Eylül ayını herzaman sevmişimdir. Çünkü genellikle yağmur yağar.Şuan olduğu gibi. Öylesine güzel yağıyor ki. İnsan seyretmeye doyamıyor. Sıcak çikolatamdan bir yudum aldım. Her ne kadar durumumuz iyi olmasa da, bu küçük evde yaşıyor olsakta, şu anki huzurumu hiç kimse kaçıramaz. Evet. Yağmur insana huzur verir. Yani bana veriyor. Tüm dertlerimi unutturuyor. Kısacası yağmuru seviyorum işte. Birden annemin sesini duyar gibi oldum.
- Göksu. Hadi kalk okula geç kalacaksın!
Gözlerimi açtım. Rüyaymış. Güneş ışığı odamın her yerini kaplamıştı.
- Tamam anne geliyorum!
Yatakta gözlerim açık bir şekilde uzanıyordum. Sıkılmıştım yatmaktan. Hemen banyoya geçtim. Küveti ılık bir suyla doldurdum. O su bana öyle iyi geldiki. Üstümden büyük bir yük kalkmış gibiydi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Biraz daha durursam okula geç kalacaktım. Hemen banyodan çıktım. Üstüme kot bir gömlek, altıma ise kot bir şort geçirdim. Hafif bir makyaj yapıp kahvaltıya indim. Annemi öptüm.
- Günaydın Dilek Sultan.
- Sanada günaydın prensesim. Hadi yumurtanı ye soğutmadan.
Evde her ne kadar çalışanımız olsa da sabah kahvaltısını kendi elleriyle hazırlar bana annem. Annem bu hayattaki en değer verdiğim insan.
Masada bir kuş sütü eksikti. Güzelce kahvaltımı yaptım. Arabamın anahtarını alıp evden çıktım. Arabama bindim ve yola koyuldum. İşte bu en sevdiğim. Son sürat giderken son ses müzik. Okula yaklaştığım sırada Mete aradı.
- Göksu. Okula girmeyeceğim. İstersen Miray'ları da al konum attığım yere gelirsiniz. Tamam mı?
- Tamam Mete. Benim için farketmez.