Henüz meseleleri anlayamayacak yaşta başlamış ise bu durum yakınındaki "başkalarının babalarına" baba der. büyüdüğünde ise o zamanları hatırlayıp kendi kendisine üzülür, o geride kalan masum çocuğa hediyeler almak ister. duygusaldır, hassastır...
büyüyüp geçmişi irdelediği zaman cam kenarında ağlayan anne figürünü çözmüştür artık. daha başlarken geride olma hissinin sebeplerini anlar.
en çok da zorlarına giden okulların açılmasının ardından öğretmenin herkese tek tek babasının işini sormasıdır. her seferinde eli ayağına dolaşır, ne diyeceğini bilemez. bildiği bir meslek vardır aslında, ama sonuna geçmiş zaman eki eklemeli mi, eklememeli mi tereddüt eder. sonra ağzından kaçırıverir. Ressamdı...bir de veli toplantıları vardır, herkesin babası gelir...babalar gibi hem de...ama onun annesi gelir. bu annelerin de bazı problemleri vardır aslında. sürekli, her yerde kızının babasının olmadığını hatırlar, hatırlatır ve çocuk hakkında geçen her konuşmanın sonunda "babası yok artık" der. o an çocuk annesine bakar ve "anne ne olur artık bunu söyleme" der içinden. ama nafile.
eve geç gittiği için kızacak bir baba yoktur. babası işten hiç gelmez, babasının cebinden para çalamaz, babasından korkmaz, babası onu okula bırakmaz, okuldan almaz, dayak yediğinde babasını tehdit unsuru olarak kullanmaz...
büyük kardeşleri var ise sürekli onlardan hatıralar dinlemek ister. özellikle de içinde kendinin ve babasının olduğu. sever miydi beni, oynar mıydı benimle der. aynı hikayeleri yeniden anlattırır. anlattırır ama nedense asıl konu hiç anlatılmamıştır o evde çünkü babası kızından nefret etmiştir bu yaşa gelene kadar sürekli şiddet uygulamıştır. kimse cesaret edemez o günü anlatmaya. olur da çocuk sorarsa millet kaçışıverir etrafa.
babasının olmadığını öğrenenlerin yüzündeki acıma hissi onu kahreder. içinden acınacak birşey yok, aslanlar gibiyim diye haykırır. genelde başarılı da olur. başarılarının hepsinin ardında kimsenin bilmediği bir hüznü de madalyasının yanına asar. övünecek bir babanın olmayışının hüznü...
çok gururludur, çook. kimseciklere söylemez babasının olmadığını. ancak çok sıkışırsa, çok üzerine gelinirse söyler neden hep anne özneli cümleler kurduğunu. kendisi de farkında değildir, herkes babasıyla arasında geçenleri anlatırken o annesini anlatır, gerçekten de farkında değildir. taki kafası çalışan biri sorana kadar...
yaşı belli bir kemale erdi mi artık sanki rahatlamış gibidir. oysa asıl eksikliğini işte o orta yaşlarda hissetmeye başlar. gerçek hayat içine girince, yaşamak ağır gelmeye başlayınca, sorumluluk almak zorunda olunca hep akla gelir.
o kimdir biliyor musunuz, o yetimdir. babası ölmemiştir ama yetimdir hiç sevgi görmemiştir aksine her gün dayak yemiştir büyük bir yaşta olsa bile yetimdir... anlaşılan o ki hep yetim kalacaktır...
Şimdi ben size nasıl anlatayım bu duyguyu babam yaşarken yetimmiş gibi yaşamak zor çok zor heleki tam ihtiyacin oldugu zaman yaninda yok ya o daha zor hiçbi zaman diyemedim arkamda aslan gibi babam var zarar gelmez diye yoktu çünkü ve o bana kimsenin vermedigi zararı verdi iki güne bir döverdi,hep dile getirirdi beni sevmedigini ben buna rağmen ona her seferinde sarılmayı seçtim ama olmadı sevdirmezdi kendini bana evlatlık muamelesi yapardi çoğunlukla üzerimde de hiç bir hakkı yoktu olmazda bundan sonra olsa neye yararki ben her gece aglayarak buyudum yorgani kafama kadar çekip hıçkıra hıckıra aglardim kimse bilmezdi herkez mutlu sanardi hep mutlu gorunmeye calisirdim cunku bu hepsindende zo işte yaşamayan kesinlikle bilemez