Beni yazmaya motive eden ve her yazdığım bölümü itinayla okuyan tatlı okurum Nisa'ya :)
Multimedya: Susan Moon Ve Albert Swich 15 Yaşında
Tarih: 20 Kasım 1970 Cuma Günü
Mekan: Sellary Sarayı
"Şşşt! Sessiz ol Albert! Burada olduğumuzu kimse bilmemeli!" Beyaz ve parlak parmağını dudaklarıma getirdi. Parmağını dudağımdan çektim ve elini avucuma alıp okşadım.
"Susan, sana bir şey itiraf edeceğim." Bakışlarımı yere indirerek vereceği cevabı bekledim.
"Söyle Albert. Ama mırıltıyla söyle olur mu?" Elini avucumdan çekerek yanağıma getirdi. Öyle narin ve yumuşak elleri vardı ki, yanağımı okşamasına doyamıyordum. Günden güne renk değiştiren gözlerine bakarak:
"İlk tanışmamız..Yani senin ilk kez beni büyülediğin zaman." Meraklı gözlerle devamını bekliyordu.
"Eee ne olmuş yani?" Gülümseyişiyle kalbimi durduran bir sızı başlıyordu. Yutkunarak:
"İşte o zamanlar senin bir çatlak olduğunu düşünmüştüm." kahkaha atarak:
"Biliyorum Albert, beynini okumuştum." onun ağzını kapatarak konuşmaya devam ettim.
"Sessiz ol yoksa yakalanacağız! "
"Tamam sen devam et."
"İşte sen her düşündüğüm şeyi okuyabiliyordun ya ama bir şey hariç. Sana, beynimin o derinliği kapalıymış, sen söylemiştin. İşte ben rüyalarımda bir yaratık görüyordum. Her defasında beni uçuruma götürüp uçurumdan aşağıya itiyordu. Ama sen gelip uçarak beni kurtarıyordun. Yani ben vampir güçlerimi kullanamasam da seni izleyebiliyordum. Ama asıl beni korkutan kabuslarımla şuanki zamanın uyuşması. Yani o yaratık geleceğe dair her şeyi izletti. " Susan, söylediklerim üzerine uzun bir süre derinliklere dalarak düşündü. Daha sonra endişeyle bana bakarak:
"Peki o vampirin adı neydi?"
"Vampir olduğundan emin değilim ama adı M harfi ile başlıyordu. Imm şeydi adı. Bi dakika hatırlayayım." Hatırlamak için kendi beynimin derinliklerine indim. Vampir güçlerimi daha yeni şeni kullanmaya başlamıştım bu yüzden acemiydim. Kendi beynim yerine Susan'ın beynine inerek düşüncelerinde boğulmaya başladım.
"Lanet...Vampirler Konseyi...Albert...Swichland...Meçkey...Meçkey..Meçkey...Lanet..Meçkey..." devamlı Meçkey sözcüğünü tekrar ediyordu.
"Evet adı Meçkeydi ama sen nereden biliyorsun Susan?" Bir anda bulunduğumuz bodrum katın lambası patlamıştı. Vampir olmama rağmen benim bile tüylerim diken diken olmuştu. Yavaşça bir el başımı kaldırdı. Baktığım yere Susan'da baktı. Duvara kanla 'Meçkey Lanettir' yazılmıştı. Beynimi yine o aynı acıyı veren hissizlik kaplamıştı. Beynimde fısıltılar birleşip çorba olmuştu. Acıyla kıvranarak başımı tuttum.
"Meçkey...Meçkey...Meçkeeeeyyyyyyyyy!" durmadan içimdeki güç bana bunu söyletiyordu. Çatı katının küçük penceresinden dışarıya baktığımda ise Güneş sanki yok olmuştu. Bulutlar olması gerekenden hızlı ilerliyordu. Gün ışığı gitmiş yerini zifiri karanlık kaplamıştı. -Güneş ışığı bize etki etmiyordu. Çünkü Vampir Konseyinin emri ile türümüzü korumamız gerekiyordu. Her 200 yılda bir düzenlenen konseyde yeni kanunlar açıklanıyordu. Önceden ise gün ışınlarından kaçıyorduk. Şimdi ise karanlıktan...Konseyin hazırladığı sihirli içecekle insan özelliklerini taşıyorduk. İnsandan farkımız yoktu. Cildimiz ise karanlıkta parlamıyor tam tersi kararıyordu. Buda sihirli içeceğin lanetiydi.-
Ani bir güçle kapı açıldı ve içeriye müstakbel annem ve babam girdi. Karanlık gözlerindeki büyü beni sessizliğe itmişti. Susan o hissizlikten kurtularak babasının yanına koştu. Acıdan kısık gözlerimle uyanık kalmaya çalışıyordum. Susan babasına bir şeyler söyleyerek uzaklaştı. Müstakbel babam Jack Sell ağzından giderek büyüyen sözcüklerle beni kurtarmaya çalışıyordu, yada ben öyle görmüştüm.
"Somo lostes ace komoyase gide laylosema yukebu bame yukebu bame yukebu bayı." Müstakbel annem Perry Sell ise na eşlik etmeye başladı. Seslerinin birleşimi beynimdeki acıyı daha da dayanılmaz yapmıştı. Beynim giderek bana baskı yapıyordu. Bir ölümsüz olarak öldüğümü hissediyordum.
"Yukebu bame yukebu bame yukebu bame..."
Yazarın Ağzından..
Kararan gökyüzü ile aynı renkteydi gözleri. Acıyla kıvranan bedeni ölü bir ölümlünün cesedine benziyordu. Sessizlik ise ona en acı veren şeydi....
.......
"Albert uyan!" Gözlerimi açtığımda baş ucumda ağlamaktan kızaran gözleri ile Susan'ı görmüştüm.
"Albert!! Baba Albert gözlerini açtı." endişeyle yanıma koşan annem ve babama baktım. Kutsal Derry adına anneme ne olmuştu böyle! -Kutsal Derry, vampir çağının gelmiş geçmiş en kurnaz ve zeki başvampiriydi. Rivayete göre kurtların gazabına uğrayan vampirlerin türü azalmış. Ama Derry onları tekrar diriltmiş-
"Biricik oğlum Albert, nasılsın?" Annem küçük elleriyle saçlarımı okşuyordu. Babam ise derin bir sessizlik içerisindeydi.
"İyiyim ama anlatın neydi o?!" içimde duyduğum öfkeyle ayağa kalktım. Babam ve Bay Sell birbirlerine bakarak, söyleyecekleri şeyleri beyinlerinden aktarıyorlardı. Ben istemeden konuştukları beynimde sıralanıyordu.
"Baba neymiş o rivayet? babam sessizce bakışlarını yere indirdi. Bay Sell ise:
"Rivayet şöyle. Yanarak öldürülen Meçkey, bir kız vampirle erkek vampirin çocuğu olarak tekrar beden bulacak. Bütün belirtiler sizi gösteriyor. Eğer istediği olmazsa kutsal vampir kitabında yazdığına göre vampirler insanlarla evlenip kurt doğuracaklar. Meçkey laneti bu."
"Meçkey! Peki ama ya bana olanlar?"
"Onlarda rivayetin bir parçasıydı. Kız ve erkek vampir birbirlerine açılacaklar. Göz göze geldiklerinde ise Meçkey laneti başlayacak."
Susan ile birbirimize bakarak:
"Meçkey laneti mi?"
..
Umarım beğenmişsinizdir :) Yazdığım her satırda aklıma başka kurgular geliyor :) Bakalım ortaya nasıl birşey çıkacak :)
Eğer beğendiyseniz vote+yorum yaparak hikayeme destek olun. :) Ve mutlaka kütüphanenize eklemeyi unutmayın. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meçkey -Bir Vampir Hikayesi
Vampire'Susan sıcak yatağına girip sabırla annesinin gelip ona masal anlatmasını bekliyordu. Konuşmayı öğrendiğinden beri Susan için olmazsa olmazı olmuştu masallar. Annesi uzun, kabarık bir elbise içinde ona yaklaşıyordu. Susan annesinden bir kez daha et...