Bazen susarsın. Bu suskunluğun farklıdır. Aklına geçmişte yaşanan bir olay gelir. Dilin dönmez, dudakların kurur. Bazen boş bir duvara gözlerin takılır ve onu düşünürsün. Gözlerin görür o duvarda ki en küçük ayrıntıları ama beynin algılamaz. Anılarda boğulursun. Gülümsemesi aklına gelir ve dudaklarını buruk bir gülümseme kaplar.
Kısılmış sesimle söylene söylene okulun merdivenlerinden çıkıyordum. Evde Jessie'ye o kadar çok yüksek frekansta bağırmıştım ki sesim kısılmıştı. Bir de yine el hareketi almıştım. Kasılmış bedenim sert bir bedene çarpmasıyla daha da kasıldı.
"Önüne baksana sen." Sesim kısık çıktığı için bir trevastinin sesine çok benziyordu. Ki bu beni bile korkutmuştu. Karşımda ki kıvırcık saçlı tatlı çocuğun irkilerek bir adım geri gitmesinden onun da şaşırdığı belli oluyordu.
"Tanrım. İçinden Hulk çıktı." Kıvırcığın kendi kendine söylediği cümle beni daha da sinirlendirirken belimi hafif eğip ellerimi bir yırtıcının pençeleri gibi kıvırıp ona doğru bir adım attım ve tüm sinirimi ona göstermeyi umdum.
"O Hulk'un gerçekten çıkmasını mı istiyorsun." Kısık sesim ve saldırıya geçecek bir kaplan gibi duran bedenim Hulk'u oluşturacak kadar kararlı duruyordu.
"Hayır." Kıvırcık kekeleyerek konuşup arkasına dönerek hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Ben ise onun gibi yakışıklı bir çocuğu korkutup kaçırdığım için kendime kızmaya başlamıştım.
İkince dersin zili çaldığında boğazım hâla yumuşamamış ve sesim hâla kısık çıkıyordu. Kantine gidip bir şeyler içmek ve boğazımı yumuşatmak için sınıftan çıktım.
"Hey Daisy. Bu sensin." Yan masadan gelen tanıdık sesi çıkartmaya çalışıyordum elimde ki çay bardağını bırakıp başımı çevirdim. Bir hafta önce markette gördüğüm sarışın bana kocaman gülümsüyor ve masalarında ki boş sandalyeyi işaret ediyordu. Kalktım ve elime çayımı alarak onların masasına oturdum. Beş kişinin arasında ki Niall'dan sonra gözüme takılan kıvırcık bende gülme isteği uyandırıyordu.
"Daisy bak bu Liam." Saçları kısa olan kahverengi saçlı sıcacık gözlere sahip çocuk bana elini uzattı ve memnun olduğunu söyledi. Bende memnundum o beni bırakıp gittiğinde benimle görüşmek istemediğini söyleyip kapıyı tuzlu yaşlarla ıslanmış yüzüme kapatana kadar.
"Bu Harry." Kıvırcık elini uzatıp kızarmış yanaklarında ki gamzeleri belli edecek şekilde gülümsedi. Bana sürtük diye bağırken de yanakları kızarmıştı. Gözleri, burnu, yüzünün heryeri kızarıktı. Sinirden öyle kızarmıştı ki. Ona bana neden kızgın olduğunu bile soramıyordum. Ona o gün Niall'ın neden aramalarıma cevap vermediğini sormuştum ve o etrafımızda ki insanları umursamadan son gücüyle bağırıp beni kaldırıma itmişti. Bedenim kaldırımda sürüklenirken bedenimi durdurmak için ellerimi kaldırıma bastırdım. Ama bu bedenimi durdurmamış, aksine daha fazla zarar görmemi sebep olmuştu. Ellerime batan taşları umursayamayacak kadar şaşırmıştım. Harry ise bana tiksinircesine bakıp hızlı adımlarla uzaklaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Regular Love/ Niall Horan
FanfictionNeredesin sevgilim. Bu sensiz geçirdiğim birinci yıl. Bana hiçbirşey sormadan çekip gittiğin gündeyim. Biliyorum bu sadece bir şaka. Neden onlara inandın ki. Bir aldatmacaydı sevgilim. Bilerek yaptılar. Bizi istemediler. Beni istediler, seni istedil...