''Yeni evine hoş geldin Nehir'' dedi halam parıldayan gözleriyle.
''Hala arabada da söylediğim gibi geçici bir süreliğine seninle kalacağım'' dedim. Koyu yeşil gözlerini kısıp bir süre yüzüme baktı ve derin bir nefes aldı.
''Nehir anlıyorum seni on sekiz yaşına girdin ve yalnız kalmak istemen doğal. Fakat daha yetimhaneden yeni çıktın bu konuyu düşünmek için kendine biraz daha zaman ayırmalısın bence. Ayrıca yalnız kalmanı istemiyorum ve halan olarak benim yanımda durmanı istiyorum.''
''Neden şimdi hala? Benimle yaşaman için yetimhaneden mi çıkmam gerekiyordu yani?''
''Seni istemediğimi mi düşündün Nehir? Velayetini üzerime almak için çok uğraştım fakat o zamanlar sağlık problemim vardı psikoloğa gidiyordum, uyku ilaçları alıyordum. Bu yüzden sana bakmamın doğru olmayacağını düşündüler.'' Bir şey diyemedim ne diyebilirdim ki.
''Neyse odana çıkıp biraz dinlenmek ister misin?''
''Evet. İyi olur.'' Kalkıp valizimi aldım ve halamın adımlarını takip etmeye başladım. Ahşap basamaklardan çıkarken duvardaki tablolara bakıyordum. Tuhaf ve karışıktı. Ressam ne çizeceğini bilememiş gözlerini kapayıp beynindeki düşünceleri dalgalar halinde yansıtmıştı sanki resme. Merdivenin son basamağına gelince uzun bir koridordan geçtik sağda bir kapı ve koridorun sonunda ortada bir kapı vardı. Halam ortadaki beyaz kapının kulpunu çevirip yavaşça açtı. Kenara çekilip içeriye girmemi bekledi.
''İşte odan burası. İstersen yarın gidip sana uygun mobilya ve yatak alabiliriz. Burada kalmak açısından düşüncelerin karışık olabilir ama şuan için en doğru karar yanımda kalman Nehir.''
''Oda çok güzel ve ferah hala. Yani yeni eşyalara gerek yok benim için uygun.'' Onunla kalmaya henüz karar vermediğim için bu konu hakkında söylediklerine cevap vermemiştim.
''Peki. Bir ihtiyacın olursa seslen. İyi geceler.''
''İyi geceler.''
Halam kapıyı kapatıp çıktıktan sonra odayı incelemeye başladım. Bembeyaz duvarları vardı. Pudra renginde rahat olduğu belli olan çift kişilik bir yatak vardı. Yatağın başlığının üzerinde büyük bir resim vardı. Resimde bir bebek ve bebeğin elinde de bir buket papatya vardı. Her ne kadar bu resmi daha önceden görmesem de resimdeki bebeği tanıyordum. Bendim. Yatağın iki yanında komodinler vardı. Odanın sağında büyük bir dolap vardı. Güzel bir odaydı ama benlik değil. Bu oda beyazlar içinde eski beni anlatıyordu. Oysa ben siyahtım.
Ailemin ölümünden sorumlu olan kişileri bulup onları ölümden beter edecektim. Babamın annemi neden öldürdüğünü anlamıyordum bir türlü. Silahtaki parmak izleri ortaya çıkmadan önce eve birinin girip öldürdüğünü ve silahı babamın eline bıraktığını düşünüyordum ama parmak izleri babamındı. Peki, bahçede ki kamera neden o gün bozulmuştu? Annemle babam ölmeden 45 dakika önce çalışıyordu o kamera. Bu işte birilerini parmağı olduğu kesindi. Olayı sadece buraya kadar düşünebiliyordum. Gerisi yoktu. Bu işi çözmek zaman istiyordu. Hatta uzun bir zaman istiyordu.
Daha fazlasını düşünmeyip bavuldan pijamalarımı çıkardım. Tıpkı halam gibi bende uyku ilacı kullanıyordum ama sık sık değil. Bu gün ihtiyacım vardı uyku ilacına. Uyuyamayacağımı biliyordum. Alışkın olmadığım bir yerde asla uyuyamazdım. Bu yüzden uyku ilacımdan bir tane aldım ve komodinin üzerinde ki sürahiden bir bardak su boşalttım. İlacımı içtikten sonra yatağa girdim ve gözlerimi kapadım. Uyumam lazımdı. Derin bir uykuya ihtiyacım vardı.
***
Kahvaltı masasında yemek yerken tek bir kelime etmemiştik. Masada sadece çatal, bıçak sesleri vardı. Sonunda halam dayanamayıp konuşmak için bir atağa geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Teen FictionKalbimde ruhumda farkında. Her şeye rağmen hikayem bitmemişti aslında. Gözlerimi kapayıp bu kez titrek olmamasına özen göstererek nefes aldım. Yaşadıklarım sadece bir kabustu. Bende bu kabustan kurtulmayı azda olsa başarmıştım aslında. Geriye sadece...