Şu dünyada aşk acısı çekmekten daha acı şeyler yaşanıyor.
Savaşlar var mesela.
Masum çocuklar henüz büyüyemeden ölüyorlar.İnsanlar doymuyorken telefonlara bilgisayarlara; kimileri yiyecek bir parça ekmek umut ediyor.
Kiminin değil sevdiği bir adam tutunacak bir ailesi bile olamıyor ne yazık ki..
Bizler de oturmuş bunca rahatlığımız arasında kendimize birileri uğruna acılar yaşatıyoruz. Acılarımıza ağlıyoruz. Acılarımızda kıvranıp gözyaşlarımızda boğuluyoruz.
Bencilce!
Evet!
Fazla bencilce hatta!
Evet!
Lakin yaratan kuluna taşıyabileceğinden fazla yük vermez diyerek yaşadıklarımıza isyan ediyoruz. Taşıyamıyoruz diye sızlanıyoruz her gün her saat...Bizler sevdiğimiz adamlarla uzun ömürler düşlerken, bazı kadınlar daha bir adamı sevecek vakti bile bulamadan binlercesinin tecavüzüne uğruyorlar.
Ve bazı çocuklar.
Oğlan çocuklar ...
Ömürleri boyunca erkekmiş gibi hissedemiyorlar.
Kendi ayıplarıymış gibi utanıyorlar.
Ömürleri boyunca.
Kendi günahlarıymış gibi saklıyorlar.
Omuzlarında taşıyorlar bu koca yükü , omuzlarda tabutları tabutları taşınana kadar..
Bizler sevdiğimiz insanların omuzlarında uyumak hayalleri kurarken..Sonra bazıları var; ailecek yemek yiyorlar özensizce kurulmuş sofralarda.
Kocaman bir gürültü
Ardından çığlık sesleri yankılanıyor o kocaman sofralarda.
Ekmeklerine kan damlıyor.
Çatılarında bombalar..Sonra bir şair çıkıyor ve yazıyor.
"Şehirlere bombalar yağardı yağardı her gece biz durmadan sevişirdik"İnsanlar dertlenip böyle şarkılara bir duble daha rakı atarken madalarına bombalar yapıyor başka şehirlerde insanların yuvalarına.
Bizler dertleniyoruz neden sevişemedik neden sevilemedik diye sabahlara kadar... Geceyi unutana kadar içiyoruz sonrasında..
Gecesinde umuda yolculuğa çıkanlar oluyor. Bizler aynı gecede, geçmişimizi kusana kadar içerken.
Yine aynı gece batıyor tekneleri.
Sahillere vuruyor cesetler.
İnsanlar su üstünde
Akvaryumda yan yatan balıklar gibi!..İki üç gün iç çekip sonra sahillere gidiyoruz bizler.
Limanlarda sabahlayıp hiç gelmeyecek gemileri bekliyoruz.
Bi zaman sonra yakıp yıkıyoruz yine aynı limanları.
Başka limanlarda hayatlar arıyoruz kendimize ki insanların son buluyor yaşamları bu dünyada o limanlarda.En son masum bir çocuğun ne zaman başını okşadığımızı hatırlamıyoruz.
Ama üzülüyoruz işte sahillerde karaya vuran o cesetlere.
İnsanlara insan olduğu için değer verdiğimizi bile unutalı çok oluyor.
Hatta düşünmeyeli bile..
Sonra sevdiklerimizden bize değer vermelerini bekliyoruz.En sonunda oturup böyle anlamsızca acılar yaşıyoruz.
Kendi dünyamızı, kendi ellerimizle, kendi kendimize başımıza yıkıyoruz.
İnsanlar ölürken...
İnsanlar hayal bile kuramazken...
İnsanlar buz gibi denizlerde boğulurken...
Bizler de bencilliğimizde boğuluyoruz!.Bu yüzden anlamsızlığa yazıyorum.
Bunca kirli bir dünyada
Bunca büyük acılar yaşarken insanlar
Nasıl olup da bunca küçük şeylerle dünyanın en mutsuz insanı oluveriyoruz bir anda.Çöpte yarısı yenmiş şeker bulan bir çocuk bile mutluyken
Ya da bu günde yaşayan bir çocuk
Yarınını bilmeden evine bu gün de yemek götürebilen bir baba bile mutluyken...16/02/2016
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI
Non-FictionKendi bencilliklerimizde boğulmamızın bir özeti aslında. Dünyanın her yerinde yaşayan insanların özeti. Varlıkların içinde yokluk çekenlerin de. Savaşın içinde hayata tutunanların da. Bu gün de nefes aldıkları için şükreden insanların özeti.