Tüm dış etkenlere kapatmıstık kendimizi ve her şeyi içimizde dibine kadar yaşadık. Açabilecek birileri gelmeliydi.
Hayal kurmaktan daha güzel bi şey var ise bu dünyada o da bu hayallerin gerçekleşmesidir. Yanımızda hiç kimse yokken kurduğumuz o hayaller yanımıza yeni insanların sığındığı zamanda gerçekleşmeside ayrı bi ironi.
Her şeye rağmen bu kimsesizliğimize aşık olduk. Bir takım şeyler oldu ve bir elimizle öteki elimizden tutup kendi kendimize ayağa kalktık. Çünkü başkalarina güvenemedik. Ya daha çok iteceklerdi elimizi ya da bi mucize olacakti ve yardım edeceklerdi. Bunu göze alamazdık ve güvendigimiz tek şey yine kendimizdik. Yine kendi limanimizda sabahladık. Şansımız bi yerden sonra boyut atlamalıydı. Mutlaka bizimde uzun süreli yaşayacağımız mutluluklar olmalıydı. Yine bi delilik edip bekleme kararı almalıydık bir an önce. Umut bizden yana olacaktı bu sefer. Bizede bir fırsat tanıyıp ona yaslanmamıza izin vermeliydi. Kim bilir belki bu sefer sonuza yazabilecegimiz bi şeyler çıkacaktı karşımıza. Ona sımsıkı sarılıp gücümüzü ondan almaya başlayacaktık. Yine sabretmemiz gereken bir süreç yine zorlu engeller. Iyi ki alışkındık. Ve bekledik.Biliyorduk birileri karşımıza çıkma planı yapiyordu. Peki ya güvenebilcek miydik ? Nefesimiz bu sürece yetecek miydi ? Cesaretimiz olacak mıydı yeni bir masala başlamaya ? Bizim kıyılarımız her seferinde tek başına değil miydi her zaman zarar görmedi mi ? Nasıl yapacaktık nasıl olacaktı. Gözlerimiz yeniden gülebilecek miydi yeniden bazı duyguların gerçekten varoluşuna inanabilecek miydik ? Kendimizi kapattığımız gibi baştan açabilecek miydik ? Izin verecek miydik aynı gibi görünen kırıklıkları yaşamaya ?
Engel olamadık tabi. Tamam dedik girdik yeni bir masalın içine. Herşey öyle güzel ki daha öncekiler gibi değil. Herşey öyle temiz ki sanki hiç kirlenmemiş gibi. Öyle kalıcı ki hiç silinmeyecek yok olmayacak gibi. Böyle aldığın nefesin vücuduna yararı varmış gibi. Ciğerlerini yaşatıyormuş gibi. Yansıtmayı göstermeyi sevmesekte en dibe kadar hissettik yeniden. Sevdik güvendik. Herşeyi mavi gördük. Açıklayabildik mi kendimize. Hani sevemezdin ? Hani güvenemezdin ? Ne değişti ? Yeniden sevdiren kimdi böyle. Yada böyle bişeyi nasıl yaptı ? Inanıyorum çünkü masal gibi. Olağanüstü güçleri olmasaydı böyle olamazdı zaten. Bir masala girdik. Ve o masaldan çıkmayı hiç düşünmedik. Şarkılar değişti renkler değişti. Nevruzu yendik bi nevi. Kanser kadar kötüydü tabi. Kabullendik değişmeyi. Kıyafetleri, parfümleri bile değiştirdik. Bir başka başladık bu sefer. Gökyüzüne meydan okuyarak kalktık ayağa. Tüm güzelliklere rakip olarak.
Eskiden ağlamak için neden ararken şimdi gülmek için önümüze gelen onlarca neden arasında seçim yapabiliyoruz. Yaşıyoruz. Aldığımız nefesin bir anlamı var artık. Uğruna nefesimizi feda ettiklerimiz yoklar ama nefes almamızı isteyenler var. Hayatımızı hediye edebileceğimiz ve buna değecek insanlar var. Tüm sözleri yeminleri yutturan birileri ve bundan rahatsız olmayan biz.
Inanmiyacaksiniz belki ama mutluyuz. Ve bu mutluluğun gideceği yok.
Düşünüyorum sürekli neden bu kadar acıya katlandım neden kabullendim.
O zaman kalkıp değiştirebilirdim her şeyi. Ama yapamadim işte .Kendi yaşantımı düşündüm; bulunduğum çevreleri, tanıdığım insanları... Boş verebilseydim, hiçbir şeye aldırmasaydım, üzülecek yerde gülseydim. Ama yapamadım, anlamamıştım yaşamın maskeli bi balo olduğunu. Insanların her gün, her an değişik maskeler taktıklarını. Bende kendime çeşitli maskeler hazırlayamamışım. Boy boy renk renk. Yerine göre kullanmalıymışım, duruma göre. Güleç, kızgın, asık suratlı, üzgün, perişan, mutlu..Hepsinin yeri geldi ama yapamadım. Hep kendi yüzümü taşıdım. "Binbir surat" denilen insanlar arasında maskesiz biri yaşayabilir miydi ? Dayanabilir miydi ?
Erdal Güney• Sonsuza Yazdık