Merhaba ölü ruhlara sahip canlı bedenler...
Hani böyle beklemediğin bi anda , ummadığın bi zamanda en korktuğun şey gerçekleşir. Kala kalırsın karşısında hiçbir şey diyemezsin. Dilin tutulur, ağlarsın. Karşısında ezik durumuna düşersin.
"Sen...yağmurda çağresizce koşan yavru bi köpekken ben o yağmurda elinde şemsiyeyle sana çağresizce bakan bir adamım. "
Bu lafı duyduktan sonra elimde ki su dolu bardağı alıp yüzüne doğru fırlattım ve sert bi şekilde sandalyeden kalktım. Restoranda ki herkes bize baktı.
Ona o an o kadar çok şey söylemek istedim ki... Ağzımdan çıkacak en pis cümleleri hak ediyordu. Ama o an sadece susabildim ve gözlerim dolmuştu.
Çantamı alıp hızlıca o mekandan çıktım. Orda beni sevdiğini söylemişti. Bana aşık olduğunu orda söylemişti. Ve yine her şeyi orda bitiriyordu.
Koşmaya başlamıştım. Ağlayarak koşuyordum. O an yapabildiğim tek şey sanırım buydu. Gittikçe hızlanıyordum. Durmadan koşuyor ve hırsımı gideriyordum. Sanırım iyi geliyordu...
"Sen...yağmurda çağresizce koşan yavru bi köpekken ben o yağmurda elinde şemsiyeyle sana çağresizce bakan bir adamım. "
Söyledikleri sözler kafamın içinde yankılanıp duruyordu. Bunları hak etmiyordum. Ben onu uğruna ölecek düzeyde severken onun benim en korktuğum şeyi yapması çok koymuştu be.
Eve gitmek için kavşağın karşısında ki taksi durağına doğru yürüdüm. Hemen bi taksiye bindim. Beni gören adam da gelmişti zaten.
"Nereye gidiyoruz ablam?" Normalde olsa bu dediği lafın üstüne epey bi sokranırdım ama şuan ne sırası ne de zamanıydı. "Köşk mahallesine. " diye kısa ve net bi cevap vermiştim.
***
Eve geldiğimde anahtarı çantamdan çıkartıp deliğe doğru sokmaya çalışmıştım. Bütürlü girmeyen anahtarı hızlıca yere fırlattım. Mermerin üstünde iğrenç derecede ses çıkardı.
Kapının önüne yavaşça oturdum. Elimi ağzıma kapattım ve sessizce ağladım. "Allah kahretsin seni...Allah kahretsin. "
Epey bi süre o şekilde oturduktan sonra kalktım ve tekrardan açmayı denedim. Bu sefer daha sakin ve daha kolay açmıştım.
İçeri girer girmez koşar adımlarla odama gittim. Cekedimi bile çıkarmadan yatağıma yattım.
Yorganı başıma kadar çektim. Aykalarımın arasına yorganı aldım ve koluma yastığın altına koyduktan sonra ağlamama devam ettim.
"Allah belasını versin. İt herif , pislik , gerizekalı , öküz , hayvan.! Neslin tükenmez mi be oğlum senin? Sanki benden daha iyisini mi bulacaksın? Taş gibi kızım bende ulan..! "
Arda'ya sokrandıktan sonra yorganı başımdan çektim. Ve uzun bir nefes aldım. Yorganı ayaklarımla tepikledikçe sinirlerim iyice geriliyor ve o an ürettiğim küfürleri sarf ediyordum. En azından biraz rahatlamıştım ama boğazım çok kötü ağrımıştı.
Aşağı komşum Nimet Teyze elinde ki oklavayla tavana vurup "Gözün kör olsun senin Bukre. Terbiyesiz. Ne bu küfürler? Çocuk var burda çocuk.! Duymayım bi daha!" diye bana epey bi sokranmıştı.
Anırarak gülmüş. Tabii boğazım daha kötü ağrımıştı. Ayrıca bu ani duygu değişimi de beni tuhaf hissettirmişti.
Yatağımdan kalkıp dolaptan pijamalarımı alıp üstüme geçirdim. Daha sonra tekrar yatağa yattım. Tekrardan ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmek İçin Doğduk
Humor"Ben ölmek istemiyorum. Ben yok olmak istiyorum. Silinmek , hiç var olmamış olmak. Kaybolup gitmek istiyorum. Hiç yaşamamış olmak."