2

722 152 26
                                    

İlk dersin matematik olması sınıf için iyi değildi. Hocayla göz göze gelen kişiler hocanın soru sormasından korkarak, hocanın dediğini tekrarlıyorlardı. Daha fazla dayanmadıklarını belli eden yüz ifadeleriyle elini başına koymuş tahtayı seyrediyorlardı. Sınıfta derin bir sessizlik oluşmuştu.

Berkay kafasını sıradan kaldırıp uykulu gözleriyle etrafını aldırış etmeden sesli bir şekilde

" Yaz tatiline kaç dakika kaldı?" Demişti.
Zavallım yanlış sorusunu yanlış yerde kullanmıştı. Hocanın bakışlarını fark ettiğinde. Yutkundu.

" Hocam siz mi geldiniz"

"Berkay Özkan, ders içi davranışlarınız hiç hoşuma gitmiyor."

" Ders mi işliyorduk?" Uykulu bir şekilde kendini tutamadığı soruları sorarak her sorusunda daha da batıyordu.

Hoca kendine hakim olmaya çalışarak Berkay'ı aldırış etmeden tahtaya sorular yazıyordu.

Berkay kafasını sıraya koyarak yarım kaldığı uykusuna devam etti.

Ben matematik dersini seviyordum açıkcası, soruları da yapabiliyordum tek sorunum, cevapları nasıl bulduğum du. Bir şeyleri yapmak açıklamaktan daha kolaydı benim için ...

Okul zilinin çalmasıyla sınıfta kıpırdanma oldu. Zilin sesini özlemişim.

Sınıfta en çok sıra arkadaşım Seren ile iyi anlaşıyordum.

Sıramdan kalkıp Seren'e baktım. Seren uykulu gözlerle kalorifere doğru gitti...

Peşinden bende gittim. Yanımıza sınıfımızın enerji dolu kızı Hande geldi. Sınıfta çalan Koray Avcının şarkısına eşlik ediyordu, Hande iyi bir kızdı, konuşkan, cana yakın, her şarkıya atlayan, pek fazla etrafını takmayan kişiliği vardı, yani eğlenceliydi.

Bizim ellerimizden tuttuğu gibi koridora çekiştirdi. Mızmızlanmamıza rağmen bizi tınlamadı. Koridora çıktığımızda sınıftan gelen Koray avcının şarkısına eşlik ediyordu hâla , Seren diğer sınıfta ki arkadaşının yanına gitmişti. Bizim sınıf koridorun sonunda olduğu için şanslıydık.

Hande, diğer sınıftakileri gördüğünde sarılıyordu bahane bulup bana da sarılıyordu. Elinden kurtulmak kolay değildi. Hande'den kaçarak merdivenlerden aşağı indim. Peşimden geldiğini biliyordum. Bu bahaneyle kantine gittim.

Kantin çok kalabalık olduğunu gördüğümde ister istemez yüzümü buruşturdum. Benim ani duruşumla Hande'nin bana çarpması bir oldu.

Birbirimize şaşkın bakışlarımızı attıktan sonra gülmeye başladık bu kızın enerjisi bana da geçmiş gibiydi sanki, biz kantinin kapısının çaprazında merdivenlerin hemen yanında konuşup, gülüşürken kantin kapısından sabah gördüğüm12. sınıfların grubu çıkmıştı . İster istemez duraksamıştım. Hande'ye fark ettirmemeye çalışıyordum. Eğer fark ederse yanlış anlayabilirdi.

Gruba çaktırmadan göz gezdirmeye çalıştım. Aralarında 1-2 tane 11. sınıf öğrencileri de vardı. Bazı gözlerle karşılaşınca, bakmayı bırakıp Hande'yi dinlemeye çalıştım. Dediklerini pek fazla algılayamasam dahi onaylıyor arada da gülüyordum.
Grubun merdivenlerden yukarı çıkacağını anladığım da, hafif kenara çekildim. Aralarından birinin omzu bana çarpmasıyla burnuma dolan değişik kokusu, kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu. Koku rahatsız edici değil aksine hoşdu. Kimin çarptığını anlamasam dahi yanlışlıkla çarpmış olasılığı ile fazla önemsememiştim, aklıma direk o çoçuk gelmişti.

Hande bu olay karşısında karşımda pişkin pişkin sırıttığını fark ettim...
Hande'ye ters ters bakıp hiç birşey yokmuş gibi kantine ittim. Kantindeki sıra azalmıştı. Sıraya girmeyi sevmediğimi bildiği için, ikimiz için de çikalata ve su almıştı. Zilin sesini duymamıza rağmen açele etmiyorduk, sanki daha süre varmış gibi.

Okul iki binanın birleşmesi ile oluştuğundan sanki çok kat varmış gibi hissettiriyordu, binanın biri 4 katlı diğer bina ise 5 katlıydı içerden yapılan okul merdivenleri binaları kusursuz birleştiriyordu.

Her koridorda olduğu gibi bizim koridorda da nöbetçi öğrenci vardı, nöbetçi ögrenci bizim sınıftan Burak dı. Burak da konuşkan, cana yakın biriydi, boyu cok uzun, balık etli, açık yeşil renkte gözleri vardı. Burak da şarkı söylemeyi seviyordu Hande'ye karşı sesi gayet güzeldi. Hande'yle huyları az çok benzese dahi anlaşamıyor arada atışıyorlardı. Koridorda kimse yoktu herkes sınıfına çoktan girmişti. Burak elimdeki çikolatayı gördüğünde hızlı bir şekilde elimden aldı. Gıcıklık yapmak hoşuna gidiyordu onun elinden çikolatayı almaya çalışsam dahi boyu çok uzun olduğu için alamıyordum.

Hocanın seslenmesiyle sınıfa girmem bir oldu.

Hoca sınıfa girdiğinde peşinden Burak'da gelmişti, elinde çikolata yoktu. Sıramın arkasına oturduğunu duyabiliyordum. Saçımı düzeltip arkama yaslandığımda kuçağıma çikolatayı bıraktı benim çikolatam değildi ama bu çikolatayı da çok seviyordum. Kulağıma eğilip
"Umarım seversin -"

Arkama yavaşca dönüp hafif gülümsedim. Konuşmasına devam etti.

"-çünkü benim yemem gerekiyoo"

Bunu sırıtarak söylemişti. İtiraz etmek içimden gelmiyordu açıkçası...

Arkadaşlar uzun istediğiniz için bu bölümü daha uzun yazmaya çalıştım...

Eleştirilere açığım. İstediğinizi diyebilirsiniz.

O kadar uğraştım yorumlarınızı ve Vote lerinizi bekliyorum

Umarım beğenmişsinizdir... :) :)

Yeni bölümü soranlar var. Elbette yeni bölüm yazacağım...

VAZGECMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin