Bir kaç saat süren araştırmalarım sonucunda bu işi kendi bilgisayarımdan yapamayacağımı anladım.Bildiğim en kapsamlı bilgisayar ise Çho amcadaydı.Lakin ona bu olanları anlatamazdım, çünki ona henüz güvenmiyordum.Ya şimdi ne olacaktı Çho amcanın haberi olmadan bu işi nasıl halledecektim.Bilgisayar sandalyesinin gıcırtılı sesiyle ayağa kalktım ve dış kapıya doğru ilerledim.
Bi yandan ne yapacağımı düşünürken bir yandanda sokakta ağır adımlarla ilerliyordum.Önümde duran taşa hızlı bir şekilde vurduğumda taşın durduğu yerin kuleye giden orman yolu olduğunu gördüm.Bu benim daha derin düşünmeme sebep oldu.Bir kaç saat kaldırım taşında oturup düşündükten sonra aklıma kendime sorabileceğim daha derin sorular geldi.Ben Çho amcaya güvenmiyordum lakin önemli olan bu değildi.Önemli olan onun bana ne kadar ğüvendiğiydi.Çho amca beni sevip sayardı.Lakin onun bana olan davranışları ne kadar samimi ve içten olabilirdi.Bir süre düşünüp taşındıktan sonra başka çaremin olmadığının farkına vardım.Kararsız ve düşünceli bir şekilde ormana doğru ağır adımlarımla yürümeye başladım.
Kuleye görünmessem benim için daha
iyi olabilirdi.Çho amcanın atölyesi kulenin hemen yanındaydı.Bu yüzden bu benim için biraz zor olucaktı.Kulenin önünden sinsi bir şekilde, parmak uçlarımla ses çıkartmadan ağır bir şekilde ilerlemeye çalışırken arkamdan bir ses;"Carter (kartır)?..Burda ne arıyorsun?" Ben bi an duraksadım.Off bu patronun sesiydi.Şimdi ne diyecektim.Ağır bir şekilde önümü döndüğümde patron tek kaşını kaldırmış, suratında sanki benden cevap beklermişcesine bir ifade vardı.Ve sanırım gerçekten benden cevap bekliyordu.Cevap vermem gerektiğini düşünerek; "Ee şey iznime bir gün kala Çho amcanın yanına gelip hal hatır sorayım dedimde.Dönüştede size uğrayacaktım.Nasılsınız?" diyerek bi yalanın ortasında buldum kendimi.
Patronun yüz ifadesi değişerek hafif bir tebessüme dönüştü ve konuşmaya başladı."İyiyim sen nasılsın? Dinlenebildinmi bari?"
"Sayenizde daha iyiyim yarın bomba gibi gelicem.İzninizle Çho amcaya bi bakayım" diyerek, patronla vedalaştım.
Çho amcanın atölyesine girdiğimde bi an şok olmuştum.Çho amca devasa bi makinanın tamiriyle uğraşıyodu.Aslında bu makina bana biraz tanıdık gelmişti ama nerden.
Benim içeri girdiğimi bile farketmemişti.Ben dayanamayarak seslendim."Çho amca kolay gelsin!"
Sonunda beni görmüştü.Şaşkın bir ifadeyle yüzüme bakarken,"Hoşgeldin Carter (kartır).Ne zamandır burdasın geldiğini farketmemişim.Hayırdır bir sorun mu vardı?"
"Hoşbulduk evet aslında bir sorun var.Senden yardım isteyecektim.
Nasıl söyliyeceğimi bilemiyordum.Ama bana Çho amcadan başka yardım edebilecek kimse yoktu."Çho amca bilgisayarını bir kaç dakika kullanabilirmiyim?
"Tabikide ama benim bilgisayarımda oyun yoktur, başka bi mevzu mu var?"
"Ee bi arkadaşım için birşey araştırmam gerekiyordu da izninle" deyip, Çho amcanın rahat ve yumuşak bilgisayar koltuğuna oturdum.
Gerçekten çok kapsamlı bi bilgisayardı.
Evet artık plakanın ait olduğu şirketi de bulmuştum.Bu şirketin adı
"Hankook" du.yalnız bu şirket yaklaşık 2 gün uzaklığında bi ülkedeydi.Sanırım bu izin bana yetmiyecekti.Şimdi patrondan tekrar izin almam gerikiyordu. En azından denemem gerekiyordu.Bilgisayar koltuğundan kalkıp Çho amcaya teşekkür edecektim ki onu atölyede bulamadım.Gerçekten çok garip bi adamdı.Atölyeden çıktım ve kulenin otomatik kapısından geçerek içeri girdim.Patron beni kapıda karşılayarak, içeri buyur etti.İçeri geçip koltuğa oturdum.Masa başındaki patrona dönerek;
"Şey aslında buraya bi konu hakkında konuşmak için gelmiştim."diyerek tedirginli bir ses tonu takındım.Bana dönerek konuşmaya başladı.
"Benden biraz daha izin isteyecektin değil mi? Ama bu sefer gerçekten izin veremicem.Etrafına baktığında kuledeki herkesin görevde olduğunu farkedebilirsin.
Pekiii ya sen ne yapıyorsunn!
Etrafıma göz gezdirdiğimde gerçekten de herkes göreve çıkmıştı.Sanırım artık başka seçeneğim kalmamıştı.
Başımı olumlu anlamda sallayarak kuleden ayrıldım.Yarın tekrar çalışmaya başlayacaktım.Oysaki araştırmam gerekirken.Araştırmam burda yarım kaldığı için üzülmüyordum.Başka bir zaman tekrardan araştırabilirdim fakat içimdeki merak ve heyecan beni rahat
bırakmıyordu.
Kendimi yatağa atarak derin bir uykuya daldım.
Sabah olduğunda çoktan işe geç kalmıştım elimi yüzümü yıkadıktan sonra ceketimi alarak koşar adımlarla evden çıktım.
Kuleye geldiğimde çoktan herkes göreve gitmişti, patronun yanına gelerek görevimin ne olduğunu sorduğumda patron yanıma gelerek konuşmaya başladı."Sanada günaydın Carter bugünkü görevin diğer görevlerden çok farklı olacak, lakin bu görevi başaracağından hiç şüphem yok."diyerek belgeleri elime tutuşturdu, her zamanki gibi.Ben dosyanın kapağını açıp kaba taslak göz gezdirirken patron yeniden konuştu;"Görevin "Hankook"adlı şirketi araştırmak ve bu şirket tam tamına 2gün uzaklıkta.Yol boyunca sana ajan 00800 eşlik edecek.Bu arada da yanına 1.80 boylarında iri yarı koruma tarzında bi adam gelmişti.Anlaşılan bana yolda bu acemi eşlik edecekti.Benim ona karşı incelercesine baktığımı farketmiş olmalı ki bi adım öne çıkarak bana doğru elini uzatarak,"Merhaba bay Carter.Bizim için uzun bir yol olacak, lakin hiç endişeli değilim.Sizin bunca yıllık eğitiminize ve tecrübenize güveniyorum." diyerek hafifçe gülümsedi.Bende aynı şekilde elimi uzattım ve elemanın elini sıktım.Fakat neden patron bu şirketi merak etsinki bu bir tesadüf olabilirmiydi.Ayrıca patron benim solo çalıştığımı bilirdi, neden şimdi bu eleman bana eşlik edecektiki?.
Ben bu düşüncelerden sıyrılıp kuleden aşağı inerken 00800'ün beni takip ettiğini farkettim.
Kuleden çıktığımda kapının önünde jip tarzı ciks bir araba vardı.Anlaşılan bu uzun yolu bu arabayla geçirecektik.Tam şöför koltuğuna oturacakken bizim acemi omzuma dokunarak beni durdurdu.
"Patronun dediği kurallara göre arabayı benim kullanmam lazım" diyerek, benim konuşmama izin vermeden şöför koltuğuna oturdu.Arabanın kontağını çevirdi...
Ben bu elemanın ismini bile bilmediğim bu adama nasıl güvenmemi bekliyor olabilirlerdiki.
Herne olursa olsun bu fırsatı kaçırmamam gerektiğimin farkındaydım.Uzun bir yolculuk beni bekliyo....