Bölüm 4

19 1 0
                                        

Eğer yukarıdaki şarkı ile okursanız daha etkili olacaktır. İyi okumalar...

Toprak, sevdiklerimizi aldığı için mi böyle güzel kokar?

- Turgut Uyar

Baba, uykunu böleceğim belki ama seninle konuşmak istiyorum. Uyuyamıyorum baba. Burası çok karanlık ve sen benim saçımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışmıyorsun. Bazen geceleri bilerek üstümü açıyorum, belki gelir ve üzerimi tekrar örtersin diye. Ama yoksun baba. Sana en ihtiyaç duyduğum zamanda yoksun. Sana ulaşmaya çalışıyorum ama gücüm, ne toprağı yenip gözlerine ulaşmaya yetiyor,
Ne de fısıltılarını işitebiliyorum.

Bir babanın kızına 'biricik kızım' demesi tüm aşk sözlerini ezer geçerdi. Ama sen bana tam 10 yıldır biricik kızım demedin baba. Diyemedin. Söz vermiştin bana. Geri döneceğim demiştin. Sözünü tutamadın bu sefer. Sensiz bir gün daha geçiriyorum ve inan bana, kendimi çok yalnız hissediyor, çok üzülüyor ve çok üşüyorum. Neden bilmiyorum ama bugün seni daha çok özledim baba...
Önceden bilmezdim bir kelimenin bu kadar dile ağır gelebileceğini, ta ki seni kaybedene kadar...
O kadar imrenirdim ki mahalledeki çocuklara. Çünkü hepsinin babası yanındaydı. Çünkü onları koruyup kollayabilecek bir babaları vardı.

Bir gece rüyama gir baba, kucakla beni, ıslak ıslak bir öp.
Çok özledim, çok özledim anlıyor musun? Saçlarımı okşa, sıkı sıkı sar beni. Akşam ezanı okunduğunda oyuna dalıp eve geç geldiğim için kız bana. Banyo yaptıktan sonra saçlarımı kurutmadığım için kız. Kız, ama yanımda ol be baba.

Genç kız gözünden yanaklarına doğru hücum eden gözyaşını aldırmadan devam etti yazmaya.

Kokunu özledim. Kokunu doya doya içime çekmeyi özledim. Sana sarılmayı özledim. Beni salıncakta sallamanı özledim. Beraber pamuk şeker yediğimiz günleri özledim. En önemlisi de kendimi özledim baba. Etrafına neşe saçan o Arya'yı özledim. Siyahtan nefret eden, pembeyi çok seven Arya'yı özledim. Ama olmuyor baba. Sen olmayınca hiçbirşey tam olmuyor. O kadar özledim ki kalbim sıkışıyor, nefes alamıyorum. Çevredekilerin hepsi sen ölünce 'iyi olmalısın' dediler. Oysa ki benim iyi olmaya değil SANA ihtiyacım vardı. Ama bunu anlamadılar.
''SENİ ÖZLEDİM'' diyorum ya hani. Yaşadıklarımıza göre ne kadar kısa bir cümle değil mi?
''Seni özledim'' diyorsam bil diye değil baba. Gel diye.
Bu sana yazdığım kaçıncı mektup bilmiyorum. Saymayı bırakalı çok oldu. Ama hepsi de aynı cümleyle bitiyor baba.

SENİ ÇOK ÖZLEDİM...

Kara kaplı defterini bir kez daha kaldırdı tozlu raflara genç kız. O kadar acizdi ki dokunsalar ağlayacak durumdaydı ama kadere bak ki hiç kimse dokunmuyordu...

Sandalyesinden güçlükle kalktıktan sonra yatağına geri yattı genç kız. Ve babasına son kez seslenmeyi unutmadı içinden.
''Üzerimi açık bırakıyorum baba, belki gelir de örtersin...''

Yeni güne ağlamaktan şişmiş gözlerle uyanmıştı genç kız. Ama bu umurunda bile değildi. Her sabah olduğu gibi siyahlara büründükten sonra çantasına siyah bir başörtü koydu ve aşağı inip annesine bir not bıraktı. ''Mezarlığa gidiyorum, beni merak etme.''

Bugün haftasonuydu ve Arya uzun zamandır babasını ziyaret etmemişti. Kendini suçlu hissediyordu. Onu yalnız bıraktığı için babasına kızıyordu ama o da çok boşlamıştı babasını.

Spor ayakkabılarının çıkardığı tok ses boş sokakta yankılanırken yürümeye devam etti genç kız. Yürürken de düşünmeyi ihmal etmedi. Kaç yıl olmuştu? 9 mu? Yoksa 10 mu?
Kaç yıldır hasretti babasının kokusuna? Kaç yıldır görmüyordu onu? Bazı geceler korku dolu düşünceler kaplıyordu genç kızın zihnini. Çünkü unutmaya başlamıştı. Babasının yüzünü eskisi kadar net hatırlayamıyordu...

Mezarlığın kapısından girmeden önce çantasına koyduğu başörtüyü başına bağladıktan sonra uzun eteğini düzeltti ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Ve sonra...

Mehmet Erçetin
D. 1970 Ö. 2004
Ruhuna Fatiha

Daha fazla ayakta duramadı ve mezar taşının yanına oturdu genç kız. Bir süre sadece izledi. Mezar taşını, mezarın üzerinde yeni yeni açmaya başlamış sarı papatyaları...
Sonra bir hiddetle temizlemeye başladı genç kız, mezar taşını suyla temizledi önce. Sonra otları temizlemeye başladı. Haketmemişti. Babası bunların hiçbirini haketmemişti. Burada yatmayı hiç haketmemişti...
Ağlaması önce hıçkırıklara, sonra ise iç çekişlere dönüştü. Bunların hiç biri olmayabilirdi. Babası ölmemiş olabilirdi. Arya hayata küsmeyip, neşe dolu olabilirdi. Ama olmamıştı, belki de olamamıştı...

Mezarı suladıktan sonra Fatiha okudu genç kız, sonra ise Allah'a yalvarmaya.

Yaklaşık bir saat sonra mezarlıktan ayrılanilmişti genç kız. Oradan hiç ayrılmak, babasını bırakmak istemiyordu...
Yoldan geçen insanlara çarparak ilerlemeye devam etti genç kız. Şu lanet dünyadaki hiçbir insan umurunda bile değildi.

1 SAAT SONRA

Genç kız nihayet eve gelmiş ve kendisini hemen odasına atmıştı. Çok asosyal biri olmasına rağmen bir blogu ve birçok okuyucusu vardı. Hatta kendi okulundan bile okuyucuları vardı. Ama kimliği gizli bir hesap açmıştı. Bu yüzden kimse onun kim olduğunu bilmiyordu.
Laptobunu kucağına aldı ve yeni bir sayfa açtı. Hani şu bembeyaz olanlardan!
Yazmaya başladı.

Ölüm ne kadar garip değil mi? Ölüm nedeni zaman içinde unutulur,geriye sadece o sözcük kalır;
ÖLDÜ...
Peki yaşamak bu kadar zorken, ölüm neden bu kadar KOLAY?
İşte ben de yıllardır bu sorunun cevabını aramakla meşgulüm...

Laptobun kapağını kapattıktan sonra başını yastığa koydu ve tavanını izlemeye başladı genç kız. Bu aralar en iyi dostu oydu çünkü!
Ona da sordu aynı soruyu içinden;

Söylesene be yaşamak bu kadar zorken, ölmek neden bu kadar kolay?







Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 17, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SUSKUN KIZ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin