Derin bir nefes aldım ve on sekizinci yaşımın verdiği ümitle adımlarımı hızlandırdım. Elimde bavulum nereye gideceğime karar vermeden yürüyordum. Bir sokaktan başka bir sokağa giriyor bazense o sokaktan çıkıp geriye dönüyordum. Karşıma çıkan ilk banka oturdum, bavulumu da yanıma koydum. Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp hafifçe çektim. Düşünmeye başladım nereye gidebilirdim. Bir zamanlar ailemle yaşadığım yere gidemezdim. Yetimhaneden daha bu gün yeni çıkmıştım. Elimi bavuluma attım ve sıkışan fermuarı zorlukla açtım. En üste koyduğum kahverengi defteri açtım. Bu defterde eskiye dair her bilgim vardı. Yetimhaneden ayrılmadan önce bunu da vermişlerdi elime. Yavaşça sindire sindire bilgileri okumaya başladım.
Adı/Soyadı: Nehir AYVAZ
Yetimhaneye Geldiği Tarih: 05.02.2015
Yetimhaneye Geliş Sebebi: Anne ve babanın ölümü. Nehir Ayvaz'ın diğer aile bireylerinin kişiye bakmakla yükümlendirilmek istememesi.
Aile Bireyleri: Mehmet AYVAZ(dede), Beril AYVAZ(babaanne),Sevgi GÜREL(anneanne),Ayça AYVAZ(hala)
Yetimhaneden Çıkış Tarihi: 24.03.2016
Diğer sayfalarda resimlerim, benle ilgili anılar mevcuttu. Hava kararmaya başladığından aile bireylerimden olan 4 kişiden birine karar verip ulaşmam gerekiyordu. Anneannemi en başta eledim kafamda çünkü kendisi huzur evinde yaşıyordu. Dedem beni küçüklüğümden beri görmezden gelse de, babaannem beni bir başka seviyordu. Halam, benim için tek ideal kişi o aslında ama kendisi yurtdışında. Ama halamı aramamda fayda var. Kendisi eşinden bir yıl önce boşandı şuan İstanbul'da olsa en azından bir süreliğine onunla kalabilirdim. Sonrasın da huzur evine gider anneannemden eskiden kalan evin anahtarını alır orada idare ederdim işte.
Karar verdiğim gibi hemen defterin sayfalarını çevirdim. Herhangi bir telefon numarası yoktu. Bavulu karıştırıp içinden küçük beyaz bir poşet çıkardım. Poşetin içinde saatlerim, takılarım, cüzdanım ve telefonum gibi kişisel eşyalarım vardı. Telefonumu çıkardım ve rehbere girdim. İnsanları daha çok lakaplarıyla rehbere kaydeden bir kişiliğim vardı. En sonunda halamı rehberde buldum. Kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım ve arama tuşuna basıp telefonumu kulağıma getirdim. Telefon üçüncü çalışta açıldı.
''Alo. Kiminle görüşüyorum acaba?''
''Mm... Şey ben Nehir.''
''Nehir! İnanmıyorum neredesin sen? Sana bir türlü ulaşamadım. Yetimhanedeki görevliler kimseyle konuşmak istemediğini söyleyip durdular. Seni ziyarete bile gelmiştim. Ah sesini bile özlemişim.''
''Şey hala ben bu gün yetimhaneden çıktım ve nerede olduğumu tam olarak bilmiyorum.''
''Anladım. Etrafta tabela gibi herhangi bir şey görüyor musun?''
''Bir butik var burada. Hilal Butik.''
''Tamam, canım sakın bir yere kıpırdama ben en kısa zamanda orada olacağım.''
''Peki. Bekliyorum.''
Bu kadar kolay olacağını beklemiyordum. Halamın sesinden ne kadar endişeli olduğunu anlayabiliyordum. Halamın çocuğu olmuyordu. Bir sürü tedaviye rağmen rahminde problem olduğu için bir bebek olsa bile kısa sürede ölüyordu. Halamda beni kızı olarak görüyordu. Los Angeles'a gitmeden önce sık sık beni ziyaret etmeye özen gösteriyordu. Sonrasında ise onu sadece annemle babamın cenazesin de görmüştüm. Dedem sürekli ''Onlar niye öldü?'', ''Evde sen vardın biliyorsun da saklıyorsun değil mi?'' gibi sorular soruyordu. Bu yüzden orada fazla kalamamıştım ve halamı da en fazla yarım saat kadar görebilmiştim. Sonrası yetimhane, ardı arkası kesilmeyen kâbuslar, düzenli doktor kontrolü ve uyku ilaçlarından ibaretti. Yirmi dakika ya da yarım saat kadar süreyle önümde bir araba durdu. Halam ağladığı belli olan gözleriyle arabadan iner inmez yanıma koştu. Karşımda durmuş sadece gözlerime bakıyordu. Elini yavaşça saçlarıma uzattı. Dokunmaktan korkar gibi bir hali vardı. Yavaşça dolan gözlerinden ufak bir damla yaş süzüldü. Daha fazla dayanamayıp hıçkırarak beni kendine çekti ve sarıldı. O kadar sıkı sarılıyordu ki nefes almakta zorluk çekiyordum. Bende onunkinin aksine daha yumuşak bir şekilde ona sarıldım. Kulağıma ''Ona çok benziyorsun Nehir. Babana çok benziyorsun.'' diye fısıldadı.
Babam... Önce annemi sonra kendini tek bir kurşunla bu dünyadan soyutlayan babam. Sessizce gittiler bu dünyadan. Sanki her şey bir oyunmuşcasına arkalarında sırlarla dolu bir sürü kapı bırakıp gittiler. Arkasında ''Seni hiç bırakmayacağım Nehir'im. En azından sen ayaklarının üstünde duran güçlü bir kız olana kadar seni bırakmayacağım.'' diyerek beni bırakan babam. Neredesin baba? Hani bırakmayacaktın. Madem bıraktın annemi niye aldın baba? Korkuyorum ve beni bu acı dolu sır yumağının üzerine atıp gittiniz. Yumaklar boğazıma dolanıyor baba. Boğuluyorum. Yanınıza gelmek istiyorum. Ama bu lanet olasıca yumaklar sadece nefesimi kısıtlıyor, öldürmüyor acı çektiriyor baba. Ben karanlıktan korktuğum gibi bu karanlık dolu sırlardan da korkuyorum baba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen FictionKalbimde ruhumda farkında. Her şeye rağmen hikayem bitmemişti aslında. Gözlerimi kapayıp bu kez titrek olmamasına özen göstererek nefes aldım. Yaşadıklarım sadece bir kabustu. Bende bu kabustan kurtulmayı azda olsa başarmıştım aslında. Geriye sadece...