Çok uzun zamandır yazmadığım için, gelen mesajlardan yorumlardan vs vs ilgilenmediğim içinde çok özür dilerim. Elatha'yı ve ŞKK'yi düzenleyip her ikisinede yb ekleyeceğim. Söz.
"Cantet..." diye mırıldandım, kendi etrafımda hafifçe dönüp üzerimdeki beyaz tülden elbisenin eteğini havalandırırken. "Sence nasıl görünüyorum?"
Siyah gözleri, okumakta olduğu kitabın sayfalarından ayrılıp bana döndü. "Çok güzel olmuşsun."
Yüzümün kızardığını hissetsemde kafamı çevirmek yerine ellerimi belime koyup, kaşlarımı çattım. "Zaten hep böyle söylüyorsun."
"Çünkü hep güzelsin." diyerek tamamladı cümlemi. Şimdi yanaklarım daha bir al al olmuştu, bunu karşımdaki boy aynasına baktığımda görebiliyordum. Açıkça görebildiğim bir başka şey ise güzel falan olmadığım gerçeğiydi. Düz kahverengi saçlarım, pırasayı andırıyordu. Güzel olan biri varsa o da Cantet'ti, tüm soğukluğuna karşılık asaleti ve kusursuza yakın yüz hatları vardı. İlk bakışta içinde kaybolunan simsiyah gözlerinden bahsetmiyorum bile. Ben, onun güzelliğiyle kıyaslanamazdım bile. Yine de Cantet beni seviyordu, aradan geçen onca zamana rağmen. Sahi... Elatha'da intihar ettiğimiz günden beri, ne kadar zaman geçmişti ki? Bana yıllar geçmiş gibi geliyordu, sanırım birkaç ay falan olmuştu. Sarayda zaman çabuk geçiyordu, sürekli Cantet ile birlikteydim ve keyfimde yerindeydi. Her istediğim oluyordu, elbiseler, ayakkabılar, her akşam kurulan kraliyet sofraları... Fakat böyle düşününce haftalardır saraydan dışarı hiç çıkmadığım izlenimini veriyordu. En fazla saray bahçesine çıkıp bir tur atıyordum, onda da Cantet her seferinde benimle geliyordu. Hatta bazen... Bazen Cantet'in özellikle saraydan ayrılmama engel olmaya çalıştığını düşünüyordum, beni burada tutmaya çalışıyor gibi görünüyordu.
Elbisemin eteğinin çekiştirildiğini hissettiğimde arkama dönüp Turan ile göz göze geldim. "Sakın yapma! Bu elbise daha yeni." diye çıkıştım ruhsal rehberim olan kanatlı kurda. Elbiselerimi parçalamasından bıkmıştım, hele ki ayakkabılarımdaki diş izleri... Turan havlama benzeri bir ses çıkararak yere çöktü ve yattı. Belli ki canı sıkılmıştı. Yerde birkaç tur yuvarlandıktan sonra kalktı, kanatlarını silkeledi ve açık olan camdan dışarıya uçtu. O saraydan dilediği gibi çıkıp geziyordu ve istediğinde dilediği gibi uçabiliyordu, Cantet'in bana öğrettiği uçma teknikleri sayesinde. Ama ben uçamıyordum, daha doğrusu ne zaman denemeye kalksam biraz yükseliyor, bir iki kanat çırpışın ardından dengeni kaybedip yere çakılıyordum. Cantet, boynuzlarımın ve kuyruğumun dengemi bozduğunu söylüyordu.
Aklıma gelen soruyla yüzümü buruşturdum. "Cantet, bu elbiseyi törende giymem için yaptırdın değil mi?"
Beni onaylarcasına başını salladı, bir yandan da kitabın sayfalarını çeviriyor, cümlelerde göz gezdiriyordu. Devam ettim "Tören nerede yapılacak?"
"Halk meydanında." diyerek yanıtladı, arkasındanda ekledi. "Neden sordun?"
"H-hiç..." diye mırıldandım. "Ben sadece, uzun zamandır sarayın dışına hiç çıkamadığımı fark ettim de."
Bir anlık sessizliğin ardından Cantet'in okuduğu kitabı sertçe kapatması üzerine irkilim. Belki de sormamalıydım.
"Yanında ben olacağım, yani sorun olmayacak." dedi duygusuz bir ses tonuyla. Sonra başka bir şey söylemeden odadan çıkıp gitti. Moralini mi bozmuştum? Sinirlenmiş olabilir miydi? Dahası, nasıl bir sorun çıkabileceğini düşünüyordu ki? Ben... Arun'u aylardır görmemiştim.
***
Tören sabahı, Cantet ile beraber uyuduğumuz bir geceyi geride bırakarak huzurla uyandım. Günler öncesinden ayarladığımız beyaz elbiseyi özenle giydim ve saçlarımı yapmaya başladım. Bu sırada Cantet uyumaya devam ediyordu, kanatları dolayısıyla yüz üstü yatmıştı ve kaslı sırtı kristal kanatları dolayısıyla gerilmişti. Buna rağmen küçük bir çocuğu andıracak şekilde masumca uyuyordu. Muhtemelen onu kaldırması bana kalacaktı, saraydaki hizmetliler Cantet'i uyandırmaya dahi cesaret edemiyorlardı. Çoğu ondan korkuyor gibiydi. Zaten, halk meydanına gidişimizde hiç beklediğim gibi olmamıştı. Etrafımızda onlarca asker ve özel bir arabayla gitmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELATHA II ZAMAN
FantasíaBu kitap, Elatha'nın devamı ve ikinci kitabıdır. Bir karganın kanadından düşen tüydü o; Kafesten çıkmak için çırpınan bir kuş. Yarı siyah yarı beyaz... (Kitap herhangi bir şekilde kopya değildir ve kopyalanamaz...