one

136 24 11
                                    

Yağmur damlaları hızlı bir şekilde cama vuruyor ve çıkardığı sesler bir ninniyi anımsatıyordu. Oturduğu yatakta biraz daha yayılarak yüzünü pencereye doğru döndü, etrafta neredeyse hiçbir şey görünmüyordu.

Hızla yataktan kalkarak pencereyi açtı, yağan yağmurun sesini duymak için başını biraz öne doğru kaldırdı. Tam o sırada duyduğu ses gözlerinin hızla açılmasına ve ürpermesine neden olmuştu.

''Hey!'' Başını hızla sokağın girişine doğru çevirdi, ama karanlıktan pek bir şey gördüğü söylenemezdi.

''Calum?'' Adım sesleri boş sokakta yankılanırken, Calum hala gelen kişinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. En sonunda adım sesleri durduğunda ve gelen kişi Calum'ın görüş açısına girdiğinde farkına vardı, Michael'dı.

Calum dikkat kesildi, Michael'ın soluk soluğa olduğunu az çok anlayabiliyordu. Calum dudaklarından dökülen hiçbir kelimenin farkında değil gibiydi, ''Burada ne işin var?''

Michael kaşlarını çattı, Calum'ın onu suçluyor gibi konuşmasına nedensizce üzülmüştü, "Ne demek istiyorsun?'' diye sordu. Calum kendine gelebilmek için hızla başını iki yana sallarken konuştu, ''Demek istediğim bu saatte benim evimin bulunduğu sokakta ne işin olabilir ki?''

Michael'ın hafif kıkırdaması kulaklarını doldurduğunda bir süre ne yapacağını bilemeden öylece durdu. ''Beni odana davet etmeye ne dersin?''

Michael'ın söylediği cümlenin her bir kelimesi kulaklarında yankılanırken sertçe yutkundu, aklına kirli düşüncelerin dolmasına engel olamıyordu. Sonuçta her gün odasına mavi saçlı bir tanrıyı almıyordu, gözlerini kapadı ve sakinleşmeyi bekledi.

''Pekala, oraya geliyorum.'' Calum şaşkınca gözlerini açtı ve hızla pencereden aşağıya doğru baktı, Michael çoktan balkonun demirlerine tutunmuş yukarı çıkmaya çalışıyordu. Calum hızla arkasını döndü ve odasına bir bakış attı, hızlı adımlarla kapıya yönelerek kilidi çevirdi daha sonra sakinleşmeye çalışarak yatağına oturdu.

Kısa bir süre sonra Michael pencerenin kenarında oturuyor ve Calum'a bakıyordu, Calum ne demesi gerektiğini bilemedi, mantıken şuan odasına bir erkek atmıştı.

"Odan güzelmiş." Michael ıslanmış mavi saçlarını karıştırırken sırıtarak söylemişti, bu Calum'ın derin bir nefes almasına neden oldu.

"Teşekkürler." Geçiştirmek için kullandığı bu sözcük bulundukları ortamı daha çok germekten başka bir işe yaramamış gibi görünüyordu. Michael parmaklarıyla ritim tutturmuş dikkatlice Calum'ı inceliyor, Calum ise utangaç bir şekilde başını öne doğru eğmiş ahşap zemine bakıyordu.

Dakikalar dakikaları kovalarken Michael sessizlikten rahatsız olmuş gibiydi. Sırtını dayadığı duvardan doğrularak açık pencereyi kapadı, daha sonra Calum'a döndü. "Yatağın yumuşak mı?" Calum hızla Michael'a döndüğünde dudaklarından bir inilti döküldü. "Boynunu falan mı kırmaya çalışıyorsun?" dedi Michael kıkırtılarının eşliğinde. Calum sadece yüzünü buruşturdu ve tek eliyle boynuna masaj yapmaya başladı.

Michael derin bir nefes aldı ve adımlarını Calum'a doğru yönlendirdi. "Arkanı dön." Calum bakışlarını Michael'a yönlendirerek sordu, "Efendim?" Michael homurdanarak cevap verdi, "Arkanı dön, sana yardım edeceğim."

Calum arkasını döndü, Michael Calum'ın arkasına oturduğunda ikiside derin nefesler alıp veriyordu. Michael yavaşça elini Calum'ın tişörtüne doğru yaklaştırdı, parmakları hızla tişörtü kavrarken Calum'ın üstünden çıkardı ve bir kenara doğru fırlattı.

Hızlı kalp atışları kulaklarında uğulduyordu, titreyen ellerini Calum'ın tenine yaklaştırdı ve dokundu. Parmakları yavaşça Calum'ın teninde dolaşıyor ve keşfetmek ister gibi her bir noktasına dokunuyordu. Bir anda duyduğu boğuk ses ellerini geri çekmesine neden oldu, "Ellerin çok soğuk." dedi Calum, inlemişti ve bu utanmasına neden olmuştu.

Michael kendine gelmekte güçlük çekiyordu, parmaklarını yeniden Calum'ın esmer teniyle buluşturdu, soluduğu soluk havayı boynuna doğru üfledi, bu Calum'ı ürpertti. Her bir dokunuşu Calum'ın iç çekmesine neden oluyordu, Michael'da Calum'dan pek farklı durumda değildi.

Michael oyalanmadan Calum'ın boynuna doğru yöneldi, sonunda parmakları doğru noktayı buldu ve oraya nazikçe masaj yapmaya başladı. Calum inlememek için dudaklarını ısırıyor Michael ise utangaç bir şekilde parmaklarını Calum'ın vücudunda dolaştırmaya devam ediyordu.

Kısa bir süre sonra Michael'ın parmakları Calum'ın tenini terk ettiğinde Calum derin bir nefes aldı. Arkasını dönüp teşekkür edecekken boynunda hissettiği ıslaklık sertçe yutkunmasına neden oldu, Michael'ın dudakları onun boynunda duruyordu. Calum kendine gelene kadar Michael çoktan ayaklanmış ve yerdeki gri tişörtü Calum'a atmıştı. "Önemli değil." dedi Michael gülümseyerek, Calum derin bir nefes almaya çalıştı. "Gitmen gerekiyor." dedi tişörtü hızla üstüne geçirmeye çalışırken, Michael başıyla onayladı.

Kısa bir süre sonra Michael pencereyi açmış ve ayaklarını aşağı sallandırmıştı. "Bekle." Calum dışarıdaki yağmuru gördüğünde hızla askılığa yöneldi ve kendi yağmurluğunu Michael'a doğru fırlattı. Michael yağmurluğu yakalamaya çalışırken aşağı düştüğünde, bu Calum'ın sessiz bir çığlık atmasına neden oldu. Hızla pencereye doğru koşarak başını öne doğru uzattı, "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Michael'ın kıkırdaması kulaklarını doldurdu, "Hiç bu kadar iyi olmamıştım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

november rain • malumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin