1. Bölüm

6 0 0
                                    

"Hayır gitmicem." çantamı yere fırlatırken sakin bi ses tonuyla söylemiştim bunu, annemse bütün siniriyle bana bakıyordu umursamaz bi şekilde kaşlarımı kaldırdım ve kafamı iki yana salladım gözlerinin içine bakarken konuşmaya devam ettim. "Ya deliyim ben sen demiyo musun ? Deliler okula gitmezler anne." annem arkasını döndü mutfağa doğru yürümeye başladı. "Okuma ya biz okuyozda ne oluyo !" diye bağırdı diğer odadan küçük kardeşim Deniz. Sanki o görüyomuş gibi onun olduğu odaya bakıp yüzümü buruşturdum sonra anneme avazım çıktığı kadar bağırdım. "Necati babaya söylersin Sultan ben bu gün Mine'lerdeyim !!" cevap vermesini beklemeden kapıyı çarparak kapatmıştım bile.

Seke Seke otobüs durağına doğru giderken bide şarkı söylüyordum. Kimsenin bakışlarını aldırmadan tobüs durağındaki banka oturup ayaklarımı sallarken bi yandan da ellerimle kartım ve telefonumu aldım mı diye yokluyordum, orda olduklarını onayladıktan sonra tekrar destek almak için diğer elim gibi elimi banka yasladım. On dakikka sonra otobüs geldi. Kartı bastıktan sonra arkalara doğru ufak adımlarla ilerlerken gözlerimle boş oturacak bi yer arıyordum, uzun bi süre baktıktan ve bulamadıktan sonra vazgeçtim ve ayakta gitmeye karar verdim.

Otobüsten iner inmez Mine'yi aradım ve evde olup olmadığını sordum evde olduğunu söylediğinde telefonu yüzüne kapatıp bi yandan sesiz sesiz şarkı söylerken bi yandan paytak paytak yürüyordim, Birinin tiz bi çığlıkla bağırdığını duyunca aniden yürüdüğüm yerde zıplayıp durdum, etrafıma baktım ve kimseyi göremedim, dudağımı yukarı doğru kıvırıp omuzlarımı silktim ve yavaş yavaş şüpheyle yürrümeye başladım.

Ben dalgın bi şekilde yürürken Mine'nin adımı haykırmasıyla irkildim ve ona doğru koşmaya başladım, yanında başka biri vardı ve bana çok tuhaf bakıyordu hayır yani sapık gibi değil 'Bu ne biçim be' dermiş gibi bakıyordu işte. Mine'ye sarıldım sonra birden omuzlarından tutup "Kaç gün önce geldiniz ?" diye sordum gözlerindeki ışıltıya bakarken "2 gün oldu!" diye bağırdı ve tekrar kollarımı iteleyip sarıldı. O yanında ki çocuksa bize gülümseyerek bakıyordu. Kollarını açıp "Ne kadar güzel bi aile tablosu !! Ay durun bende geliym !" diye bağırıp kemiklerimizi kırarcasına bize sarıldı.

İsmini bilmediğim çocuğun telefonu çalınca kolları gevşedi ve hafifce kollarını çekti ve bizden iki üç adım atıp telefonu açtı.

"Çok yakışıklı demi ?" gözümü tanımadığım çocuktan alıp Mine'ye 'WTF?' der gibi baktım, bakmamdan sıkılmış olacak ki "Ya kızım ne bakıyosun öyle otobüste yanıma oturdu, arkadaşım ama yakışıklı arkadaş. " diyip pişkin pişkin sırıttı.

Neredeyse bir saattir telefonla konuşuyordu sanki iş adamı anasını satıyim. Tırnaklarını yiyerek çok derin düşüncelere dalmış arkadaşıma "Adı ne ?" dedim fakaat tabiki beni duymadı tekrar konuşmak için ağzımı açacaktım ki hala ismini öğrenemediğim çocuk Mine'nin ismini haykırdı ve korkudan yerimden sıçradığımı fatk ettim. Mine kaşları çatık bi şekilde gözleriyle beni es geçip arkadaki çocuğa baktı "Ne Uzay ne, ne var !?" evet bağırması etkisiyle gerilemiştim isminin Uzay olduğunu öğrendiğim çocuk haffif gülümsedi ve tekrar ciddileştiğinde beni süzdükten sonra konuştu "Ya benim gitmem gerek sizi eve bırakmamı ister misiniz? " dediğinde bakışlarındaki ve sesindeki ciddiyet ne yalan söyliym beni birazda olsa korkutmuştu.

Tamı tamına yarım saat, yarım saatir bi tane otobüs geçmedi ve bende en sonunda pes edip canım belediyemizin yaptığı parka doğru ilerledim. Ben kendimi şey ediym size adım Okyanus Mine ile on yaşından berri arkadaşız bi çocuk kafasına top atmıştı Mine'ye, bende çocuğa kafa atmıştım o günden beri en bestim işte, ben yere bakarak yürürken ayağımın önüne bi top yuvarlandı, kafamı kaldırdığımda yedi sekiz çocuğun maçlarına devam etmek için benim topu atmamı beklediklerini gördüm.

"Ya abla çocuğu öldürdün !" diye bağıran çocuğa doğru koştum ve diz çöküp yerdeki çocuğa baktım gözlerimi kıstığımda yerde 2.80 uzanan çocuğun.. Yani daha doğrusu 1.25 uzanan çocuğun güldüğü gördüm "Turp gibi lan benimi kandırıcaksınız siz valla döverim sizi. " dedim ve gözümden alevler çıkıyormuş gibi gözlerimi kıstım, içimden bi yaşlı komşu teyze çıktığınj hissedip ayağa kalktım ve dizlerimi sirkeledim saçlarımı elimle toplayıp tekrar omuzlarıma bıraktım.

Yinede birşeyi vardır diye çocuğu kucağıma alıp yakınlardaki bi banka otuturdum. "Bora! Boraa! " bu mükemmel sesin sahibini merak ettiğim için aniden başımı çevirecektim ki yanımda bacağını tutmuş olan çocuk "Buğra burdayım !" diye bağırdıktan iki üç dakika sonra siyah bi gölge belirdi yanımda kafamı kaldırıp baktığımda siyah kaşlarının siyah gözlerinin üzerinde bi çatı halinde durmuş adeta çizim gibi olan suratında sadece kızmak ifadesinden başka bir mimik bile yoktu, sanki yüz kasları alınmış gibi ifadesiz bakıyordu ama kızgınlığıda her halinden belliydi. İsmi Bora olan çocuğun kolundan setçe çekip oturdu yerden kaldırdı "Bana asla bidaha isminle hitap etme, zaten koruman senin yüzünden hapise girdi ve sen hala tanımadığın insanlarla konuşuyorsun." son kelimelerini söylerken siyah gözleri açık kahverengi gözlerimde kaldı on on beş saniye. Sonra Bora'nın kolunu hızla ve sinirle bıraktıktan sonra "Eve git baban evde bekliyor, hadi defol. " dedi ve arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaştı.

Ben onu izlerken Bora kısık sesle "Beni eve bırakır mısın? " dedi bende gülümseyerek başımı onaylar şekilde salladım "Evinin nerede olduğunu biliyorsan neden olmasın ?" dedim soru sorar gibi ve Bora da onaylamak için kafasını salladı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 06, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Çünkü MAVİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin