değmemeye çalışıyordum. Sessizliği bozacak olan ilk o oldu.
"Levi... Neden ben sizin olamıyorum? S-sadece sizin..." Hemen elini yüzünü kapayacak konuma getirdi ve sertçe mırıldandı.
"L-lanet ols- Öz-özür dilerim!"
"Eren. Ne demeye çalışıyorsun?" Beni şaşırtmayı becermiş olması da birşeydi. Hızla onu bileğinden tutarak yüzüme yaklaştırdım. O büyük gözlerinde uğraşsam evreni görüp resmini çizebilirdim. Usulca gözlerini kırptı ve az ışıktan büyüyen göz bebeklerini benimkilerden kaçırdı. Kekelemesi durmuyor, narlığı yüzünden ayrılmıyordu.
"L-lütfen, ben... ben sizi iyi hissettirmek istiyorum... Bu kadar işten sonra yorulmuş olmalısınız.."
"Hem de nasıl." Düz bir tonla konuşurken gözlerimi kırpmaktan kendimi uzak tutuyordum. Eren çaktırmamaya çalışarak kendini bana yaklaştırıyordu, ancak ne yaptığını algılıyordum. Neden yaptığını değil ne yazık ki.
"Benim burada olduğumu unuttun galiba."
"H-hayır. Sad-sadece bilmenizi istediğim bir şey var..."
"Neymiş o? Söyledikten hemen sonra beni yalnız bırakmanı istiyorum." Biraz ayağa kalkar gibi durdu ve yutkundu. Ellerini gözlerine hafifçe bastırıp kafasını salladı.
"Ş-ş-şey... Sizden... hoşlanıyorum."Kısa bir sessizlik odayı yutmuş bekliyordu. Eren ve ben sadece birbirimize bakıyorduk.
"Sağol."Ne kadar onu sevsem de soğuk davranıp bir şey hissetmiyor gibi davranmalıyım. Değil mi?
Eren bana gözlerini sabitleyerek dudağını büzdü. Sesi sedası çıkmıyordu, öylesine bana bakıyordu, gözlerimde bir labirente girip kaybolmuş gibi. Çıkış yolunu aramıyordu bile. Minik bir hıçkırma sesiyle kendime geldim.
"Ne oldu?"
"Be-ben izninizle gitmeliyim..." Tam kalkacakken üzerine atladım ve her yere su sıçrattım. Onun soğuk vücudu benimkine değiyor ve beni üşütüyordu. Ne de olsa beni içine hapseden o buzlar onun kalbi tarafından eriyecek ve beni serbest bırakacaktı, o yüzden şimdilik olan bu soğukluğu hissetmezden gelebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
:Smut Kitabı:
Fiksi PenggemarIlık sütle karışık smut, isteyen herkes için. Eğer benden yazmamı istediğiniz senaryolar varsa onun hakkında mesaj atabilirsiniz, çünkü neden olmasın? Eğer bu hikayeyi okuyanlar varsa ve rahatsız ettiysem özür dilerim.