2. Bölüm

11 2 0
                                    

Okulumdaki sürtük kesimin burada ne aradığını anlamaya çalışırken Deniz yanıma gelip beni duvar kenarına itti. Kolunu boynuma attı ve saçlarımla yüzümün büyük kısmını kapatarak oynamaya başladı.

"Sana zeki olduğunu söylemiş miydim? "

"Hayır ama zaten aptal olsam mühendislik okumazdım. "

"Hem de İstanbul'un en güzel üniversitesinde..." Burnumu öptü. Çekildiğinde aynadan arkasını izliyordu. Tam yanımızdaki masaya oturmuşlardı.

"Eğer rahat edemeyeceksen başka bir yere gidebiliriz. "

"Çıkarken beni görecekler, daha beter adım çıkar. Bu sefer bir de Kaçak koyarlar sıfatımın başına. "

Geçen yıl olanlardan sonra boyumun ölçüsünü almıştım. Sınıfın en tatlı kızını sırf biriyle çıkıyor diye rezil etmişlerdi. Oturduğum yerden Tuğçe'nin fönlü siyah saçlarını görebiliyordum. Bir taraflarını yara yara gülen üç kız ilgi çekmeye çalışıyordu.

"Sen de haklısın. Nerede kaldı bu pizza? Öleceğim açlıktan. " tatlı homrtularına eşlik eden kıkırtılarımla o da gülmüştü.

"Getirirler şimdi. Sabret. " sözümün ardından bir garsonun pizzayı masaya koyması bir oldu.

"Deniz Bey mi? Beş dakikadır arkada bağırdık duymadınız, pizzanız hazır. Afiyet olsun! "

Giden garsonla bir dilim aldım. Cidden acıkmıştım. Aynı şekilde o da gömüldüğünde susup doyana kadar sadece yedik. Ara sıra çeteyi kontrol ediyordum. Adımın çıkmasını umursamazdım ama okulun ailemi çağırması demek tüm özgürlüğümün elimden alınması demekti.

"Hesabı çoktan ödedim. Haydi kalkalım. "

"Nasıl kalkalım? Anlarlar ben olduğumu. Bir de bu kadar sarıldıktan sonra... Düşünmek bile istemiyorum. "

"Ben onu düşündüm. " diyerek garsonu çağırdı, cebine biraz para sıkıştırıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Garson onaylayıp yanımızdan ayrıldığında "haydi hazırlan! " dedi. Montumu giyip çantamı aldım. Az evvel yanımızdan ayrılan garson elinde bir bardak kolayla bize doğru gelirken birden ayağı takılır gibi oldu ve bütün kola Merve'nin üzerine döküldü. Sarı saçlarını düzeltmeye çalışırken Deniz beni elimden tutmuş dışarı sürüklüyordu. Dışarı çıktığımızda ikimiz de kahkahalara boğulduk. Aynı anda ciyaklayıp, suratlarını aynı şekle sokmaları üçünün de aynı mal olduklarını gösterirdi. Çantamı alıp kolunu uzattı. Koluna girerek yürümeye başladım. Ailem işimin sekizde bittiğini bildiği, trafikle en erken dokuzda evde olabileceğimi bir gün onlarla yolculuk ederek kanıtladığım için artık alışmışlardı. Sinemada ilgi çekici bir film afişi önünde dikildik.

Imkansızın imkansızlığını kanıtlayan diyarlardan..

Afişdeki bu bir cümle çok hoşuma gitmişti.

"Bu filme gidelim mi? " Denize dönüp sorduğumda suratı dümdüz oldu.

"Bugün içimden ne geçerse okuyorsun. " diye söylendi. Biletleri alıp seansı gelmiş filme girdik.

Iki buçuk saat boyunca bir dakika bile sıkılmadan filmi izledik. Yapay organlarla çalışan bir robot tasarlıyorlardı. Robot olmasına rağmen felaket yakışıklı bir robottu. Resmen yaşıyordu ve hayatı inanılmaz güzeldi. Aşık oldu. Uğruna şiirler yazdığı kız yağmurda ıslanmasın diye arabasıyla onu evine bırakmak istedi ve unuttuğu şemsiyesi eceli oldu. Hüngür hüngür ağlarken aşkın gerçekten insanı aptallaştırdığını hissettim. Ben de aynısını Deniz için yapardım. Bu ironik film şu ana kadar izlediğim en güzel yapıttı. Deniz refleks olarak elimi tutarken gizlice düşen bir damla yaşı hızlıca sildi. Kafamı omzuna yaslarken ona sarıldım. Film robota aşık kızın yakarışlarıyla bitmişti. Elimdeki biletten bu şaheserin ismine baktım. Adı Bir Rüya Için Ağıt'tı. Açılan ışıklarla doğruldum. Gözlerimi alışmasını bekleyerek kıstım. "Çok güzel bir filmdi değil mi? " Deniz gözlerimden akan yaşları silmeye çalışıyordu.

Görünenin ÖtesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin