Gözlerini yavaşça aralayan Samantha yanında mışıl mışıl uyuyan sevgilisine baktı. Saçlarını okşadı yavaşça ve gözlerini o mükemmel yüzünde gezdirdi. Duş almak için banyoya girdi. Samantha yarım saat sonra duştan çıktı. Üzerinde yalnızca siyah iç çamaşırları vardı. Jake yatakta yoktu. Üstünü giyinmiş büyük aynanın karşısına geçmiş saçlarını düzeltiyordu. Aynadan, iç çamaşırlarıyla banyodan çıkan Samantha'yı görünce dudaklarını ısırdı ve yatağa oturup onu izledi.Samantha, ona bakmasa da Jake'in gözlerinin üzerinde olduğunu tahmin edebiliyordu. Ona aldırış etmeden giyinmek için dolabına ilerledi. Pembe dar kesim elbisesini eline aldı ve aynanın karşısına geçip elbise yakışıyor mu diye elbiseyi üzerine doğru tuttu. Samantha hala aynanın önündeyken Jake onun arkasına geçti. Çenesini onun omzuna yerleştirdi ve aynadaki görünüşlerine baktı. Samantha'nın elindeki elbiseyi yere indirdi ve "Sana biraz daha bu haldeyken baksam olmaz mı?" dedi. Jake'in sıcak nefesi Samantha'nın boynuna çarpıyordu."Tanrı aşkına Jake. Neden bu kadar doyumsuzsun? Zaten yeterince bakmadın mı?" dedi.Jake, hiçbir şey demedi. Yalnızca masum masum gülümsedi ona. Bu Samantha'nın en beğendiği gülümsemeydi."O zaman iyi bak yalnızca on saniyen var." dedi ve harika vücudunu Jake'e döndürdü. On saniye geçtikten sonra Samantha elbiseyi alıp giyindi. Birlikte aşağıya indiler ama Janet ortalıkta yoktu."Ben şimdi gidiyim. Seni işe bırakmak için tekrar gelirim." dedi Jake ve Samantha'nın pembe dudaklarına kısa bir öpücük kondurup evden çıktı. 1 saat önce Jake ve Samantha yukarıya çıktıktan sonra Janet da kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdi. Dolaptan çıkardığı mısır gevreği ve sütü karıştırmak için dolaptan kâse aldı. O sırada kapı çaldı. Gözlerini devirdi ve kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtığında Harry'nin yeşil gözleriyle karşılaştı."Merhaba." dedi Harry gamzeli gülümsemesiyle."Sana da merhaba Harry." dedi.Araya birkaç saniye sessizlik girince sessizliği Janet bozdu."Neden gelmiştin? Bir şeye mi ihtiyacınız var?" diye sordu Janet kaşlarını havaya kaldırarak."Bize kahvaltıya gelmek ister misiniz diye sormak için gelmiştim. Arka bahçede harika bir kahvaltı sofrası hazırladık belki sizde gelmek istersiniz diye düşündük." dedi Harry."Evet, bu çok iyi olur. Zaten bizde henüz kahvaltı yapmamıştık.""Harika görüşürüz o zaman.""Görüşürüz." dedi Janet da Harry'e el sallayarak.Evden uzaklaşırken kendi kendine söylenip duruyordu Harry Çünkü daha az önce kahvaltı yapmışlardı. Janet'a Söyleyecek bir şey bulamadığı için onları kahvaltıya çağırmıştı.Eve geldiğinde Liam ve Zayn kanepede oturmuş televizyon izliyorlardı. Harry salona girer girmez "Tekrar kahvaltı yapmak isteyen var mı?" diye sordu.Niall bunu duyar duymaz salona geldi ve "Bu gün hayatımın en güzel günü! Tabi bütün gün tavuk buttu yediğim günü saymazsak." dedi neşeyle sırıtırken."Bu da nerden çıktı şimdi? Ayrıca sen birkaç dakika önce evden çıkmamış mıydın ne çabuk geldin?" diye sordu Liam şaşkınlıkla."Şey. Ben Janet'ın evine gittim. Arka bahçede onlar için harika bir kahvaltı hazırladığımız söyledim." dedi Harry panikle."Ne! Ne yaptım dedin?" diye sordu Zayn sırıtarak."Duydunuz işte." dedi Harry."Bize söylemediğin başka bir ayrıntı var mı?" diye sordu Liam her zamanki sakinliğiyle."Yaklaşık birkaç dakika sonra burada olur." dedi Harry sırıtarak."Birkaç dakikada arka bahçede müthiş bir kahvaltı hazırlamamızı mı bekliyorsun?" dedi Liam hem biraz kızgın hem de şaşkındı."Bir dakika yani şimdi kızlardan ikisi de mi geliyor?" diye sordu Zayn dudaklarını ısırarak."Hayır. Yani bilmiyorum. Sanırım Samantha'nın sevgilisi onlarda. Bu yüzden gelmez yani işi pişiriyor olabilirler." dedi Harry. Gülümsemesi yüzüne yayıldı."Sen bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Zayn bu kez."Evlerine giren sarışın bir çocuk gördüm çünkü." dedi Harry omuz silkerek."Evlerini mi gözlüyordun yani?" dedi Zayn kahkaha atarken."Hayır, tabi ki." dedi Harry gözlerini kaçırarak."Bırakın şimdi şu konuyu. Asıl konuya gelelim. Birkaç dakikada arka bahçede nasıl kahvaltı hazırlayacağımıza odaklanalım." diye araya girdi Liam."Güçlerimiz olduğunu unutuyorsunuz." dedi Harry kurnazca gülümserken."Bence Harry haklı, büyü yapmalıyız." dedi Niall, Harry'e hak vererek."İyi de bunu nasıl yapacağız." dedi Zayn soran gözlerle."Benim bir fikrim var. Benimle gelin." dedi Liam ve bahçeye doğru yürüdü. Çocuklarda peşinden geldiler."Şimdi yapmamız gereken şey; gözlerimizi kapatıp düşünebildiğiniz en güzel kahvaltı sofrasını düşünmek." dedi Liam gözlerini kapatırken."Bunun işe yarayacağına emin misin?" diye sordu Harry sabırsızca."Evet eminim. Şimdi konuşmayı bırak ve odaklan." dedi Liam ciddi ses tonuyla."Tamam, tamam susuyorum." dedi Harry ve gözlerini yumdu.Birkaç saniye sonra "Şimdi gözlerinizi açın." dedi Liam.Karşılarında eksiksiz bir kahvaltı sofrası duruyordu."Aman Tanrım. Başardık." diye bağırdı Harry. O sırada dikkatini masada duran tavuk butları çekti."Bu da nereden çıktı şimdi?" diye sordu. Üçü birden Niall'a baktı. "Niall?" dedi Liam soran gözlerle."Sanırım ben yaptım." dedi Niall masum masum."İyi de kahvaltıda tavuk butlarının ne işi var dostum?" dedi Zayn, Harry masadaki but kâsesiyle mutfağa giderken."Yanlışlıkla oldu çünkü. Bir anda aklıma nefis tavuk butları geldi." dedi karnını ovuşturarak. Hepsi gülmeye başladığında kapı çaldı."Siz bahçeye çıkın. Kapıyı ben açarım. Bu arada Louis neden hala uyanmadı." dedi Harry."Dün eve çok geç geldi. Geldiğinde de kamyon çarpmış gibi bir hali vardı." dedi Liam, Zayn'le birlikte bahçeye çıkarken.Kapıyı açmadan önce Harry derin bir nefes aldı. Kapıyı açtığında karşısında çiçekli elbisesiyle ona bakan Janet 'la göz göze geldi. Janet'ı içeri davet ettikten sonra beraber bahçeye doğru ilerlediler. Herkes masadaki yerini almıştı. Tabi Louis hariç, o hala uyuyordu.Zayn, bahçe kapısından giren ikiliyi görünce yanlarına geldi ve Janet'a bakarak "Selam ben Zayn." dedi yüzündeki çekici gülümsemeyle."Bende Janet." dedi ve o da sevimli gülüşüyle."Gelmene sevindim. Janet." dedi Zayn, Janet'ın ismini vurgulayarak.Harry ise bir Zayn'e bir de Janet'a bakıyordu. "Hadi artık masaya geçelim ben çok acıktım." dedi Harry, Janet'a fark ettirmeden Zayn'e kızgın bakışlar gönderiyordu."Diğer ev arkadaşın gelmeyecek mi?" diye sordu Liam."O uyuyor. Buzdolabının üzerine not bıraktım. Büyük ihtimalle uyanınca gelir." diye cevap verirken masadaki dört erkeğin arasında tek kız olmanın garipliğini yaşıyordu."Siz beş kişi değil miydiniz?" diye sordu Janet."Evet, beş kişiyiz ama Louis hala uyuyor." diye cevap verdi Niall meyve suyunu kafasına dikerken. Arada kısa bir sessizlik oldu. Masadaki herkes kapının zil sesiyle irkilmişti."Samantha gelmiş olmalı." dedi Janet mutlulukla. İçeriden Louis seslendi."Ben bakarım. Sarah gelmiştir." dedi merdivenlerden koşarak inerken.Samantha, her şeyden habersiz kapıda beklerken Louis aniden kapıyı açtı. İkisi de şaşkınlıktan ne diyeceklerini bilmiyordu. Samantha o an onu hatırlamıyormuş gibi davranmaya karar verdi. Böylece aralarında hiçbir şey olmamış gibi olacaktı."Merhaba! Arkadaşım Janet burada mı acaba?" diye sordu.Louis neye uğradığını şaşırmışçasına Samantha'ya bakıyordu. Dün gece öpüştüklerini nasıl hatırlamazdı."Bilmiyorum." dedi Louis eliyle içeriyi göstererek.Samantha içeri girdi. Louis kapıyı kapatırken o da evin içini inceliyordu."Dün gece tanışma fırsatımız olmamıştı. Ben Louis." dedi Louis Samantha'ya dönerek. Aslında asıl amacı gerçekten dün geceyi hatırlayıp hatırlamadığıydı. "Dün gece mi?" diye sordu Samantha şaşırmış numarası yapmaya çalışırken."Evet, dün gece seni bardan sonra eve bırakmıştım. Hatırlamıyor musun?" diye sordu Louis. Şaşkınlığını gizleyemiyordu."Üzgünüm hatırlamıyorum. Çok içmiş olmalıyım. Hatırlamasam da dün gece için teşekkürler." dedi Samantha ve ardından ekledi. "Bu arada bende Samantha." dedi.Bahçeye çıktıklarında herkes masadaki yerini almış, bakışlarını bahçe kapısından giren ikiliye odakladı.Janet, onları görünce şaşkınlıktan ağzındaki lokma boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. Harry onun boğulduğunu anlayınca hafifçe sırtını pat patladı.Kısa sürede kendine gelen Janet hızlıca ayağa kalktı ve Samantha'ya dönüp "Onun burada ne işi var? Onu neden getirdin?" diye sordu Louis'i göstererek."Ne! Onu ben getirmedim. O zaten burada yaşıyormuş." dedi Samantha. ***Kahvaltı bittikten sonra Louis ve Samantha hariç herkes salona geçti. Harry, Janet 'la yan yana oturdu ve televizyondaki diziyi meraklı gözlerle izleyen Janet'ı izlemeye başladı. Janet, izlendiğini fark edince "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordu gülümseyerek."Çok güzelsin de o yüzden. Sonsuza kadar sana bakabilirim." dedi Harry gözlerini onunkilere odaklayıp.Janet utangaçlığından bir şey söyleyememişti."Sana evi gezdireyim mi?" diye sordu Harry. Onunla yalnız kalmaya çalışıyordu çünkü onu ilk andan beri ondan çok hoşlanıyordu."Olur." diye cevapladı ve ayağa kalktı Janet.Onlar yukarıya çıkarken Samantha'da bulaşık günü Louis'de olduğu için ona yardım ediyordu. İkisi de hiç konuşmuyordu. Sanki dillerini yutmuşlardı. Louis uzun zamandır ilk defa bu kadar sessizdi Çünkü ne diyeceğini bilmiyordu. Fakat yine de sessizliği bozan kişi Louis oldu."Janet ile ne zamandan beri beraber yaşıyorsunuz?" diye sordu. Bu sıkıcı sessizlikten rahatız oluştu."İki senedir." diye cevapladı Samantha, Louis'e hiç bakmadan. Bakmıyordu çünkü korkuyordu. Onun ışıldayan mavi gözlerinde kaybolmaktan, gülüşü karşısında kendini kaybetmekten, muhteşem dudaklarına karşı koyamamaktan ve baş döndürücü kokusunun aklını başından almasından korkuyordu.Louis tabağı musluğun içine düşürdüğünde Samantha aniden yüzünü önce musluğa oradan da doğrudan onun yüzüne çevirdi. Korkmasına rağmen yine gözlerine engel olamadı. Louis'de ona bakıyordu. O sırada kapı çaldı. Kapıyı Niall açtı. Sarah'yı karşısında görür görmez "Ben geçen gün olanlar için üzgünüm." dedi masum masum."Önemli değil Niall." dedi ve içeri girdi. "Louis nerede?" diye sordu Niall'a. "Mutfakta. Bulaşık yıkıyor." dedi Niall sırıtarak."Yine mi?" dedi Sarah'da sırıtarak. Ardından da salondan geçip çocuklara merhaba dedi. "Yemek yapmayı biliyor musun?" diye sordu Louis, Samantha'ya."Pek sayılmaz. En son yemek yapmaya çalıştığımda hiç iyi şeyler olmadı." dedi Samantha gülerek."Bende." dedi ve Louis'de güldü.Samantha, "Bu yüzden mi bulaşık yıkıyorsun?" diye sorduğunda hala gülüyorlardı."Evet, zekisin." dedi Louis işaret parmağıyla onu göstererek."Bu arada yüzüne köpük bulaşmış." dedi Samantha. Şimdi daha çok gülüyorlardı. Louis Samantha'yla gülerken kendini daha mutlu ve özgür hissediyordu."Hani nerede?" diye sordu Louis elini kendi yüzünde gezdirirken.Samantha eline aldığı peçeteyle Louis'e yaklaştı."İşte tam burada." dedi ve peçeteyi pürüzsüz yanağında gezdirdi. Bu sırada Louis dikkatlice onu izliyordu. Samantha'nın kendisine bu kadar yakın olması onu heyecanlandırdı hatta birazcık da kızarmasına ve kalp atışlarının hızlanmasına neden oldu. Fakat neden böyle olduğunu anlamıyordu. Sonuçta onun bir sevgilisi var ama kendine engel olamıyor, sanki Samantha'ya bağlanıyordu.Samantha'da aynı çelişkiyi yaşıyor. Jake'i seviyor hem de çok fazla ama Louis'e olan duyguları onun kafasını allak bullak ediyor Çünkü onlar bilmese de Louis ve Samantha'nın kaderi birlikte yazıldı.Sarah salondan çıkıp aniden mutfağa girince ikisi de birden uzaklaştılar. Sarah kollarını Louis'in omzuna doladı ve dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi."Günaydın aşkım." dedi Sarah, Samantha'yı görmezden gelerek."Sana da günaydın." dedi Louis'de ona karşılık olarak.Samantha bakışlarını onlar öpüşürken yere odaklamıştı hala da onlara bakmıyordu. Ona bakmak canını acıtıyordu çünkü."Beni onunla tanıştırmayacak mısın?" dedi Sarah Samantha'yı işaret ederek."Bu karşı komşumuz Samantha." dedi Louis. *** Odanın kapısını aralarken "İşte burasıda benim odam." dedi Harry. Janet ile birlikte içeri girdiklerinde odasının biraz dağınık olduğunu yeni hatırlamıştı."Odamın dağınıklığına bakma." dedi Harry sırıtarak."Sorun değil. Zaten bende fazla düzenli sayılmam." "Kızların her zaman düzenli olduğunu sanıyordum." dedi Harry."Evet, ama ben o kızlardan değilim." dedi Janet sırıtarak."Bunu biliyorum. Sen tüm kızlardan çok faklısın." dedi Harry en hoş gülümsemesiyle.Janet'ın yanakları yine kızardığında gözlerini başka tarafa çevirdi. Duvarda asılı resmi görünce "Bu baban mı?" diye sordu küçük yeşil gözlü çocuğun yanındaki adamı göstererek."Evet, babam." diye cevapladı Harry.Bu sırada Janet'ın gözleri dolmaya başladı. Kendi ailesi aklına gelmişti çünkü. Babası ve kendisinin de böyle bir resmi vardı. Balık tutmaya gittikleri gün çekilmişti. "Sorun ne? Neden ağlıyorsun?" dedi Harry endişeyle."Ailemi iki sene önce bir trafik kazasında kaybettim." dedi zorlukla. Hıçkırıkları konuşmasını zorlaştırıyordu."Ben gerçekten çok üzüldüm. Oturup sakinleşmek ister misin?" diye sordu Harry ve Janet'a sarıldı. Janet şimdi kendini birazcık daha iyi hissediyordu sarılmak ona iyi gelmişti."Ağlama. Her şey geçti ben yanındayım." dedi Harry ve Janet'ın yüzünü kendine çevirdi."Hem ben kızların ağlamasına dayanamam." dedi Janet'ın gözyaşlarını silerken."Bazen kendimi öyle yalnız hissediyorum ki. Onları gerçekten çok özledim." dedi Janet ağlamaktan çatlayan sesiyle."Sen yalnız değilsin ki. Samantha var. Ben varım. Biz seni hiç bırakmayacağız." dedi Harry onun saçlarını okşarken."Şimdi toparlanman gerek. Hem ben seni nasıl toparlayacağımı biliyorum." dedi Harry."Nasılmış?" dedi Janet zorlukla gülümserken."Yarın akşam boş musun?" diye sordu Harry çarpık gülümsemesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fate Of Witch (Louis Tomlinson)
Fanfiction"Hayatım boyunca hep seni bekledim sen benim kaderimsin." Birini ilk gördüğünde kaderinin onunkiyle çakışacağını bilebilir misin? İlk görüşte aşık olabilir misin? İşte Samantha'nın hikayesi böyle başladı. Sizce kimi seçecek? Barın birinde karşılaştı...