Yüksek bar masasında oturan Samantha barmenden yedinci tekilasını istiyordu. Barmen onu daha fazla içmemesi için ikna etmeye çalışırken masanın öbür ucunda oturan uzun saçlı adamda gözlerini Samantha'nın üzerinde gezdiriyordu.Mükemmel gözleriyle dans pistini ve insanları izleyen Louis ise viskisinden yudumlanıyordu. O anda içini öyle güçlü ve garip bir his kapladı ki birkaç saniyeliğine gözleri karardı. Daha önce hiç böyle bir his bedenini sarmamıştı. Bunun cadılık soyuyla ilgili olduğunu varsayıp fazla umursamadı. Fakat bu hissin sadece cadı soyuyla ilgisi yoktu aynı zamanda kaderiyle de alakalıydı.Samantha o kadar çok içmişti ki çoktan başı dönmeye başlamıştı. Bu yüzden başını masaya dayadı ve gözlerini kapattı."Selam. Ben James." dedi yabancı adam ama Samantha onu hiç umursamadı ve yedinci tekilasını bir dikişte bitirdi."Senin adın ne güzelim?" diye sordu James pislik gülümsemesiyle."Samantha." dedi yalnızca uzun kumral saçlarını eliyle omzundan arkaya savurduktan sonra."Bir sokak ilerdeki otelde kalıyorum. Sende sıkıldıysan oraya gidebiliriz." dedi."Hiçbir yere gelmiyorum seni ahmak." diye bağırdı ve James'in sağ yanağına sert bir tokat attı. James, önce neye uğradığını şaşırdı sonrada elini yanağına götürdü. O sırada bardaki insanların çoğu ona bakıyordu. Louis'de o insanlar arasındaydı. Samantha'yı o halde görünce içinden bir ses kıza yardım etmesini söylüyordu ama ona neydi ki kızın ve sevgilisinin arasına girmenin doğru olmadığı düşünüyordu."Beni rahat bırak gelmek istemiyorum." diye tekrar bağırdı ve bar masasının üzerinden aldığı bardağı yere fırlattı. James hala gitmemekte ısrar ediyordu. Samantha'nın bileğinden sıkıca tuttu ve kendine yaklaştırdı. Öpmek için kızın yüzüne yaklaştığında Samantha James'in yüzüne tükürdü."Sana beni rahat bırak demiştim. Dokunma bana!" diye bağırdı ve arka kapıdan çıktı. Ağır demir kapı tam kapanmadan James'de onun peşinden dışarı çıktı."Biliyorum sende istiyorsun." dedi James bu kez Samantha'ya yetişmeye çalışırken. Samantha'nın kolundan yaklayıp duvara yasladı."Gelmek istemiyorum dedim ya." diye tekrar bağırdığında "Onu duydun. Defol buradan." Diyen farklı bir ses sokakta yankılandı. Louis sert ve ciddi bakışlarını adama dikmişti. "Sen kimsin? Bu onunla benim aramda." dedi James Louis'i omuzlarından iterek. Bu sırada Samantha'da baş dönmesi yüzünden yere çömelmişti."Kim olduğum önemli değil. Önemli olan neler yapabileceğim." dedi Louis ve James'in yüzüne hiç beklemediği bir anda yumruğunu geçirdi. Hafif sarhoş olmasından dolayı kendini zor toparlamıştı. James yumruğunu ona doğru savurdu fakat isabet ettiremedi. Louis de bu fırsatı kullanarak tekrar yumruğunu geçirdi. James yumruğun ve Louis'in olay büyümesin diye yaptığı bayıltma büyüsünün etkisiyle yere serilmişti. James, yere serilince Louis Samantha'ya döndü. "Sen iyi misin?" diye sordu."Evet." dedi Samantha sessizce."Buradan gitsek iyi olur. Seni evine bırakmamı ister misin?" diye sordu.Hiç tereddüt etmeden evet anlamında başını salladı Samantha. Ona güvenmişti ama nedenini bilmiyordu. Yalnızca güveniyordu işte.Samantha yerden kalkmaya çalışırken "Yardım etmemi ister misin? Çok sarhoşsun." dedi Louis elini ona uzatırken."Gerek yok. Kendim kalkabilirim." dedi ve sendeleyerek zorlada olsa yerden kalktı. Dengesini kaybettiğinde Louis, ani refleksle onu belinden yakaladı. Louis'in elinin değmesiyle Samantha'nın gözleri karardı ve gözünün önünde bir anda görüntüler belirdi.Az önce konuştuğu çocuğu gördü. Sokakta Samantha'yla birlikte el ele yürüyorlardı. Burayı daha önce hiç görmediğine emindi. Gerçi yanındaki çocuğu da tanımıyordu. Peki, görüntüler neyin nesiydi? Görüntüler sanki bir anıymış gibi gözünün önünden geçmeye başladı.Samantha, yüzünü ona döndürdü ve parmaklarını onun yüzünde gezdirip gözlerinin içine baktı. Sanki bir film izliyormuş gibi izliyordu görüntüleri."Hayatım boyunca hep seni bekledim. Sen benim kaderimsin." dedi Louis dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirdi. Kısa süre sonra Samantha yavaşça dudaklarını geri çekti ve "Seni seviyorum Louis." diye fısıldadı."Bende seni seviyorum." diye karşılık verdi Louis'de. Görüntüler kesildiğinde Samantha aniden gözlerini açtı, yine barın arkasındaydılar ama anlamıyordu daha az önce sokaktaydılar. Bunun nasıl mümkün olabileceğini düşünürken Louis'in ince sesiyle irkildi."Bir şey mi oldu?" diye sordu Louis bu kez. Sesinde endişe vardı."Hayır, iyiyim ve kendim yürüyebilirim." dedi ve Louis'in elini kibarca belinden çekti.Az önceki görüntülerden sonra kafası çok karışmıştı. Samantha ondan uzak durmaya çalışıyordu ama bu konuda hayli zorlanıyordu. Onun mavi gözleri ve o bakışlarıyla içi titriyordu. Louis'de onu çeken bir şey vardı ve bu onu kendinden geçirmeye yetiyordu. Louis arabayı kullanırken Samantha'da dikkatle onu izliyordu. Louis'de Samantha'yla aynı duyguları paylaşıyordu. Onu ilk gördüğü anda ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı. "Evim burası." dedi Samantha biraz ilerideki evini göstererek. Buraya kadar evini tarif edebilmesi hayret vericiydi. Oysaki aklı başında hiç değildi ne yaptığını bilmeden hareket ediyordu. Beklide sabah uyandığında tüm olanları unutacaktı.Louis etrafına dikkatlice baktığında burayı tanıdığını fark etti, Çünkü o da burada oturuyordu."Burada oturduğuna emin misin?" diye sordu Louis emin olmak için."Tabi ki eminim." dedi Samantha.Evin önünde durduklarında Samantha arabadan inmeye çalıştı fakat kapıyı bir türlü açamıyordu. Louis, arabadan inip kapıyı açtı ve çıkmasına yardım etti. Birlikte kapının önüne doğru yürüdüler. Verandaya geldiklerinde Samantha kapıyı çaldı ve Louis'e döndü. Karşılıklı bakıştıktan sonra kendine daha fazla engel olamadı ve gözleri dudakları ve yüzü arasında gidip gelirken Louis'e daha da yaklaştı. Louis'in gözleri de kızın dudaklarına kaydı. Hiçbir şeyi mantıklı düşünemiyorlardı sadece duygularını serbest bıraktılar. Louis'in aklında şuan sadece ona bakan mavi gözlerin sahibi vardı. Onun pembe dudaklarına daha fazla karşı koyamayacağını anladığında, Samantha dudaklarını onunkilerle buluşturmuştu bile. Louis, ellerini onun çenesinde ve saçlarında gezdirirken Samantha'nın elleri de onu ensesinden kendine çekiyordu. İkisi de sanki başka dünyada gibi hissediyordu. Louis, hiç kimseyi bu kadar istekli öpmemişti Sarah'yı bile.Kapının açılmasıyla ikisi de dudaklarını hemen geri çekti. Janet şaşkınlıkla bir Samantha'ya bir de Louis'e bakıyordu. "Artık gitmeliyim. İyi geceler." dedi Louis, Samantha'ya gülümseyerek. Samantha dudağını ısırıp yalnızca ona el salladı.İçeri girdiklerinde Samantha esneyerek "Ben uyumaya gidiyorum." dedi."Bekle. Bana bu gece olanları anlatmadan hiç bit yere gidemezsin." dedi Janet."Tamam anlatıyorum. Barda adamın biri bana asıldı. O çocukta adamı dövüp beni eve bıraktı." dedi umursamaz tavrıyla."Bu kadar mı yani? Az önce o çocukla kapıda öpüşüyordun." dedi Janet kaşlarını havaya kaldırıp."Onu neden öptüğümü bende bilmiyorum. İçimden bir ses yapmamı söyledi ve bende yaptım." dedi omuz silkerek."Bu mu yani? İstedin ve yaptın. Bu duruma Jake ne diyecek? Sarhoş olmanı bile istemiyor biliyorsun. Hele bara gittiğini bir öğrense senden anında ayrılır. Ailemizin ölümünden sonra barlarda nasıl dağıldığını ikimizde biliyoruz ve seni kurtaran kişide Jake'di." dedi sinirden volta atmaya başlamıştı."Öğrenmeyecek. Zaten bu bir daha olmayacak. O çocuğu bir daha görmeyeceğim. Neyse ben artık yatmaya gidiyorum. Devamını yarın sabah konuşuruz." dedi ve merdivenlere yöneldi. Kapı zilinin rahatsız edici sesiyle uyanan Janet, koşarak aşağıya inerken sabahın bu saatinde gelen kişinin kim olduğunu merak ediyordu. Kapının önüne geldiğinde hemen kapıyı açtı. Gelen Jake'di.İşte bu gerçekten çok kötü olmuştu. Jake, ona Samantha'yı sorduğunda ne diyeceğini bile bilmiyordu. Janet kötü bir yalancıydı, yalan söylemeyi oldum olası beceremezdi."Beni içeri davet etmeyecek misin?" diye sordu Jake tereddütle.Janet bir an afalladıktan sonra kapıyı Jake'in girebilmesi için açtı."Samantha nerede? Uyuyor mu?" diye sordu içeri girer girmez."Evet uyuyor. Zaten uyanık olsa bile seninle konuşmak istemez." dedi en soğuk ses tonuyla."Onu görmem gerek.""Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Dünkü kavga yüzünden onu çok kırdın. Bu yüzden gitsen iyi olur." dedi sakin olmaya çalışarak. Aynı zamanda da gitmesi için dua ediyordu."Amacım şuan onu kırmak değil geri kazanmak." dedi Jake merdivenlere doğru yürürken. Janet, merdivenlere çıkmasına izin vermeyip kolundan yakaladı onu ve "Olmaz Jake. Lütfen git. Samantha seni görmek istemeyecektir." diye bağırdı."Kahretsin Janet! Senin amacın ne? Onu görmem gerek dedim sana!" diye bağırdı ve elini sinirden altın sarısı saçlarına daldırdı.Merdivenlerden gelen ayak sesleriyle ikisi de gözlerini merdivene çevirdi. "Ne oluyor burada?" diye sordu Samantha başının ağrıyan tarafını tutarak."Kendimi affettirmek için geldim. Seninle konuşmadan da hiçbir yere gitmiyorum." diye ısrar etti Jake."O seninle konuşmayacak ama." diye çıkıştı Janet."Tamam Jan. Ben iyiyim sorun yok." dedi Janet'a bakarak ve ardından bu kez Jake'e bakarak lafını tamamladı. "Madem konuşmak istiyorsun yukarı gel o zaman." Jake, Janet'a ukala bir bakış attı ve Samantha'nın arkasından merdivenlerden yukarı çıktı. Janet ise o ukala bakışa karşılık olarak yalnızca gözlerini devirdi.Uzun koridorda ilerlerken Jake kendini Samantha'ya nasıl affettireceğini düşünüp duruyordu."Önce seni dinlemeliydim. Özür dilerim." dedi Jake ama Samantha onu duymazlıktan geldi ve yürümeye devam etti. Jake, aniden Samantha'yı kolundan yakaladı ve kendine çevirdi. Samantha onun yüzüne bakmıyordu."Yüzüme bak." dedi ve Samantha'nın çenesinden tutup zorla kendine baktırdı. "Aptallık ettim tamam mı? Ben dünyadaki en aptal insanım. Sana güvenmem gerekiyordu." dedi ve yüzünü Samantha'nın yüzüne yakınlaştırdı. Yüzlerinin arasında çok kısa bir mesafe vardı. Samantha'nın ciddi suratı yerini içten gülümsemesine bıraktığında"Evet, sen bir aptalsın ama benim aptalımsın." dedi. Gülümsemesi suratına yayılmıştı.Jake kocaman bir kahkaha attıktan sonra Samantha onu boynundan tutarak kendine çekti ve dudaklarını tutkuyla öpmeye başladı. Öpücükler iyice sertleşmeye başladığında Jake'in yardımıyla bacaklarını onun beline doladı. Dudaklarını ayırmadan Samantha'nın odasına ilerlediler. Jake'in ellerinden biri onun belinde dolaşırken diğer eli de kapıyı açmaya çalışıyordu. Samantha'nın Jake'in boynuna doladığı kolları birbirlerine daha çok yaklaşmalarını sağlıyor, Jake'in kendinden geçmesine neden oluyordu.Bu her şeyin kontrolden çıkmasına neden olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/14491542-288-k992380.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fate Of Witch (Louis Tomlinson)
Fanfiction"Hayatım boyunca hep seni bekledim sen benim kaderimsin." Birini ilk gördüğünde kaderinin onunkiyle çakışacağını bilebilir misin? İlk görüşte aşık olabilir misin? İşte Samantha'nın hikayesi böyle başladı. Sizce kimi seçecek? Barın birinde karşılaştı...