Bölüm 1 / Çarpıcı Olay

24.6K 1.4K 73
                                    

"Hadi Amy, dikkatini ver biraz," dedi Victoria belki de milyonuncu kez, "bu çok önemli."

"Tamam, tamam," dedim ellerimi kaldırarak. Saatlerdir AVM de yürümek ayaklarımı hissetmememe sebep olmuştu. "Ama çok yoruldum. Yeterince bakmadık mı? o toz pembe elbiseyi alıp gidelim."

Victoria, bana çok saçma bir şey söylemişim gibi baktı. Sonra gözlerini devirdi, "Çıldırdın mı sen? Pembe giymem. Daha çarpıcı bir şey olmalı."

"Şimdi sana bir çarpıcam," diye mırıldandım.

Victoria elinde alışveriş paketleriyle aniden bana döndü. Kaşlarını kaldırdı, "Ne dedin sen?"

"Ben mi?" güldüm, "hiçbir şey. Belki kırmızı almalıyız diyordum. Daha çarpıcı olur." dudaklarımı büzdüm ve oturacak yer aradım. Elimde taşıdığım şeylerin ipleri ellerimi kesiyordu. Bir bank bulsam kesinlikle üzerinde uyurdum.

"Ayy, ben de öyle düşünüyordum," dedi Victoria dudağını ısırarak, "ama belki partide sürtük gibi falan görünebilirim."

"Yeter Vici" dedim Victoria'yı kolundan tutup mağazaya götürerek, "şimdi hemen o kırmızı elbiseyi al. Eve gitmek istiyorum."

Mağzaya girdik ve Victoria istemeye istemeye kırmızı elbiseyi askıdan aldı. Kendi bedenini buldup kasaya koydu, "ben bunu alıyorum."

Ne kadar rahatladığımı tahmin bile edemezdiniz. Ben bunu alıyorum cümlesini duymak meğer hayalimmiş. Derin bir nefes aldım ve gülümsedim.

Victoria kartı çıkardı ve ödemeyi yaptı. Artık elindeki poşetlere yenisi eklenmişti. "Umarım güzel olur," dedi mağzadan çıkarken.

Tanrım, bu kızı anlamıyordum. Vici, kızıl saçlara, masmavi gözlere, ve her erkeğin öpmek isteyebileceği kiraz dudaklara sahipti. Dudakları köfte gibi değildi, ama ruj sürmesede göz alıcı kırmızı oluyordu. O an, rengi her daim soluk olan dudaklarımı hatırladım. Vici, tam anlamıyla güzel bir güzeldi. Ona çuval giyse yakışırdı. 

AVM 'nin kapısından çıkarken, uzakta bir şey gördüm. Takım elbiseli, siyah gözlüklü bir adam, siyah cipinin önünde heyula gibi dikilmişti. Gözlerimi kırpıştırdım, belki de şöförlük yapıyordu ve patronunu bekliyordu?

"Amy, hadi gelsene," Victoria, düşüncelerimi böldü. Ben de adama bakmayı bıraktım.

"Geldim, tamam," dedim peşinden koşarken. Vici arabasına bindi, ben de paketleri bagaja attıktan sonra yanına oturdum. Fakat başım sürekli arkaya dönüktü ve adama göz atıyordum. Ben arabaya binene kadar orada durdu.

Emniyet kemerimi takmak için, biraz oyalanmak zorunda kalmıştım. Victoria arabayı çalıştırdı. Tekrar dönüp baktığımda, adam ve arabası orada değildi.

"Bu amma tuhaftı," diye mırıldandım radyoyu açarken. Victoria beni duymamış gibiydi, "ee, Vici, Tom ile işler nasıl gidiyor?"

"Berbat," dedi Vici gülerek, "beni öpmeye çalıştı, resmen salyalar saçan vantuz gibi bana yapıştı. Kusmamak için kendimi zor tuttum."

Kıkırdadım, "Onunla neden çıktığını anlamıyorum," 

"Ayrıldım bile," dedi Vici, "Tom sporcuydu, ve havalıydı. Biraz havalı olmak istedim."

"O zaman," dedim, "seni vantuz gibi öpmesine izin vermek zorundaydın."

"Of, kapa çeneni," dedi evimizin bulunduğu sokağa direksiyonu kırarken, "partiye gelmemen saçma. Biliyorsun değil mi?"

"Benim partim evde, kitaplarımla." dedim Victoria'ya göz kırparak.

"Aman Tanrım, çok sıkıcı," Victoria, park yer bulmaya çalışıyordu. 

Cevap vermedim bile, çünkü Vici, kitap sevgimi anlayamazdı. 

Victoria uygun park buldu, ve arabadan indik. Bagajı açtı ve poşetlerini aldı. Ben de kendiminkileri aldım. "O paketleri taşırken sana kolay gelsin," dedim Victoria 'yı öperken, "seni seviyorum."

"Ben de seni, tatlım," dedi Vcitoria gülümseyerek, "partiden sonra arayıp ayrıntıları haber vereceğim."

Başımı salladım. Victoria, benim iki sokak ötemdeki bahçeli evde oturuyordu. Evlerimiz yürüme mesafesindeydi.

Evime doğru yürüdüm, bahçe kapısını açtım. Bu saatlerde, Eric dahil kimse evde olmazdı. Annem, lokanta da aşçı olarak çalışıyordu, babam bankada. Eric ise anaokuluna gidiyordu.

Anahtarımı çantamdan çıkarıp kilide soktum, kapıyı açtım.

Hayretle ağzım açılırken, elimdeki poşetler yere düşmüştü.

Çığlık attım.

Ev darmadağındı. Her yer, dağılmıştı. Koltuklar yere devrilmiş, sehpalar devrilmiş, sandalyeler devrilmiş, halılar yerinden oynamış, dolaplar düşmüş, evde bulunan ne kadar cam, varsa yerde kırılmış, biblolar düşmüş, evin saati düşmüştü. Duvarlara asılı resimler bile kırılıp, parçalanmıştı.

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bunu yapan her kimse... Hala içeride miydi? Korkuyla bahçeye fırladım ve telefonumu çııkardım. Ama ellerim titrediği için telefonumu çantamdan çıkarırken yere düşürmüştüm. Kapak ve batarya ayrıldı.

"Hay Lanet..." diye sövdüm, ellerim titriyordu. Zar zor telefonu çalıştırdım ve polisi tuşladım. "Evime hırsız girdi," diye durumu anlatmaya başladım. 

Sonra, gözüm yine bir şeye takıldı.

O adam, yine oradaydı. Sokağın başında, arabasıyla duruyordu. 

 Onun yaptığını anlayabileceğim zaman kadar orada durdu. 

Sonra, arabasına bindi ve gitti.

Her bir sayfa için ne kadar emek harcandığını düşünerek, oylarınızı eksik etmezseniz beni çok mutlu edersiniz:)

 

Acemi CasusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin