1

26 1 0
                                    

Gece gene gündüzün doğuşuyla aydınlanmıştı. O buruk karanlık yerini bembeyaz bulutlardan süzülen kar tanelerine bırakmıştı. Ne kadar da garipti . Aynı yolu ilerleyip birbirine dokunamadan erimek... Rüzgar sert esmeye başlamıştı. Bir bir süzülüyordu kar taneleri . Ordan oraya savruluyorlardı. Nereye gideceklerini bilmeksizin...
Ben Hazan. 19 yasında annesiyle babasını 2 sene önce kaybeden ve halasından başka kimsesi olmayan genç kız. Hayata direnmeye çalışan, adım attıkça tökezleyen, ayağa kalkmaya çalıştıkça dibe çekilen bir genç kız. Anne baba özlemiyle alev alev yanan içinde yalnızlıkları barındıran genç kız. 2 yıl önce ailesiyle ölen fakat toprağa gömülmeyen bedene sahip olan, fakat ruhu yaşayamayan bir genç kız.
Kar tanelerini izlerken geçmişime dalmıştım gene. Anılarımla boğuşuyordum. Yalnızdım, kimsesizdim. Yaşadığımı hissedememek ama acıyı hissedebilmek. Tarifsizdi aslında. Bu yara geçmiyordu. Zaman geçiyordu ama ne yara geçiyordu ne de izi.
Çoğu zamanımı yetimhanede ki odamda geçirirdim. Halam sağolsun müdürü olduğu yetimhanede işe yaramayan bir odayı bana ayarlamıştı. Huzurum odadan camdan gökyüzünü izlemekti. Bende bir yetimdim fakat hiç arkadaşım yoktu. Benden bir sürü insan vardı, aynı duyguları tattığım bir sürü insan , fakat benim içime ruhuma dokunan kimse yoktu. İstemiyordum hayatımda kimseyi. İçimden kendimle dertleşirdim hep. Halam zaten benle pek ilgilenmezdi. Sadece kendini mecbur hissederdi o kadar. Kendimin kendinden baska kimsesi yoktu. Ruhum bile bana ait değildi... Kendime anlatmaya çalışırdım bazı şeyleri. Kendime bile anlatmayı beceremezken kime neyi ne kadar anlatabilirdim ki . işte bu yüzden kimseyi istemiyordum. Yalnız iyiydim ben. Hem en azından kaybetme korkusu olmuyordu...
Pencereyi açtım. Odaya kar taneleri düştü. Daha sonra yüzüme savruldu her biri. Biliyor musun annem, biliyor musun babam hic bir fırtına hiçbir ayaz, hiç bir kış yokluğunuz kadar üşütemezdi beni. Üşüdüm, üşüdüm, üşüdüm... Üşümekler yetmedi yüreğimde ki alevi söndürmeye.
Kalemi aldım yazmaya başladım. Üstünden zaman geçince herşey gibi degersiz kalacaktı anılarım. Bende yazdım hep değerli kalsınlar diye. Annem babam sizi kaybettim evet ama size anlatmak istediğim bir cenaze daha var, sol yanıma defnettiğim...
Sizden sonra büyük bir boşluğa düştüm. Bu parçalanmışlıgın, bu dağınıklığın tarifi yoktu. Siz yanımdayken bile bazen kendimi yalnız hissederdim. Varlığınızı içimde hissedemezdim. Bazen destek olmuyorsunuz diye kızardım size içimden. Özür dilerim... Sizin varlığınızı görmek bile benim için bir güç kaynağıymış. Aylarca kimseyle konuşmadım. Her gün mezarınıza diz çöküp yalvarmaya başladım. " geri ver Rabbim, geri ver..." kelimeler yetersiz, aminler boşaydı. Kaderden öteye gecilmiyordu. Ağladım cok ağladım. Bir zaman sonra aglayamadığımı fark ettim. Duygusuzlaşmıştım. Körelmiştim. Acı bile yoktu. Duygularım kaybolmuştu. Hissizlik tam anlamıyla hissizlik. Acı cekmeyede razıydım. Ama böylesine ruhsuzluk içimi burkuyordu. 11 ay geçmişti. Hayatım okul, yetimhane ve mezarlık arasında geçiyordu. Arkadaşımın olmayışı artık üzmüyordu. Çünkü ben artık kendimi herkesten soyutlamiştım. Birini daha kaybetmeye gücüm yoktu. Son senemdi okulda. Şu okulu bitirip kimseyi görmemek odadan çıkmamak arzumdu. Kendi yalnızlığımda boğulmak istiyordum. Halam bile benden vazgeçmişti. Artık bu kız geri gelmez gözüyle bakıyordu. Haklıydı. Geri gelmeye yolum yoktu benim. Arkam duvar önüm uçurum. Çıplak ayakla çakıl taşların üzerinde duruyordum. Ben kendimden bile vazgeçmiştim. Taa ki onunla karşılaşıncaya denk.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 18, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR HAZAN HİKÂYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin