BÖLÜM- 2

47 8 2
                                    

Merhaba :)))
Verdiğiniz oylar için hepinize teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim. Yeni bölüm karşınızda umarım bunuda beğenerek okursunuz. Düşüncelerinizi yoruma bırakabilirsiniz. Hoşçakalın :****



Karanlık her zaman daha çekici gelmiştir. Nedeni belli değil mi? Yıldızlar. Onlar tanrının özel olarak ilgilendiği, yeryüzündeki insanlara sunduğu eşsiz hediyeler...

Karanlık yerini aydınlık bir güne bırakmaya başlamışken benimde soğuk betondan ayrılma zamanım gelmişti. Yavaşça uzandığım yerden doğrulurken dudaklarımdan ufak bir inilti kaçtı. Yalan söylemiştim. Bir yerimin uyuşmadığımı söyleyerek ama şuan sırtım çok acıyordu. Gün doğmak üzereydi ve benimde gitme zamanım gelmişti. O adam gideli çok olmuştu. Tıpkı yıldızımın gittiği gibi...

Sonunda doğrulabildiğimde kollarını yanlara bir kartal misali açarken kafamı gökyüzüne çevirip içime uzun bir soluk çektim. Ardından yerimde iki defa zıpladım. Ah işte olmuştu. Artık gidebilirdim. Adımlarımı peş peşe atarken arada yanımda uzanan sonsuz maviliğe bakmayı ihmal etmiyordum. Sahil yolu bittiğinde önüme çıkan ilk sokağa girdim. Bu sokağın kaldırımlarıda tuhaf ufak tefek taşlardan oluşuyordu. Çok ilginçti. Bir an bu kaldırımları yapılması için emir veren kişi olmak istedim. Etrafta sarı, pembe, yeşil, mavi kaldırımlar olsaydı. Ne kadarda güzel bir görüntü olurdu. Kafamda canlanan hayali kaldırımlar dudaklarımın yukarı kıvrılmasına neden olmuştu. Sanırım benim yönettiğim (ne olduğu önemli değil) yerdeki her şey rengarenk gökkuşağı renklerinden ibaret olurdu. Sokak bitiminde sola döndüm. Başka bir sokak daha... Yürü... Yürü... Yürü...

Dış çephesi bakımsızlıktan dökülen kırmızı boyadan oluşsada içi bu kadar kötü değildi evin. İki odalıydı ve bu benim için büyük bile sayılırdı. Üç basamaklı merdiveni çıktım ve anahtarı pantolonumun ön cebinden çıkarıp kapıyı açtım. İçeriye adımımı attığımda burnuma havalanan tozlar doluştu. Üst üste kaç defa hapşırdım bilmiyorum ama en son gözlerimden yaşlar geliyordu. Birkaç adımda geldiğim koyu yeşil rahat kanepeye kendimi bıraktım. Ne kadar sonra uyudum bilmiyorum. Belki on saniye, belki on dakika...

Tık...tık...tık... Sesleri kafamın içinde  tokmak vurulmuşçasına etki bırakırken karnımın ağrısı beraberinde bulanan miğdem hiç yardımcı olmuyordu bana. Gözlerimi araladığımda karanlık beni esir aldı. Akşam olmuş hava kararmıştı. Pencereye vuran iri su damlaları tuhaf sesler çıkarıyordu. Yüzümü kapatan saçlarımı elimle arkaya ittim.  Saçlarım nemliydi ve terlemiştim. Yattığım kanepeden doğrulunca ağzıma gelen acı tat kusacağımın habercisiydi. Karanlıkta bir hayalet misali banyoya koşarken kendimde değildim. Ne ara banyoya attım kendimi, ne ara klozetin önünde diz çökmüş midemde ne var ne yok boşaltmıştım bilmiyorum. Avuç içimi terden ıslanan alnıma dayadığımda diğer elimle sifona bastım. Dizlerimin üzerinde küvetin yanına gelip sıcak suyun akmasına izin verdim. Ayağa kalkmaya gücüm yoktu. Tişörtümü kollarımdan sıyırdım, ardından siyah dar pantolonumu zorda olsa çıkarmayı başardım. Kendimi taşmak üzere olan suyun içine bıraktığımda kaslarımın gevşediğini hissetmiştim. Tüm bedenim sıcak suyun güzelliğiyle mest olurken başımı soğuk fayansa yasladım. Bacaklarımı karnıma doğru çekip kollarımla sardım. Bayağıdır içinde oturduğum sıcak su artık soğumuştu. Onlarca ağırlık bağlanmış gibi dakikalardır yerinden kalkmayan bedenim şimdi kalkmak için can atıyordu. Elimi küvetin yanına koyarak aldığım destekle ayağa kalktım. Beyaz sıradan olan havlumu bedenime sarıp yatak odasına yürüdüm. Dişlerim birbirine çarpıp bedenim şiddetle titriyordu. Havluya dahada sarılarak dolabın önüne geldim. Dolaptan siyah taytla kazak aldım ve hemen havluyla vücudumu kurulayıp iç çamaşırlarımı çıkardım. Ardından çabucak yenilerini giydim. Taytı ve kazağı giydiğimde birazda olsa ısınmaya başlamıştım. Artık titremiyordum.

YILDIZIM OLUR MUSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin