Merhaba arkadaşlar yeni bir hikâyeyle karşınızdayız. Umarım beğenirsiniz iyi okumalar...
Dolunay'ın ağzından;
Merhaba aşkım güzel yatağım benim mavi çarşafınla tıpkı bir gökyüzünü andırıyorsun. Aşığım sana... Siz benim deli olduğmu felan düşünüyorsunuzdur ama öyle değil 2 günden beri hem okula hemde işe gidiyorum ve ölü gibiyim. 2 gündür ne hayaller kuruyorum ben biliyor musunuz? Hem ne demek deli sensin deli... Ah yine başladım iç sesimle kavgaya... Ah kendimi tanıtmayı unuttum ben Dolunay Saygıner saygınergillerden(!)... Hah adımın anlamıyla kişilik karakterimin arasında dağlar kadar fark var. Mesela adımın anlamında neşeli ve aynı zamanda duygularını açığa çıkaramayan demek... Biraz tuhafım öyle değil mi?. Diğer kızlara benzemem pembeden nefret ederim en sevdiğim renk koyu tonlardır örneğin siyah muhteşem... Okulda lakabım erkek Fatma aslında bana böyle dedikleri zaman ne kızarım ne de alınırım çünkü öyleyim işte. Ben babasız büyüdüm anneme göre babam yaşıyor ama bana göre öyle biri bile yok. Gece kondularla dolu bir mahallede küçük bir evde yaşıyoruz annemle ikimiz sadece... Evimiz küçük olabilir ama dünyalar tatlısı bir rengi var ve bu bana huzur veriyor. Neyse 17 yaşındayım haftaya 18'e giricem. Bu yüzden mutluyum yetişkinliğe bir adım daha atıyorum. Onun dışında normal bir kızım işte uzun sarı saçlarım vardı aslında koyu griye boyatmadan önce... Fiziksel yönümde sadece gözlerimi seviyorum okyanus mavisi annemin gözlerinin nerdeyse tıpa tıp aynısı... Bir kafede çalışıyorum anneme yardım amaçlı annem ise bir şirkette memur. Ve bu aralar çok yoruluyorum kafemiz genişletildi ve artık bir ünü var müşterilerin dikkatini çok çekiyor insanların işi yokmuş gibi herkes burada... İşte ben ve benim normal hayatım... Annem:-"Tatlım ben geldim" annemin sevecenlik akan sesini duyunca gülümseyerek yatağımdan kalktım ve salona gittim. Anneme kocaman sarıldım:
-"Hoş geldin annem nasıl geçti işin"
-"Hoş buldum canımın için aynı be annem şirketin ortakları değişti ve şimdiki patronlar baya disiplinli bu yüzden hizmetliler işi bırakınca yeni çalışanlar gelene kadar getir görür işleri bize kaldı" dedi. Ne???
-"Annem hemen o işi bırakıyorsun sen üniversite mezunusun ve şu yaptığın işe bak valla gider şirketi basarım o patronların hepsini dayak banyağı yaparım ha" annem dediğime önce güldü sonra yanağını okşayıp konuştu:
-"Annecim nasıl bırakırım bu devirde zaten maaşlar zamlandı sende çok çalışıyorsun hem biraz idare ederim bir şey olmaz emin ol yeni çalışanlar alırlar" dedi.
-"Annem ya ama o zaman kendini çok yorma valla şirketi basarım ha"
-"Tamam Annecim hadi ben üstünü değiştiriyim sonra yemek yiyelim olur mu?"
-"Tamam Annecim" diyip tekrar annemi öptüm. O odasına giderken bende masayı hazırlıyordum. O sırada kapı çaldı. Kapıya doğru yürüyüp kim o demeden kapıyı açtım. Ve karşımda ipekten yapılma annemle benim maaşımı birleştirsek yinede alamıyacağımız olan lacivert takım elbiseli bir adam vardı. Adam iri yapılıydı kasları takım elbisesinin içinden bile belli oluyordu. Buyrun der gibi baktım. Hayır yani böyle biri bizim evimize neden gelmiş olabilir ki? Adam takmış olduğu gözlüklerini çıkartıp cebine koyduktan sonra konuştu:
-"Merhaba Prenses " dedi. Adama mal mısın der gibi baktım ne diyo lan bu gavuk. İyice sinirlenmiştim. Adama yaklaşıp gülümsedim ve konuştum:
-"Bitch, I'am a QUEEN!!.." diyip gözünün ortasına bir tane geçirdim...
Merhaba arkadaşlar ilk bölümümüzdü. Umarım beğenmişsinizdir. Votelemeyi unutmayın yeni bölüm yakında gelir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~Acemi Prenses~
ChickLitSıradan bir hayatı olan 17 yaşındaki Dolunay'ın 18. Yaş gününe 1 hafta kala hayatında tuhaf değişiklikler olur. Bunlardan bazıları hiç tanımadığı büyük annesiyle tanışması. Büyük annesinin ona bıraktığı mirası kabul edebilecek mi? Bu kolay bir şey...