İlk kol saatini kim buldu?İlk kol saatine ilişkin en eski belge, 1790 yılına aittir. Bu belgeye göre, Cenevre'de saat yapımıyla uğraşan Jaquet-Droz und Leschot firması, "bileğe takılabilecek" bir saat yapmayı başardı. Günümüze kadar ulaşabilen en eski kol saati örneği ise, 1806 yılından kalmadır. Parisli kuyumcu Nitot tarafından yapılan bu altın saatin kemeri de, inci ve yakutlarla süslenmişti ve İmparatoriçe Josephine'e aitti. 19. yüzyılda yapılan bu tür saatler, saatçilerden çok kuyumcuların eseridir. İlk erkek kol saatleri, Alman Donanması tarafından 1880 yılında La Chaux-de-Fonds kentindeki C. Girard-Perregaux'ya siparişedildi. Bunlar, süsten çok, zaman ölçme aygıtı görevini üstlenen saatlerdi ve Alman denizcileri için görevleri sırasında gerçekten yararlı oldu.
Mekanik aksamların oturtulduğu kasa, altından yapılmıştı ve kemer olarak da deri kullanılıyordu. Girard-Perregaux firması Alman Donanması için hazırladığı saatleri, genel olarak da pazarlayabilmek için yeni parti imalata geçti. Ancak, o dönemde bu kol saatlerine tek ilgi, Peru'dan geldi. Amerikalıların ve öteki ülke insanlarının ilgisizliği, İsviçre'de erken doğum yapan kol saati endüstrisini engelledi.
1908 yılında Parisli hanımların kol saatleri takmaya başlamasıyla, Avrupa kıtasında bu saatlere olan ilgi, büyük ölçüde arttı. Birinci Dünya Savaşı'na gelinceye değin, erkeklerin kol saati takması, kadınsı bir davranış olarak değerlendiriliyordu. Ancak, savaş sırasında cep saatlerinden çok daha pratik oldukları anlaşılınca, bu değer yargısı da ömrünü doldurdu.
1524'te Alman kilit ustası Peter Henlien, tarihte bilinen ilk kurmalı saati üretti. O zamana kadar mekanizmaları çalıştırmak için sürekli yer değiştirilen ağırlıklar vardı. Kurmalı saatler,yayları gevşedikçe zamanı göstermemeye başlıyordu ama onların sayesinde taşınabilir saatler üretilmeye başlandı.
1550'lerde piyasada Almanya ve Fransa üretimi saatler dolaşmaya başlamıştı. 1575'te İsveç ve İngiliz üreticiler ortaya çıktı. Saat, zamanı gösteren bir araç değil, yeni ortaya çıkmış bir modaydı henüz. Çelikten yapılan iç mekanizmalar, bu yıllardan sonra pirince dönüşmeye başladı. Yine de saat denince, istediği zaman duran,istediği gibi hata yapma hakkını kendinde gören zımbırtılar akla geliyordu. Buna rağmen eski sistemlere dönülmüyordu, parası olan herkes bir saat alıyor, saati olmayan komşular ayıplanıyordu. Yine de saati bir arzu nesnesi haline getiren bu teknolojik gelişmeler değil, 1600-1675 arasındaki şekilsel yeniliklerdi. Dedik ya saat hâlâ bir aksesuar olarak görülüyordu.