İşte yeni bir gün yani yeni bir felaket. Yatağımdan kalktığım gibi hemen banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkadım ve birbirine dolaşmış kıvırcık saçlarımı taradım. Kendimi hiç güzel bulmuyordum. Ayrıca kilom biraz fazlaydı. Ama bunlar benim için hiç önemli değil çünkü önemli olan dış görünüş değil. Yani benim için öyle. Cecelia gibileri için dış görünüş herşeyden önemli. Ondan nefret ediyorum. 3. sınıftan beri onu tanıyorum ve bana yapmadığı kötülük kalmadı. Herneyse üstüme bir pantolon ve bir kazak geçirdim. Ben öyle süslü giyinmeyi sevmem. Ayrıca bir tikim vardır; Converse'den başka ayakkabı giymem.
Hazırlandıktan sonra hemen aşağı indim. Annem kahvaltı hazırlıyordu. Annem benim geleceğim için herşeyini feda edecek biridir. Ama annem konu "dersler, okul, öğretmenler" falan olmayınca pek benle ilgilenmez. Acele bir şekilde kahvaltı ettim ve dışarıda servisi beklemeye başladım. Servise bindiğimde lanet olası Cecelia'yı ve onun kuyruklarını -Lola ve Ashley- gördüm. Hepsi alaycı bir şekilde bana bakıyordu. Lanet olsun sana Cecelia!
Hemen en arkada beni bekleyen Bridgit'in yanına oturdum. Bridgit benim aksime, oldukça zayıf ve çok güzel bir kızdır. Çok cana yakın birisi ve beni asla yarı yolda bırakmaz. Bridgit benim öz kardeşim gibidir.
-Merhaba Amelia!
+ Merhaba Bridgit!
Yol boyunca Bridgit'le yaz tatilimizin nasıl geçtiğini konuştuk. Benim bütün yazım Matematik Kampı'nda geçmişti. Bridgit ise Miami'ye gitmiş.
Okula vardığımızda herkes Cecelia'nın Cumartesi günü vereceği parti hakkında konuşuyordu. Ve ben bu partiye davet edilmediğimi biliyordum. Sınıfa girdiğimizde Cecelia -herzamanki gibi- en ön sıraya oturdu. Kızın işi gücü kendini ön plana çıkarmak. Zaten yüzündeki tonca makyaj ve o pırıltılı pantolonla onu farketmemek elde değil. Lola ve Ashley ona nasıl katlanıyor anlamıyorum!
Ve sonra beklenmedik bir gelişme oldu.....