Karşımda gördüğüm kişiyle irkilmiştim. Bana aşkın olmadığını inandıran kişi şimdi karşımdaydı. Elimi çektim ve kapıya doğru koşmaya başladım. Bu mekanı bilmiyordum onun için nereye gittiğimide bilmiyordum. Önüme merdivenler çıktı, aşağıya doğru indim.
"Derin bekle."
Sesi duymamla hızımı arttırdım. Ama bana yetişti ve kolumu tutup çevirdi.
"Ne var, ne ?" Bağırarak söylemiştim bunu. Her şey içimde birikmişti ve her şeyi bağırarak içimden atabilirmişim gibi geliyordu.
"Konuşmamız lazım."
"Ne konuşacağız beni nasıl kendine aşık edip sonrada iddiayı nasıl kazandığını mı?"
"Sen... Sen bunu nerden biliyorsun?"
"Partide duydum, senden ayrılma nedenimde buydu eğer bunu merak ediyorsan."
Derin bir nefesten sonra konuşmaya devam ettim.
"Ben seni gerçekten sevmiştim."
"Bende seni sevdim Derin."
"Yalana gerek yok Alperen, oyun bitti."
Bunu söylerken nefesim daralmaya başlamıştı.
"Yalan değil sevmeye çalıştım en azından..."
"Ben seni gerçekten sevdim Alperen ama sen aşktan nefret ettirdin." Yutkundum ağlamaya başlamıştım ama devam ettim.
"Sevmek senin sandığın gibi bir şey değil."
Ağlamam artmaya başlamıştı ve başım dönüyordu aldığım nefesler yetmiyordu çünkü panik atağım başlamıştı.
"Git burdan Alperen, hayatımdan da çık git."
"İyi değilsin Derin."
"Bunca zaman umrunda değildim şimdi de olmayayım."
Artık ayakta durmakta zorlanırken tanıdık bir sesle arkamı döndüm.
"Kızı duydun defol burdan!"
"Gitmessem nolacak ?"
Tam düşecekken ismini hala bilmediğim çocuk arkamdan tuttu.
"Git artık Alperen."
Sesimi ben bile zor duymuştum. Başımın dönmesi artınca gözlerim kapandı. Birkaç saniye sonra bilincim yerine geldi ama gözlerim hala kapalıydı. Biri beni kucağına aldı. Kim olduğunu anlamak için gözlerimi açtım. Ve gene o büyüleyici yeşil gözlerle karşılaştım. Beni arabaya bindirdi sonra dışarıda biriyle konuşup arabaya bindi. Terlemeye başlamıştım ve başımın dönmesi gittikçe arttı sonra her yer karardı.
...
Uyandığımda aynı odadaydım. Başımda ıslaklık ve soğukluk vardı. Elimi başıma koyduğumda havlu olduğunu anladım. Başımdaki havluyu çekip odadan çıktım. Evi öğrendiğim için direk salona doğru yürüdüm. Televizyon ışığı geliyordu salondan. İçeri girdim sessizce. Yağız koltukta uyuya kalmış hatta yeni uyumuş olmalı. Gözleri şişti ve göz altları mordu. Yanına gittim üstünü örtmek için. Üstünü örterken uyandı Asım'ı sayıklayarak.
"Derin?" Hızla ayağa kalkarak endişeli bir şekilde söylemişti.
"Buradayım, sakin ol."
"İyi misin?"
"İyiyim. Dün gece için teşekkür ederim."
"Borcun iki oldu."
Tek kaşımı kaldırmıştım. İlk başta ne söylediğini anlamamıştım sonra ilk tanıştığımız gün beni okula bırakırken söyledikleri aklıma geldi.
"Dur bir dakika sen o gün partinin olacağını biliyordun demi ."
"Zekisin. Karnım acıktı benim kahvaltı hazırla bana ufaklık."
"Sen hazırla ben misafirim."
"Kız olan sensin senin hazırlaman lazım benim değil."
Kapıdan çıkıp mutfağa gittim. Bildiğim tek şey sucuklu yumurtaydı onuda bildiğimden emin değildim. Buzdolabın kapağını açtım. Yumurta ve sucuk aradım ama bulamadım.
"Yumurta ve sucuk yok marketten söyler misin ?"
Bağırdım ama duymadı. Mutfaktan çıkıp içeriye gittim.
"Yumurta ve sucuk yok söyler misin?"
"Niye alıp gelir misin demedin?"
"Rahatını bozup markete gidecek birine benzemiyorsun."
"İyi tahmin ufaklık."
"Ufaklık demeyi keser misin ?"
"Hayır."
"Neden?"
"Birilerini gıcık tek hoşuma gidiyor."
"Çok konuşmada siparişi söyle."diyerek telefonu uzattım.
Birkaç dakika sonra kapı çalmıştı. İkimizde birbirimize baktık. Onun açmayacağını anladığım için ben gidip açtım. Kapıda bizimle yaşıt sayılan kirli sakallı biri vardı.
"Yağız Bey'in siparişi."diyerek poşeti uzattı.
Yandaki masadan parayı alıp uzattım.
"Teşekkürler."diyerek kapıyı kapattım.
Adını öğrenmiştim artık. Poşetle beraber mutfağa geçtim. Tavayı ararken Yağıza bağırdım.
"Buraya gelip yardım et bana, çabuk!"
"Niye bağrıyosun?"
"Tava nerde ?"
"Hmm... Bilmiyorum."
"Pardon? Kendi evinin mutfağında tavanın nerde olduğunu bilmiyor musun?"
"Mutfağa hiç girmiyorum yemekleri hep dışardan söylerim. Tava var mı onuda bilmiyorum."
Ben dolapları açıp tava var mı diye bakarken o orda dikiliyordu başımı kaldırdım.
"Ne duruyorsun tavayı ara."
5 dakika sonra tavayı bulmuştuk. Ocağa tavayı koydum ama ocağı yakmayı beceremedim. Yağız güldü.
"Evde kaldın sen."
Ocağı yaktı ve üstüne yağ koydu. Bende o ara sucukları hazırlamıştım. Yumurtayı kırmayı beceremdim. Yağız elimden yumurtayı alıp kırdı.
"Kesinlikle evde kaldın."
"Mutfağa girmiyorsun ama yumurta kırmayı becerebiliyorsun ?"
"Yetenek diyelim güzelim."
"Ukala."
...
Kahvaltımızı yaptıktan sonra okul maçı geldi aklıma.
"Sen maça geç kalmıyor musun ?"
"Hazırlanda çıkalım."
...
Gene beni kapıda bekliyordu.
"Bu kadınlar niye 2 saatte hazırlanıyor anlamıyorum."
Hiçbir şey demeden kapıdan çıktım, o da arkamdan geldi. Arabaya bindik.
"Sana bir şey sorabilir miyim ?"
"Sor."
"Benim kaldığım odada niye cam kırığı var ?"
"Birinin resmi kırıldı."
"Kırıldı mı kırdın mı ?"
"Fazla merak iyi değil ufaklık."
Spor salonuna yaklaşmıştık. Arabayı park edecek bir yer aradı. Bir yer bulunca park etti. Arabadan indiğimde Bade ve partideki çocuk bize doğru geliyorlardı. Ne ara tanışıp yakın olmuşlardı ? Bade sıkıca sarıldı bana.
"Derin, canım iyi misin ? Dün Yağız Görkem'i arayıp anneni aramamı ve bizde kalacağını söylememi istedi. Panik atak geçirmişsin Yağız da evine götürmüş."
"İyim canım da Görkem kim ?"
Partideki kumral çocuk elini uzatarak;
"Ben Görkem tanıştığımıza memnun oldum."
Bende gelimi uzattım.
"Bende memnun oldum."
Görkem Yağız'a döndü.
"Maçı alıyoruz demi kardeşim?"
"Tabikide bu maç bizim."
Anladığım kadarıyla Yağız ve Görkem çok yakın arkadaştılar hata arkadaştan öteydiler. Yağız'ın tek arkadaşıydı ya da arkadaşı vardı ama sadece Görkem'e güveniyordu. Salondan içeri girdik. Yağız ve Görkem soyunma odasına gittiler bizde yukarıya oturma yerlerine geçtik. Bizim takım sahaya girdi birkaç dakika sonrada diğer takım geldi. Hava atışıyla maç başladı.
...
Maç berabere bitmişti. Çok gergin bir ortam vardı sahada. Yağıza Arda birbirlerini dövücekmiş gibi bakıyordular. Bade'yi kolundan çekip aşağa indik. Biz çıkarken takımlarda soyunma odasına gitmiştiler. Bizde dışarıya çıkıp Arda'nın arabasının önünde beklemeye başladık. Kapıdan ilk Arda ve Çağrı çıktı onların arkasından da Yağız ve Görkem çıktı. Arda vücudunu arabaya yasladı ve Yağız'ın arkasından bağırdı.
"Diğer maç bizim bunu kafana kazı Öztürk."
Yağız Arda'ya döndü.
"Yenilmeye hazırsanız biz her zaman buradayız Güven." Diyerek arabaya bindi.
Bizde arabaya bindik. Bade bizde kalacaktı bugün onun için Arda ilk bizi bırakacaktı. Kimse konuşmazken sessizliği ben bozdum.
"Arda sen Yağız'ı nerden tanıyorsun?" Bade koluma vurmuştu.
"Basketbol maçlarından. Her sene berabere kalırız. Düşman olduk o okula artık."
Bana sen nerden tanıyorsun diye sorucağını anladığım an bizim eve geldiğimizi anladım Arda arabayı durdurunca direk indik konuşmasına izin vermeden.
"Yarın okulda görüşürüz."
Eve girdiğimizde annelerin yanına uğradık. Karnımız tok olduğu için annemlerin yanından çıkıp direk odama çıktık. Annem Bade'nin bize geleceğini bildiğinden Bade'nin de yatağını hazırlamış. Yatağa oturup konuşmaya başladık.
"Görkem'le aranızda bir şey mi var ?"
"Şu anlık yok ama olacak."
"Yani ona aşık oldun öyle mi ?"
"Evet, çocuk o kadar tatlı ki."
Saat ikiye kadar konuştuk, sohbet ettik. Saat ikiye gelince yattık.
...
"Derin kalk ya, kızım kış uykusuna mı yattın ?"
"Of git başımdan Bade."
"Saat 7:50, Derin kalk."
"Okula geç kaldık. Niye uyandır mıyorsun ?"
"Ben iki saattir kimi uyandırmakla uğraşıyorum acaba."
Banyoya koştum hemen elimi yüzümü yıkadım, ben çıkınca Bade girdi. Bade çıkana kadar okul kıyafetlerimi giydim, Bade çıkınca o da giyindi. Hemen aşağıya indik. Annemlerin çoktan işe gitmişlerdi. Kahvaltı etmeden çıktım. Hava çok güzeldi bugün.
"Ya Derin bugün dışarıda kahvaltı edelim zaten birinci derse geç kaldık ikinci dersede girmeyelim boşver."
"Tamam hadi şu yol üstündeki kafeye oturalım."
...
Geldiğimiz kafe küçük, sıcak ve sadece öğrencilerin takıldığı türden bir kafeydi. Oraya oturup kahvaltı ettik.
...
Üçüncü derse yetişmiştik. Ders çok sıkıcıydı her zamanki gibi. Teneffüs olunca kantine indik. Arda ve Çağrı'da kantinin en sağındaki masaya oturmuştular. Artık o masa bizim olmuştu bizden başkası oturmazdı. Hepimize kahve alıp yanlarına gittik. Oturup konuşurken yanımıza Alperen geldi. Alpere'nin gözü ve kaşı patlamıştı. Parti günü Yağız'ın kafa attığı an aklıma geldi.
"Parti günü için özür dilerim ve ondan öncesi içinde ama Yağız'a söyle bu yaptıkları yanına kalmayacak." Diyerek gitti.
Arda bana dönüp;
"Yağız Alpere'ni niye dövdü ve bunu niye sana söylüyor ?"
Ben ne diyeceğimi düşünürken Bade araya girdi.
"Parti günü Alperen Derin'i sıkıştırmış ve Derin panik atak geçirmiş. Yağız'da Derin'i benim yanıma getirdi."
"Neyse ne bir daha onla konuştuğunuzu ve görüştüğünüzü duymayacağım."
Bizi cevap vermekten kurtaran anons yapıldı.
"Herkes konferans salonunda toplanacaktır."
Ayağa kalkıp konferans salonuna gittik. Herkes toplanınca müdür geldi ve konuşmaya başladı.
"Evet çocuklar dünkü maç için tebrikler berabere kalsakta finalde olacağız. Ama buraya toplanmanızın sebebi bu değil. Asıl konu Atakan Lisesi tadilat nedeniyle 1 hafta bizim okulumuza gelecektir."
Müdürün konuşması bitince kapıdan birkaç Atakan Lisesi öğrencileri içeri girdi. Ve ben gene o yeşil gözlerle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Hayat
TeenfikceAşktan yara almış bir kız, geçmişi saklı bir erkek karşılaşırlarsa ve kız erkeğe aşık olursa. Kızlarla oynayan bir erkekten gerçek aşkı beklemek doğru mu ? Önlerine hep engeller çıkar ve kavuşamazlarsa. "Aşk bütün engelleri aşmaz mı Yağız ?" "Kitapl...