BÖLÜM- 1

70 13 4
                                    


Herkese merhaba :)
İlk bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Keyifle okuyun :***


Tuhaf ufak tefek taşları olan kaldırımları izlerken yanımdan geçip giden ayaklara aldırmıyordum. Mavi bağcıklı ayakkabılarımın ucuna bakarak yürümem ne kadar doğruydu bilmiyorum ama sadece saniyeler sonra takıldığım taş yüzünden kendimi yerde bulmuştum. Hızlı hızlı yürürsem olacağı buydu! Acıyan kalçamı elimle ovuşturarak, yüzümdeki acı eseri ifadeyi sildim. Ayağa kalktım ve yerimde iki defa zıpladım. Şimdi daha iyiydim. Biraz önceki olay hiç yaşanmamışcasına adımlarımı ona inat daha da hızlandırdım. Kararan hava görüş alanımı kısıtlarken, sokakta yürüyen ayakların sesi azalmıştı. Sokağın bittiği yerden sola dönerek sahile giden bu sefer tuhaf taşları olmayan yolda hızlıca yürümeye başladım. Akşam serinliği kendini belli ederken ılık ılık esen rüzgar çenemin altında biten siyah saçlarımı yüzüme savuruyordu. Tişörtümün içine giren hava, ürpermeme neden olmuştu. Her zaman geldiğim deniz kenarında ki yerime varınca bacaklarımı betonun kenardan sarkıtarak sırtımı soğuk taşa yasladım. Oturunca farkettim de yorulmuştum. Hiçbir telaşımın olmadığı hayatım mı yoksa yapmadığım şeylerin yorgunluğu muydu bu?
Nefeslerim kısa süre sonra normale dönünce kafamı siyah gökyüzüne kaldırdım. Kulağıma karışan gecenin sessizliği ve dalgaların çıkardığı o rahatlatıcı sesti. Gözlerim bir an önce çıkmasını beklediğim yıldızları ararken gökyüzünün karanlığına kapılıp öylece dalmışım. Haberim yok. Ne ara tam başımın hizasına bir yıldız parladı o zaman kafamın içinde bir ışık belirdi. Her zamanki gibi görmesemde gözlerimin parladığına emindim. Yıldızları seviyordum. Işıltılarını onlara verilmiş özel güç olarak kabul ediyor olabilirim. Işıklarını özgürce saçıyorlar, parıldayıp, karanlığa gömülüyorlardı. Gözlerim diğer yıldızlara bakmıyordu. Nedeni ise her gün bir yıldızı göz hapsine almamdı. Bütün gece onu kaybolana kadar izler dururdum. Hayır! Deli değildim. Sadece yıldızlara hayrandım. Gerçekten onlar beni rahatlatıyorlardı. Karanlık gökyüzünde ışıklarını yakarak varlıklarını gözler önüne seriyorlardı. Sarı ışıklar ne kadar büyüleyici görünüyordu değil mi?

Sahil çok gözde bir yerde değildi. Tam bana uygun olarak az insanın gezip dolaştığı bir yerdi. Gece yarısını çoktan geçtiği için insanların sesleride azalmıştı hatta sessizlik dalgaların sesine karışıp gidiyordu. Soğuk beton ensemi üşütürken aldırmıyordum. Yerin kirli olmasını umursamadığımı söylememe gerek yok sanıyorum. Böyle şeyleri umursamamayı uzun zaman önce öğrenmiştim.
Gökyüzünden gözlerimi çekmezken yakınlarda ayak sesleri duydum. Bana doğru yaklaşan ayak sesleri. Umursadım mı? Sadece omuz silkip geçtim. Yanıbaşımda birinin olduğunu çok rahat anlıyordum ama bakmadım. Bugüne kadar bakmadığım gibi.
Ben bu geceki yıldızıma bakmaya devam ederken yanıma uzanan bedenle kısa bir an bakışlarımı çekecek gibi oldum ama hemen toparlayıp biraz daha yasladım sırtımı soğuk betona. Nefes alıp verişini duyduğum, kokusundan erkek olduğunu anladığım biri vardı yanımda. Bu hareketine anlam vermeye çalışmadım. Ne yaptığı umrumda bile olmadı. Ben umursamazdım ki kimseyi. Ne kadar süre geçti tahmin etmek benim için zordu çünkü yıldızımı izlerken zaman kavramı kaybolup gidiyordu. Yanımda varlığını hissettiğim beden hareketlenmeye başladığında bende istemsizce kıpırdandım. Ne yaptığını görmüyordum ama merak etmiyor değildim. Burada benimle saatlerdir oturup gökyüzünü izlemişti. Bu normal miydi? Pek emin değildim. Hareketleri durunca gitmeyeceğini anladım. Sanırım bana doğru dönüp, başını eline yaslamıştı. Deli gibi merak ediyordum. Ne yapmaya çalışıyordu ki. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bunu bekliyormuş gibi konuştu.

"Hangisi?"

"Anlamadım"

"En parlak olanını mı izliyorsun?"

"Neden sordun?"

"Merak"

"Etme."

"Nasıl hissediyorsun?"

"Bu seni neden ilgilendiriyor?"

Bu sorumu duymamışçasına konuşmaya devam etti.

"Yıldızlar..her biri farklı hissettiren parlak şekillerdir. Gökyüzüne serpilmiş ışık saçan ve gökyüzünü sıradanlıktan kurtaran parıltılar...hem parlak hem tuhaflardır. Bir görürsün biraz sonra kendini karanlığın arkasına gizler. Tıpkı gök gürültüsünden korkan çocuğun yorganın altına saklanması gibi... Yıldızların senin içinde önemli olduğunu görebiliyorum. Yıldızlar senin için neden özel?"

Böylesine bir konuşma beklemediğim sanırım balık gibi açılmış ağzımdan anlaşılıyordu. Biranda yanıma gelip bunları neden söylemişti ki? Yoksa o da her gece yıldızları mı seyrediyordu? Ona doğru dönmemek için kendimi zor tutuyordum. Eğer dönersem büyü bozulurdu. Yıldızım karanlığa gizlenmeden dönemezdim ki.
Gözlerim ışığını biraz daha arttıran yıldızımdaydı. Karnımın üzerinde birleştirdiğim ellerim serin hava yüzünden buz tutmuş gibiydiler.

"Bunları bana neden anlatıyorsun?"

"Seninde benim düşüncelerimi bilmeni istemiş olabilirim."

"Sormadım."

"Söyledim."

"Söyle."

"Emir verme."

"Tamam, söyle."

"Nasıl anladın bilmiyorum ama yıldızlar benim için evet özeller. Onları sevmemin elbette ki birçok nedeni var. Mesela en önemlisi iyi hissettiriyorlar. Onlara bakıp yaydıkları ışığı seyretmeyi seviyorum. Sarı renkleri karanlık gökyüzünde parıldıyor ve bu hoşuma gidiyor. İki zıt renk siyah ve sarı. Sence de öyle değil mi? Yıldızlar gökyüzünün motifleri gibi değiller mi? Bence öyle. Çokta hareketliler mesela. Sürekli dolaşıp, geziniyorlar. İtiraf edeyim bazen takip etmek zor oluyor."

Küçük kıkırtımın dudaklarımdan uçup gitmesine engel olamadım. Soğuk ellerim dudaklarımın üzerine kapanırken, ben en son ne zaman dudaklarımın kıvrılmasını sağlayacak bir şey yaşadığımı düşünmeye başlamıştım. Bu kadar uzak olmak zorunda mıydı?

Yanımdakininde yüzünde gülümsemeye dair bir şeyler olduğunu tahmin edebiliyordum. Çünkü susmuştu. Merak ediyordum ama bakamazdım işte. Bir iki saniye dönüp yüzüne baksam olmaz mı? Hayır! Tamam o zaman ben yıldızımı seyretmeye devam edeyim.

"Seni sevdim tuhaf kız."

Dedi ve benim gözlerim pörtlemekle pörtlememek arasında ikilemde kaldı. Beni sevmiş! Beni kim severdi ki? Hangi kafası kırık? Bir an "hah" diyecek oldum ama hemen sustum. Tamam. İkimizde yıldızlara hayrandık. Bunu herkes anlardı. Ama kim ilk defa gördüğü ve konuştuğu birini severdi ki. Bunu düşünmeyi bıraktım ve onu merak eden yanıma ufak ikazlar gönderdim. Normal şartlarda insan konuştuğu kişinin yüzüne bakardı. Bizde öyle bir şey olmamıştı. Şuan onunla konuşmaktan daha önemli bir şey yapıyordum. Gözlerim usul usul gözden kaybolan yıldızımdayken, sesli nefesler kulağıma ulaştı.

"Bir yerin uyuşmadı mı?" Diye sordu sesindeki alay beni sinirlendirmişti.

"Ya sen... Sen niye gitmiyorsun artık?"

"Gitmemi istiyorsan giderim." Dedi.

"Git..." Dedim. Bir an düşünmeden. Hemen sonra yanımda hareketlenme oldu. Ayağa kalkmıştı. Birkaç uzaklaşan ayak sesleri duydum. Saniyeler sonra kalın erkek sesi duyuldu.

"Yarın görüşürüz yıldız."

Diğer bölümde görüşmek üzere hoşçakalın ❤️

YILDIZIM OLUR MUSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin