FİNAL

50 10 3
                                    

Evet arkadaşlar kitab final oluyo yapımda ve yayımda emeği geçen ben kendime çok teşekkür ederim. Bu arada kitabıma yorum yapıp vote veren herkese çok teşekkürler. Başka kitaplarda görüşmek üzere.

*******

Duvara doğru dönerek duvarı tırnakları ile kazımaya başladı. Bunu görünce üstüne atladım. Anneme, "Onu yatağa bağlayalım." dedim. Annem'le kardeşimi yatağa bağladık. Kardeşim, iyice çıldırdı. Bana, "Pis homo, pis homo! Sakın hocayı getirme, sakın! Yoksa seni bec......im!" diyordu. Nerden anlamıştı hocayı?

Babam, sabah erken gitmişti işe. Saat 7:00 gibi ameliyata girecekti. Gitmeden anneme, "Ahmet'i hastaneye getir. Onu psikoloğa gösterelim." demiş. Anneme, "Ben şimdi geliyorum." diye evden çıktım. Bir hoca bulacaktım. Arkadaşımın tavsiyesi ile bir hoca buldum. Ona her şeyi anlattım ve bizim eve getirdim. Beraber merdivenleri cıkarken, hoca dua okumaya basladı.

Annem, bizim geldiğimizi gördüğü için kapıyı açık bırakmıştı. Biz kapıya yanaşınca, kapı birden kapandı. Annem, kapıyı tekrar açtı. Ben, içeri girdim; hoca ise girmedi. Bana bakarak, "Ben, ilk etapta giremem." dedi. "Neden?" diye sordugumda, "Bu ev, hiç hayırlı değil. Size burayı kim ve ne zaman sattı?" "Ne alakası var!" dedim. "Size burayı satan kişinin başına da aynı olaylar gelmişti." "Peki sen nerden biliyorsun?" dedim. "Satan şahıs, çok ucuza sattı." ve hiç bir şey demedi.
Bana, "Beni sana kim önerdi?" dedi. "Arkadaşım Dursun." dedim. "O zaman ara Dursun'u!" "Niye ki?" dedim. "Sen, ara Dursun'u!" Aradım. "Ya Dursun, bugün yanına ugradım ya," "Alo, evet dinliyorum seni..." "Bana bir hoca bul diye." Dursun, birden telefonda gülmeye başladı. Bana, "Sen içtin mi?" diye sordu. "Hayır, ne alakası var! Şimdi dedim ya!" "Arkadaşım, beni geçen sen memleketime ugurlamadın mı?" deyince şok geçirdim yani. "Sen hala gelmedin mi? Evet, o zaman ben kimle konuştum?" derken, "Ooooo, hadi işim var. Bitince ararım." deyip suratıma kapattı telefonu.

"Neler oluyor?" diye düşünürken, hoca hızla kardeşimin bulundugu odaya girdi. Ben, donakalmıştım. "Sen... Sen kimsin o zaman!" diyebilmişim sadece. Hoca girince kardeşim, "Sen, sen! Seni tanıyorum!" diye korkunç bir çığlık attı. Hoca, kardeşime, "Yaradan Rabb'in adına! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Seni zavallı!" dedi ve sureler okumaya başladı.

Ben, hâlâ neler olduğunu çözememiştim. Bu şahıs, kimdi? Sonra kardeşimle konuşmaya başladı. "Bu insanları rahat bırak!" dedi. Kardeşim, "Abi, abi! Çıkar onu odadan!" diye ağlamaya başladı. Ben, hala telefonun şokunu yaşıyordum. Sonra bu şahıs, bana, "Hadi kardeşini sıkı tut!" dedi. Annemi de çağırdı; ama tutmadan önce abdest almamızı istedi. Aldık. Yani annemin bana gösterdiği şekilde. Sonra kardeşimin yanına gittik. Hoca, baş ucunda Kur'an okumaya başladı. Bize, "Hadi, şimdi tutun!" deyince, annemle ben hemen tuttuk. Kardeşim, çığlık atıyordu. Gözleri, siyahla kan kırmızısı şeklinde değişip duruyordu.

Sonra yatağı sallanmaya başladı. Odadaki gardrop kapakları açılıp kapanıyordu. Mutfaktan tabak kırılma sesleri geliyordu. Lambalar açılıp kapanırken, bizim bulundugumuz odadaki lamba ise patladı. Sonra ani bi sessizlik oldu. Kardeşim, bayılmıştı. "Bitti mi?" dedim, hoca olarak getirdiğim şahısa dönerek. "Hayır, burada kaldığınız sürece hiç bitmez." dedi.

"Sizden önce, burda bir aile yaşardı. Çok güzel bir aileydi. Sonra küçük oğullarında paranormal bir durum meydana geldi. Başlangıcında, oğulları gece su içmeye kalkmış. Koridorda yürürken, şu an bulunduğumuz odanın kapısı acılmış. O zaman, bu odayı sadece misafirler için kullanırlarmış. Çocuk, kim açtı diye içeri girdiğinde, kapı birden kapanmış ve çocuğun içerden çığlığı yükselmiş." "Ve sonra?" dedigimde, "Tamam, bu kadar. Sonrası sondu zaten." dedi.

Bana, "Sen, Kur'an bilir misin?" "Hayır!" dedim. "Ya sen teyze?" dedi. Annem, "Biraz..." dedi. Bana dönerek, "Niye öğrenmedin?" dedi. Cevap veremedim. "Hayır ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyor musun?" dedi. "Evet." dedim. "Babanın inancı nasıl?" diye sorunca yine cevap veremedim. Bana, "İşte, sizin zayıf halkanız bu!" dedi. "Burdan üç gün içinde taşının, yoksa ailenizden biri zarar görecek." dedi. "Ne! Taşınmak mı! Babama bunu nasıl kabul ettiririm?" diyince, "Bu, beni ilgilendirmez." dedi. Kapıya doğru yöneldi. Gidiyordu. Sonra bana dış kapıdan bakarak, "Hani su içmeye giden çoçuk vardı ya..." Hiçbir şey diyemedim. Sadece, "Evet?" şeklinde kafamı salladım. "O, bendim." deyip hızla uzaklaştı.Hızlıca ayağa kalktım. Kapıya koştum. Daha sorularım bitmemişti. Ama o çoktan gitmişti.

O gün hoca öyle diyince, annemle, "Artık bu evde kalamayız." diye konuştuk. Kardeşim de kendine gelmişti babamı zor bela ikna ettik. Hem de tam da üçüncü günde. (burda, babamın başına bişey geldi ve şimdi dini bütün bir insan oldu) Ve o evden taşındık.
Aradan üç yıl geçmişti. Birgün, o mahalleye işim düşmüştü. gittiğimde, "Eve de bakayım." dedim. Kocaman bir bahçesi vardı. Ev, üç katlıydı. Babam, orayı bir mütahite vermişti. Yıkılsın, evler yapılsın diye; ama mütahitin yıkım işlerinde hep aksilikler olmuş. İşcilerden biri, aklını kaçırmış, biri de ağır yaralanmıştı. Mütahit de yıkamıyacagını anlayınca, o ev öylece kaderine terk edilmişti.

Bahçe kapısına kilit vurmuşlardı ve "İçeri girmek tehlikeli ve yasaktır!" diye bir tabela asılıydı. Evin bahcesine bakarak geçerken, evin kapısının aralandıgını gördüm. Ev, sanki beni cagırıyordu. Arkama bakmadan dönüp gittim ve bir daha o mahalleye, hatta o evin bir mil yakınına bile yaklaşmadım.

Korku Hikayeleri Ve BilgilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin