home

713 87 138
                                    

Yatağa oturdum ve günlüğümü elime aldım. Ne zaman bu defteri tutsam aklıma Chan geliyordu, içinde yazanların büyük kısmı onunla ilgili olduğundan olsa gerekti. Yani kesinlikle şaşırtıcı değildi.

Birkaç ay önce olsa, ona duygularımı belli etmek yerine ölmeyi yeğlerdim. Ama hayır, an itibariyle içimdeki kavuşamama hissiyle gidip her şeyi anlatacak ve 'lütfen beni sev' diyecek kıvama gelmiştim. Öyle ki ondan başka kimsenin, beni sevmesine ihtiyacım yoktu zira her zaman kendi kendime yetebileceğimi düşünen biri olmuştum.

Çoğu şeyde lanet bir istisna olmak nasıl hissettiriyor Chan? 

Dengelerimi alt üst eden bu elemana gelirsek, okul öncesinden beri arkadaştık. Aslında o zamanlar Chan'ın benim mega bff'm olduğunu falan zannediyordum. Masum duygulardı. Erkek kardeş olayı.

Gel gelelim şu an hormonlarıma kalırsa dilimi onun ağzına sokmak istiyordum. *Bunu duymadınız*

Zamanla bunun bir erkek kardeş olayı olmadığını anlamıştım. Bununla başa çıkabileceğimi düşünmüştüm. İşleri berbat etmemek için elimden geleni yaptım. Defalarca ona sarılma isteğimi bastırdım, onun istediği şeyleri bana yaptırmasını reddettim. Şimdi, o  da beni reddediyordu.

Günlüğümün rastgele bir sayfasını açtım. Yazanı okuduktan sonra o tarihi olay aklıma tekrar girmişti. 16 yaşındayken olmuştu, yani çok değil bundan üç sene öncesiydi.

¨Flashback¨

Iksan 08:15 

Elimdeki paketleri mutfağa bıraktım ve etrafa göz attım, muntazam görünüyordu. Ailesi iş seyahatindeydi ve sabah kahvaltı için gelmemde ısrar ediyordu. Muhtemelen aynısını birkaç ay önce benim de ona yapmış olmam yüzündendi. Şikayet etmiyordum, imkanım olsa her dakika onun yanında dururdum.

Merdivenleri sessizce aştıktan sonra yavaşça Chan'ın odasının kapısını araladım. Tüm bedeni yorganın altındaydı, kafası ve uzun siyah saçları yastığın üzerine dökülmüştü. Kapıyı kapattım ve yatağına doğru yürüdüm.

"Chan?"

Hafifçe dürttüm fakat yaşadığına dair tek tepkisi nefes almasıydı. Evin anahtarlarını bana neden verdiğini yavaş yavaş kavrıyordum. 

"Chan, uyan."

Pikeyi kaldırdım. Ev sıcak olmasına rağmen sürekli pike ile uyuyordu, alışkanlığı sırıtmama sebep olurken mırıldandı ve bana doğru döndü. Hala kapalı olan gözlerinden uyanma konusunda beni zorlayacağını anlamıştım.

Komodinin üstünde duran Chan'ın cep telefonunu aldım ve saate baktım, 08:20. Hazır saat daha erkenken, biraz kestirebilme fikri kulağa hoş geliyordu. Yorganı tekrar kaldırdım ve boş olan kısma girdim.  

Göz kapaklarımın ağırlaştığı sırada sırtıma temas eden bir beden hissettim. Kollarını bedenime doladı, sıcak nefesini ensemde hissettiğimde tepkisiz kalmıştım. Olan tüm uykumu yitirmiş, gözlerimi duvara odaklamıştım. Başka biri bu şekilde bir şey yapsa tahammül dahi edemez uyuyan bedenine bir tekme atardım, fakat Chan'ın bıraktığı his çok hoştu. Sadece ensem değil, midemde gıdıklanıyordu, tıpkı bir araba ile yokuş aşağı inerken aniden gelen uçma hissi gibiydi. Gözlerimi kapattım ve anı yaşamaya çalıştım, bir daha böylesi olmayabilirdi.

Ve Chan iyi hissettiriyordu,çok fazla iyi hissettiriyordu.

¨Flashback Son¨

take me home }} chansolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin